Anne Babalara Bebeklik Dönemi Hakkında Önemli Bilgiler

Yazı detaylarını görmek için başlıklara tıklayınız.
Okuduğunuz başlıktaki yazının başlığına tıklayıp kapatabilir ve diğer yazılara geçiş yapabilirsiniz.


Bebeğinizin basit, bir kaç parçalı yap-bozu ne zaman çözebileceğini merak mı ediyorsunuz?

Bebeğiniz tek parçalı basit bir yap bozu çözmek için gerekli maharete 16-18 ay civarında sahip olacak ve bu yaşlarda tek yap boz parçasını doğru yerine koymayı başarabilecektir (örneğin bütün bir meyvenin diğer yarısını). Bildiğimiz küçük parçalı yap-bozlar üzerinde uğraşmak için gerekli zihinsel kabiliyet ve sabrın ise en az 36 aydan önce gelişmesi zordur. Çoğunlukla bu yaştan sonra bile sizin yardımcı olmanız gerekecektir.

Ancak çocuğunuz bu yaştan çok daha önce yap-boz benzeri oyuncaklarla oynamaya başlayabilir. 10-12 aylık bebekler küçük nesneleri büyük kapların içine koymayı severler ve üzerinde çeşitli şekillerde deliklerin bulunduğu kutularda şekilli parçaları uygun deliklerden geçirmesini sağlayan oyuncaklara bayılırlar. Bu oyun problem çözme ve motor becerilerinin gelişmesine de yardımcı olur. Genellikle önce yuvarlak şekli yuvarlak delikten geçirmeyi başarırlar ve daha sonra da üçgen ve kare gibi daha zor şekiller bunu izler.

Çocuğunuz biraz daha büyüdükten sonra yap-bozlar el, parmak ve bilek hareketlerinin, koordinasyonunun ve uzamsal düşünme kabiliyetinin gelişmesine yardımcı olacaktır. Ayrıca yap-bozlar sabrı ve konsantre olmayı da öğretir.

Çocuğunuz zorlanıyorsa öğretme işine birkaç ay ara verin. 8 yaşına geldiğinde halen bağcık bağlamakta zorlanıyorsa ve kalem tutmak, düğme iliklemek, boncuk dizmek gibi başka ince motor becerilerinde de sorunlar yaşıyorsa doktorunuza durumu anlatın.

Oyun çocukların temel bir gereksinimidir

Bir zamanlar çocuklar sabahtan akşama kadar sokaklarda oyun oynardı. Koşar, atlar, zıplar, aktif hayal güçleri ile sayısız oyun ve öyküler üretirlerdi. Günümüz çocukları ise bu şekilde oynama fırsatını çok az bulabiliyorlar? Bunun nedenleri neler olabilir? Geçmişten günümüze neler değişti?

Çocukların eskisine nazaran daha az oyun oynamalarının nedenlerinden bazıları:

  • Günümüz çocukları her gün saatlerini televizyon izleyerek, video ve bilgisayar oyunları oynayarak geçiriyor.
  • Akademik baskılar ve sınav stresi neredeyse okul öncesi dönemde başlıyor.
  • Yetişkinlerin organize ettiği kurslar ve benzeri gibi faaliyetler çocukların gününü fazlasıyla dolduruyor.
  • Çocukların güvenle oynayabileceği boş, yeşil alanlar her geçen gün daha da azalıyor.

Oysa araştırmalar aktif ve hayal gücü dolu oyunların çocuklar için eğlenceden çok daha fazlasını sağladığını ortaya koyuyor. Oyun çocukların zihinsel, sosyal, duygusal ve fiziksel gelişimini destekliyor. Oyunun çocuk için yararları o kadar fazla ki, çocukluk döneminin her gününün aslında bir oyun günü olması gerekiyor.

Çocuğun kendi inisiyatifi ile kurduğu oyunlar öğrenme ve okul başarısının da temellerini hazırlar. Çocuklar oyun yoluyla başkaları ile etkileşimde olmayı öğrenirler, dil becerileri gelişir, sorunları belirleme ve çözümleme becerileri artar ve insan olarak sahip oldukları potansiyeli keşfederler.

Kısacası oyun çocuklara içinde yaşadıkları dünyayı anlamlandırmaları ve bu dünya içerisinde kendi yerlerini bulmalarına yardımcı olur.

Oyun oynamanın sayısız yararlarından bazıları:

Fiziksel gelişim
Oyun oynarken yapılan hareketler çocuğun duyusal motor gelişimini kolaylaştırır. Hareketli oyun, günümüzde giderek yaygınlaşan bir sorun haline gelen çocukluk çağı obezitesini önlemenin doğal bir yöntemidir.

Okul performansı
Oyun ile sağlıklı zihinsel gelişim arasında dolaysız bir ilişki vardır. Oyun ileride okuma ve yazma konusundaki okul başarısının temellerini atar. Çocuğun soyut bilimsel ve matematik kavramlarının gelişmesine yardımcı olan gerçek yaşam malzemeleri ile birebir deneyimler yaşamasını sağlar. Oyun hayal gücü ve yaratıcı sorun çözme becerilerinin gelişimi açısından büyük bir önem taşır.

Sosyal ve duygusal öğrenme
Araştırmalar sosyal taklit / canlandırma oyunlarının işbirliği, empati ve dürtü kontrolünün artmasına, saldırganlığın azalmasına ve genel duygusal ve sosyal sağlığın daha iyi olmasına yardımcı olduğunu göstermiştir.

Eğlence
Çocukların her yaşta oyun oynamaktan çok hoşlandıkları bir gerçektir. Çocuk gelişimi uzmanları çocukluk döneminde bol bol oyun oynamanın yetişkinlikte de mutluluğu sağlayan en önemli unsurlardan biri olduğunu belirtiyorlar.

Ekran başında geçirilen zamanı azaltın veya tamamen kaldırın
Çocuğunuza yaratıcılığını kullanma ve geliştirme şansı verin. Bu ilk başlarda sıkıcı gelebilir, bu duruma karşı küçük oyuncaklar ve içsel yaratıcılığını teşvik edecek canlandırma oyunları önerileri ile hazırlıklı olun.

Yetişkinlerce organize edilen faaliyetlerde geçirilen zamanı kısıtlayın
Kurslar vb. ile aşırı ölçüde doldurulması çocuğun kendisinin oyun başlatmasını ve kurması için yeterince zaman bulamamasına neden olur.

Basit oyuncaklar seçin
En iyi oyuncak %10 oyuncaktan ve %90 çocuktan oluşur! Çocuğun hayal gücü sağlıklı oyunun motorudur. Basit oyuncaklar ve ahşap parçaları, kutular, toplar, oyuncak bebekler, kum ve kil gibi doğal malzemeler çocuğu kendi senaryolarını yaratmaya (ve sonra bunları bozup başka senaryolar oluşturmaya) davet eder.

Açık hava maceralarını teşvik edin
Hergün çocuğun açık havada koşabilmesi, tırmanabilmesi, gizli saklanma yerlerini keşfetmesi ve yeni oyunlar üretebilmesi için belli bir zaman ayırın. Çakıl taşları, kum, yapraklar, su, dal parçaları gibi doğal malzemeler açık hava oyunlarının hammaddeleridir.

Gerçek ev işleri
İster inanın ister inanmayın, yemek pişirme, çiçek bakımı, temizlik, araba yıkama gibi yetişkin işleri çocuklara oyun konusunda ilham verir. Çocuklar kısa bir süre bu gibi işlerde yardımcı olmaktan hoşlanırlar ve daha sonra kendilerini bu işlere yardım ederken kurdukları oyunlara kaptırırlar.

Bebek kaşifler dünyanın anlamını keşfediyor!
Bebekler kaşif olarak doğarlar ve elleri, gözleri ve ağızları mesleklerini icra ederken kullandıkları en önemli aletlerdir! 

Yaşamın ilk aylarından bebekler içinde bulundukları ortamı keşfetmek için bilinçli olarak bakışlarını çeşitli yerlere odaklarlar ve daha sonra da o çok ilginç çıkıntıların tadına bakmak için parmaklarını zevkle emerler.

Çok kısa bir süre sonra ise keşifleri daha karmaşık bir hal alır. 4-5 ay civarında parmaklarını bükmeye ve açmaya başlarlar.

Ayrıca ellerini döndürerek, ellerinin içinin ve dışının farklı göründüğünü keşfederler. 5-6. aylarda incelemek istedikleri nesnelere dokunmak için ellerini kendi arzularına göre kullanmaya başlarlar. Örneğin dokunmak istediği oyuncağı ya da sallamak istediği çıngırağı almak için uzanırlar.

Bebekler nasıl keşfeder? 

Bebekler keşiflerde bulunmak için hangi yöntemleri kullanırlar? Tıpkı bilim adamları gibi onlar da nesnelerin nasıl işlediğini anlamak için sürekli deneme yanılma yöntemini uygularlar. Örneğin parçaların nasıl hareket ettiğini görmek için yatağının üzerinde asılı dönenceye defalarca kez tekme atar.

Benzer şekilde, 5 aylık bebekler nesneleri küçük parçalarına ayırmanın en iyi yolunu tespit etmek amacıyla gazete kağıtlarını tekrar tekrar buruşturur ve yırtar.

Neden sonuç ilişkisini anlama
Bebekler öğrenme yöntemi olarak bol bol neden-sonuç bağlantısına başvururlar. Küçük çocuklar için en harika oyuncaklar çocuk belli birşey yaptığında, belli birşey yapan ve böylece neden-sonuç kavramını güçlendiren oyuncaklardır.

Ancak bu çok önemli kavramı sadece oyuncaklar öğretmez. İlk neden-sonuç dersleri açlığını gidermek için yardım istemeyi öğrenmesiyle başlar. Bebekler şunu içgüdüsel olarak keşfederler: "Ağladığımda biri geliyor ve bana yemek verip, beni rahatlatıyor." Ve böylece birşeylerin olmasına neden olabildiklerini anlarlar. Bunu da çoğunlukla gülümseyerek ve ağlayarak yaparlar!

Yürümeye ve konuşmaya başladıklarında ise çok değişik tepkiler verilmesine neden olabileceklerini keşfederler. Örneğin susayan küçük çocuk "su" diye bağırdığında ona bakan birinin hemen eline su bardağını verdiğini bilir. Kazandıkları bu zaferler ise sahip oldukları yeteneklere güvenmelerini sağlar.

Bebeğin keşfetmesine siz nasıl yardımcı olabilirsiniz?

Öncelikle bebeğin-çocuğun bulunduğu ortamı onun açısından güvenli hale getirmelisiniz.

Kırılabilir herşeyi ortadan kaldırın. Bebeğin-çocuğun erişebileceği ve tehlikeli malzemeler barındıran çekmecelere bebek kilidi takın. 

Bebeğinizin bakıcısına bebeğin etrafta dolaşmasının onun için çok önemli bir ihtiyaç olduğunu anlatın.

Güvenli keşiflerde bulunması için planlar yapın

Siz ve bebek bakıcısı bebeğe nesneleri ağzına götürebileceği, avuçlarında sıkabileceği, itebileceği, çekebileceği, dürtebileceği, yuvarlayabileceği, sürebileceği ve üst üste koyabileceği fırsatlar yaratmalısınız.

Bu gibi bilimsel deneylere başlamak için güzel birkaç öneri: Bir patatesi elinizden bırakın ve nasıl yere düşüp yuvarlandığını, ama bir top gibi zıplamadığını izleyin. Eğimli bir yerden bir oyuncağı aşağı doğru yuvarlayarak yer çekimini keşfedin. Plastik kaplara su doldurarak, kapların içerikleri ile ilişkisini inceleyin.

Keşif potansiyeli olan oyuncaklar seçin

Bebeğinizin-çocuğunuzun denge fiziğinin keşfetmesini (örneğin küpler, bir sopaya dizilen halkalar veya oyuncak fincanlar gibi) ya da problem çözme becerisini güçlendirmesini sağlayacak oyuncaklar tercih edin.

Günlük hayatta kullandığımız pek çok nesneyi ve yaptığımız birçok şeyi bebeklerin keşfetmesi ve öğrenmesine yönelik olarak değerlendirebilirsiniz. Bunun için yapacağınız tek şey bebeğinizin günlük yaşamına bu gözle dikkat etmeniz.

Bunun yanında, fikir oluşturması açısından, bulunması kolay ve bebeğin keşfederken eğlenmesine yardımcı olacak bazı basit malzemeler şunlar olabilir:

  • Plastik ölçü kapları ve bardaklar
  • Plastik ölçü kaşıkları
  • Plastik evcilik oyuncakları
  • Tahta kaşıklar
  • Tencere ve tavalar
  • Boş ayakkabı ve yiyecek kutuları
  • Tenis topları
  • Boş buzluklar

2 yaşında çocuğunuz neler yapabilir?

  • Tek başına merdiven iner ve çıkar.
  • Tuvalet ihtiyacında daha bağımsızdır. (Hala biraz yardıma ihtiyacı olabilir. Tuvalet terbiyesinin kazanılma zamanı normal koşullarda da 2 yaşı geçebilir. Çocuğun hazır olması önemlidir.)
  • Cinsiyetini bilir.
  • Her şeyi "Benim!" diye sahiplenir.
  • 3-5 kelimeli cümleler kurar. 

3 yaşında çocuğunuz neler yapabilir?

  • Kendi kendine yardımsız yemek yer.
  • Kendi soyunabilir, ancak giyinmek için yardıma ihtiyacı vardır.
  • Telefona cevap verir.

4 yaşında çocuğunuz neler yapabilir?

  • Kendi kendine tuvalet ihtiyacını karşılar.
  • Kendi giyinir, soyunur, fermuarını çeker.
  • Bildiği nesnelerin resmini çizer.
  • Farklı cinsiyet rollerini bilir. 10 a kadar sayabilir; bazı şekilleri tanır.
  • Bazı zaman kavramlarını anlamaya başlar (dün, bugün, yarın).

5 yaşında çocuğunuz neler yapabilir?

  • Kendi başına (gözlem altında) banyo yapabilir, yemek yer, giyinir, tuvalete gider.
  • Duygularını kelimelerle ifade etmeye başlar.
  • Harf ve kelime farkını anlamaya başlar.
  • Temel renkleri bilir.
  • Sağ ve sol kavramını anlar.
  • 10 a kadar sayabilir.

6 yaşında çocuğunuz neler yapabilir?

  • Mum boyayla iyi boyar ancak yazı yazma ve kesmede zorlanabilir.
  • Eleştirilmekten hoşlanmaz.
  • 100 e kadar sayabilir. 

8 yaşında çocuğunuz neler yapabilir?

  • Yazı ve çizgisi, ince motor yeteneğinin artmasıyla hızla ilerleyecektir.
  • Arkadaşları arasında gruplaşmalar başlar.
  • Karşı cinse karşı biraz hırçındır.

Çocukların resim, el sanatları, müzik ve drama gibi sanatsal becerilerinin gelişimi de yaşlara göre çeşitli farklılıklar gösterir.
 
Farklı yaşlarda olması beklenen sanatsal gelişimler şu şekilde özetlenebilir:
1 yaş
1 yaş çocukları yaratıcı kabiliyetlerini henüz keşfetmektedirler. İlgileri boya ve hamur gibi sanat malzemelerinin duyusal keşfine odaklıdır. Müzik konusunda, ritim, vuruş ve melodiye tüm vücutları ile cevap verirler. Bu yaştaki çocuklar çoğunlukla yetişkin hareketlerini taklit etmek suretiyle taklit oyunlarına başlayarak önemli bir gelişim sıçraması yaşarlar.
 
2 yaş
2 yaş çocukları da yaratıcı sanatları keşfetmek için motor becerilerini kullanırlar. Enstrümanları ve ev eşyalarını birbirine vurarak ve sallayarak sesler çıkarırlar. Kendilerinden istendiği zaman dans etmekten, parmak oyunları yapmaktan ve şarkı sözlerini canlandırmaktan hoşlanırlar. Bu yaştaki çocuklar seslerinin kontrolünü de kazanmaktadırlar ve sevdikleri şarkıların nakaratları söylenirken eşlik etmeye başlarlar. Sanat malzemelerinden duyusal haz alırlar ve ortaya çıkacak nihai üründen ziyade sanatsal üretim sürecine odaklanırlar.
 
3 yaş
3 yaş çocukları sesleri üzerinde daha ayrıntılı kontrol kazanarak ve sevdikleri şarkıları tanıyarak, isimlendirerek ve söyleyerek yaratıcı yeteneklerini geliştirmeye devam ederler. Vuruş, tempo ve tonları kontrol etme yeteneği gelişmekte olduğundan basit ritim enstrümanlarını çalabilirler. Ayrıca resimlerinde tanınabilir özneler yer almaya başlar. 3 yaş çocukları canlandırma oyunlarını severler ve zaman zaman hayali senaryolarına o kadar dalarlar ki, oyun bittikten sonra bile rollerini oynamaya devam ederler. Ayrıca taklit oyunlarında gerçek objeleri ve kostümleri tercih ederler.

 

Konuşma ve dil insanların birbiri ile iletişim kurması ve düşünce, fikir ve duygularını paylaşma aracıdır. Dil kelimelerin ne anlama geldiği, kelimelerin nasıl kullanılacağı ve cümleler oluşturmak için ne şekilde bir araya getirileceği ve hangi durumlarda hangi kelime kombinasyonlarının daha doğru olacağı gibi kurallardan oluşan bir koddur. 

Kısaca, dil iletişim kuran kişilerin konuşmada kullandığı kurallar dizisidir. Konuşma, dili kullanmanın yollarından sadece biridir. Dil aynı zamanda yazılı olarak, şarkılarla ve hatta bazı nörolojik bozukluklarda beden işaretleri ile ifade edilebilir.

Dil insanoğluna verilen güzel bir hediyedir. Dil sayesinde ihtiyaçlarımızı, düşüncelerimizi, duygularımızı ve bizi insan yapan herşeyi ifade etmemiz mümkün olur. Dolayısıyla çocuklarla zaman geçirmek onlara bu iletişim hediyesini verme ve geliştirme gücüne sahip olmak demektir.

Normal konuşma ve dil gelişimi nasıl olur? 

İnsanlarda konuşma ve dil gelişimi açısından en yoğun dönem yaşamın ilk üç yılıdır. Bu dönemde beyin halen gelişmekte ve olgunlaşmaktadır. Konuşma ve dil becerileri sesler ve görüntüler açısından zengin ve başkalarının dil ve konuşmasına düzenli olarak maruz kalınan ortamlarda en güzel şekilde gelişir.

Kritik dönemler

Son zamanlarda, bebek ve küçük çocuklarda konuşma ve dil gelişimi açısından bazı "kritik dönemlerin" olduğu yönündeki bulgular ağırlık kazanmıştır.

Kritik dönemler, gelişmekte olan beynin bu dönemde maruz kaldığı herhangi bir dili öğrenmeye en yatkın olduğu dönemler anlamına gelir. Bu dönemler geçirildiği taktirde dil öğrenmek zorlaşır.

İlk iletişim yöntemleri

İletişim ilk olarak yaşamın ilk günlerinde bebeğin ağladığı zaman yiyecek verildiğini, rahatlatıldığını ve kendisine eşlik edildiğini anladığı zaman başlar. Aynı zamanda yenidoğan bulunduğu ortamdaki örneğin anne-babasının sesi gibi belli başlı sesleri tanımaya başlar. Bebekler büyüdükçe konuşma seslerini yani konuşulan dilin kelimelerini oluşturan yapı taşlarını ayırmaya ve tanımaya başlar. Araştırmalar altıncı ayın sonunda bebeklerin çoğunun kendi ana dillerinin temel seslerini tanıdıklarını ortaya koymaktadır.

Konuşma mekanizması ve ses olgunlaştıkça bebek daha kontrollü sesler çıkarmaya başlar. Bu da yaşamın ilk aylarında bazı seslerin tekrar edilerek çıkarılması ile olur (agu yapmak). Altı aylık bebekler genellikle ba, ba, ba ya da de, de, de gibi heceleri tekrarlamaya başlarlar.

Bu hece tekrarları kısa bir süre sonra anlamsız konuşmaya, yani gerçek kelimeler içermeyen ancak insan konuşmasına benzer sesler çıkarmaya dönüşür.

İlk kelimeler

İlk yılın sonunda çocukların çoğu birkaç kelimeyi söyleyebilme yeteneğini kazanır. Çocuklar genellikle söyledikleri ilk kelimelerin anlamının farkında olmazlar ancak kısa bir sürede başka kişilerin kendilerine cevap vermesini sağlamak açısından bu kelimelerin sahip olduğu gücü fark ederler.

18 aylık bebeklerin çoğu 8-10 kelime söyleyebilir. İki yaş itibariyle çocukların çoğu kelimeleri, örneğin "daha su" gibi basit cümleler oluşturacak şekilde bir araya getirirler. Bu dönemde çocuklar nesneleri, eylemleri ve düşünceleri temsil eden kelimeleri hızla öğrenirler. Aynı zamanda da temsili oyun ya da taklit oyunlarına başlarlar.

Üç, dört ve beş yaşlarında ise çocuğun sözcük dağarcığı hızla zenginleşir ve dilin kurallarını tam olarak çözmeye başlar.

Dil ve konuşma gelişiminin basamakları nelerdir? 

Her çocuğun dil ve konuşma gelişim hızı farklıdır. Ancak her bir dil için bu becerilerin doğal bir gelişim süreci de söz konusudur. Gelişim basamakları normal gelişimi izlemede rehberlik edebilecek temel becerilerdir. Tipik olarak karmaşık beceriler öğrenilmeden önce, daha basit becerilerin öğrenilmesi gerekir. Çocukların çoğunun bu dönemleri geçirdiği ortalama bir yaş ve süre söz konusudur. Bu basamaklar doktorlar ve diğer uzmanların çocuğun konuşma veya dili kullanma açısından ilave yardım ve desteğe ihtiyaçlarının olup olmadığını belirlemelerinde yardımcı olur.

Çocuğumda konuşma gecikmesi varsa ne yapmalıyım? 

Çocuğunuzun konuşma ve dil gelişimi ile ilgili tüm endişelerinizi doktorunuzla görüşün. Bu görüşmede endişelerinizi ifade edebilmek için aşağıdaki listeden de yararlanabilirsiniz. Doktorunuz çocuğunuzun işitmesinde herhangi bir sorun olup olmadığının belirlenmesi için gerekli testlerin yapılması için sizi yönlendirecektir.

Çocuğunuzun işitmesi ile ilgili bir sorun bulunmaması halinde doktorunuz gerekli değerlendirme, tedavi ve önerilerin yapılması amacıyla sizi bir çocuk ruh sağlığı uzmanına yönlendirecektir. Çocuk ruh sağlığı uzmanı ise çocuğunuzun dil gelişimindeki gecikmenin nedenine bağlı olarak tedavi ve terapiler uygulayabilir, size çeşitli önerilerde bulunabilir ve çocuğunuzu konuşma/dil patologu ile özel eğitime yönlendirebilir.

Çocuğumun gelişim basamaklarını izleyip izlemediğini nasıl anlarım? 

Aşağıdaki listeye bakarak çocuğunuzun konuşma ve dil becerilerinin zamanında gelişip gelişmediğini kontrol edebilirsiniz. Çocuğunuz yaşına uygun listedeki gelişim basamaklarından herhangi bir tanesini yapmıyorsa veya genel olarak çocuğunuzun dil gelişimi hakkında endişeleriniz varsa doktorunuza danışın.

Aşağıdaki listeye bakarak çocuğunuzun konuşma ve dil becerilerinin zamanında gelişip gelişmediğini kontrol edebilirsiniz. Çocuğunuz yaşına uygun listedeki gelişim basamaklarından herhangi bir tanesini yapmıyorsa veya genel olarak çocuğunuzun konuşma gelişimi hakkında endişeleriniz varsa doktorunuza danışmalısınız.
 
Doğumdan 5 aya kadar

  • Yüksek seslere tepki verir
  • Başını sesin kaynağına doğru çevirir
  • Konuşurken yüzünüzü izler
  • Memnuniyetini ve memnuniyetsizliğini ifade eden sesler çıkarır (güler, agu yapar, ağlar veya mızıldanır)

 
6-11 ay

  • "Hayır" kelimesini anlar
  • Heceleri tekrarlar (ba-ba-ba, de-de-degibi)
  • Hareketler ve mimiklerle iletişim kurmaya çalışır
  • Çıkardığınız sesleri tekrar etmeye çalışır

 
12-17 ay

  • Bir oyuncak ya da kitaba yaklaşık 2 dakika kesintisiz dikkat verir
  • Bedensel olarak yardım almak suretiyle basit komutları izler
  • Basit soruları kelimeleri kullanmadan yanıtlar
  • Adı belirtilen nesneleri, resimleri ve aile üyelerini gösterir
  • Kişi veya nesneleri etiketlemek üzere iki, üç kelime söyler (anne, baba, kedi gibi. Telaffuz çok düzgün olmayabilir)
  • Basit sesleri taklit etmeye çalışır

 
18-23 ay

  • Kitap okunmasından hoşlanır
  • Basit komutları bedensel yardım almadan izler
  • Burun, kulak gibi bazı vücut organlarını bilir
  • "Yemek", "uyumak"gibi basit fiilleri anlar
  • Sesli harfleri doğru telaffuz eder
  • 8-10 kelime söyler (telaffuz çok net olmayabilir)
  • Çeşitli yiyecekleri adını söyleyerek ister (su, süt)
  • "Möö", "hav"gibi çeşitli hayvan seslerini çıkarır
  • Kelimeleri bir araya getirmeye başlar ("daha su" gibi)
  • Çeşitli zamirleri kullanmaya başlar (benim gibi)

 
2-3 yaş

  • 24 aylıkken yaklaşık 50 kelime bilir
  • Konum belirten bazı kelimeleri bilir (üstünde, içinde gibi)
  • Ben, sen, o gibi zamirleri bilir
  • 24 aylıkken yaklaşık 40 kelime söyler
  • Telaffuz daha düzgündür ancak kelimelerin sonunu yutabilir, yabancılar söylediklerini anlamayabilir
  • Basit soruları yanıtlar
  • Ben, sen gibi zamirleri daha fazla kullanmaya başlar
  • İki ya da üç kelimeli tamlamalar ile konuşur
  • Bir şey sorduğunda sesinde soru tonlamasını kullanır ("topum" gibi)
  • Çoğul eklerini (ayaklar, çoraplar) ve geçmiş zaman fiillerini (gitti, geldi) kullanmaya başlar.

 
3-4 yaş

  • Nesneleri gruplandırır (yiyecekler, giysiler gibi)
  • Renkleri tanır
  • Konuşmada daha farklı sesleri de kullanmaya başlar ancak 7-8 yaşına kadar telaffuz her zaman tam doğru olmayabilir
  • Yabancılar söylediklerinin çoğunu anlar
  • "Çatal", "araba" gibi nesnelerin nasıl kullanıldığını tarif edebilir
  • Dil onu eğlendirir. Şiirler ve kafiyelerden hoşlanır ve konuşmadaki gariplikleri fark eder
  • Sadece etrafındaki somut dünya hakkında konuşmakla kalmaz, fikir ve duygularını da ifade eder
  • Fiillerin şimdiki zaman hallerini kullanır (konuşuyor, geliyor).

 
5 yaş

  • 2000 den fazla kelimeyi anlar
  • Zaman sıralarını anlar (en önce ne oldu, ikinci, üçüncü, dördüncü olarak ne oldu)
  • Üç aşamalı komutları izler
  • Kafiye oluşturmayı anlar
  • Sohbetlere girer
  • 8 veya daha fazla kelimeden oluşan cümleler kurar
  • Nesneleri tarif eder
  • Hayal gücünü kullanarak öyküler uydurur.

 

Her çocuğun gelişim hızı farklıdır ancak herhangi bir gelişim geriliğinin olup olmadığını anlamak için kendi çocuğunuzu dikkatle gözlemeniz gerekir...

Çocuğunuzun dil gelişimi konusunda endişeleriniz varsa ve aşağıda belirtilen gelişim basamaklarına zamanında ulaşmadıysa, gelişim açısından değerlendirilmesi için bir uzmana başvurmanız çok önemli...
 
Unutmayın bazı gelişimsel sorunlarda erken tanı ve erken müdahale büyük fark yaratıyor, geç kalınması ise çok değerli zamanların yitirilmesine ve geri dönüşü olanaksız durumların ortaya çıkmasına yol açabiliyor...
 
12 aylık
Seslerin belli anlamları olduğunu kavramaya başlar, bol bol hece tekrarları yapar.
 
18 aylık
Hem isimler hem de fiiller olmak üzere kelimeleri kullanmaya başlar; basit yönergeleri izler (“topu bana ver”, gibi).
 
24 aylık
Çevresinde konuşulan dili çok daha iyi anlar; iki veya üç kelimeli cümlelerle konuşur.
 
30 aylık
Çoğul ve negatif ifadeleri anlar; kısa cümlelerle konuşur; en az bir rengi tanır ve “ne”, “nerede” soruları sorar.
 
36 aylık
Kullandığı kelimelerle mekânsal farkındalığını belli eder (“top sehpanın altında”, gibi); resimdeki hareketlerle gerçek yaşamdaki hareketler arasındaki bağlantıyı anlar; en az bir şarkı bilir; “neden” ve “kim” soruları sorar.

0-2 yaş arasında konuşma gelişimi

Her çocuğun dil öğrenme hızı farklıdır. Çocuklar ilk yılda dil gelişimi konusunda tahmin edilebilir gelişim aşamalarından geçerler ancak ikinci yıldan itibaren çok geniş bir gelişim yelpazesinde yer alan farklılıklar gösterirler. Bir yaşındaki çocukların kelime hazinesi sıfır ile 40 kelime arasında değişebilirken, iki yaşındaki çocukların kelime hazinesi birkaç kelime ile 600 kelime arasında değişebilir!

Bir aylıkken sadece ağlayarak ses çıkarırken, 2 aylık bebekler farklı sesler çıkarmaya başlarlar. 3 aylıktan itibaren ise bebekler çığlık atar, hafif sesle güler ve ah-uh gibi sesler çıkarırlar. 4 ile 6 aylık bebekler agu yapar, ıkınma, iç çekme, kahkaha sesleri çıkarır ve farklı ses tonları ile ağlarlar. Memnuniyetsizlik ve memnuniyetlerini seslerine yansıtırlar. Daha sonraki üç ayda hece tekrarlarına ve ses tonları ile çeşitli konuşma seslerini taklit etmeye başlarlar. 10-12 aylar arasında oyun zamanlarında bol bol hece tekrarları yaparlar.

Çocukların ilk kelimeleri beş temel kategoriye ayrılır: Bunlar isimler (anne, baba, dede), nesneler (top, su, kedi, mama, meme), fiiller (yap, al, ver), sıfatlar (çok, pis), kişisel ve sosyal kelimelerdir (hayır, yok, bay bay). 18-24 aylar arasında kelimeleri cümlecikler oluşturacak şekilde bir araya getirirler: Kitap oku! Beni al! Su ver!

Konuşma ve dil insanların birbiri ile iletişim kurması ve düşünce, fikir ve duygularını paylaşma aracıdır. Dil kelimelerin ne anlama geldiği, kelimelerin nasıl kullanılacağı ve cümleler oluşturmak için ne şekilde bir araya getirileceği ve hangi durumlarda hangi kelime kombinasyonlarının daha doğru olacağı gibi kurallardan oluşan bir koddur. 

Kısaca, dil iletişim kuran kişilerin konuşmada kullandığı kurallar dizisidir. Konuşma, dili kullanmanın yollarından sadece biridir. Dil aynı zamanda yazılı olarak, şarkılarla ve hatta bazı nörolojik bozukluklarda beden işaretleri ile ifade edilebilir.

Dil insanoğluna verilen güzel bir hediyedir. Dil sayesinde ihtiyaçlarımızı, düşüncelerimizi, duygularımızı ve bizi insan yapan herşeyi ifade etmemiz mümkün olur. Dolayısıyla çocuklarla zaman geçirmek onlara bu iletişim hediyesini verme ve geliştirme gücüne sahip olmak demektir.

Normal konuşma ve dil gelişimi nasıl olur? 
İnsanlarda konuşma ve dil gelişimi açısından en yoğun dönem yaşamın ilk üç yılıdır. Bu dönemde beyin halen gelişmekte ve olgunlaşmaktadır. Konuşma ve dil becerileri sesler ve görüntüler açısından zengin ve başkalarının dil ve konuşmasına düzenli olarak maruz kalınan ortamlarda en güzel şekilde gelişir.

Kritik dönemler
Son zamanlarda, bebek ve küçük çocuklarda konuşma ve dil gelişimi açısından bazı "kritik dönemlerin" olduğu yönündeki bulgular ağırlık kazanmıştır.

Kritik dönemler, gelişmekte olan beynin bu dönemde maruz kaldığı herhangi bir dili öğrenmeye en yatkın olduğu dönemler anlamına gelir. Bu dönemler geçirildiği taktirde dil öğrenmek zorlaşır.

İlk iletişim yöntemleri
İletişim ilk olarak yaşamın ilk günlerinde bebeğin ağladığı zaman yiyecek verildiğini, rahatlatıldığını ve kendisine eşlik edildiğini anladığı zaman başlar. Aynı zamanda yenidoğan bulunduğu ortamdaki örneğin anne-babasının sesi gibi belli başlı sesleri tanımaya başlar. Bebekler büyüdükçe konuşma seslerini yani konuşulan dilin kelimelerini oluşturan yapı taşlarını ayırmaya ve tanımaya başlar. Araştırmalar altıncı ayın sonunda bebeklerin çoğunun kendi ana dillerinin temel seslerini tanıdıklarını ortaya koymaktadır.

Konuşma mekanizması ve ses olgunlaştıkça bebek daha kontrollü sesler çıkarmaya başlar. Bu da yaşamın ilk aylarında bazı seslerin tekrar edilerek çıkarılması ile olur (agu yapmak). Altı aylık bebekler genellikle ba, ba, ba ya da de, de, de gibi heceleri tekrarlamaya başlarlar.

Bu hece tekrarları kısa bir süre sonra anlamsız konuşmaya, yani gerçek kelimeler içermeyen ancak insan konuşmasına benzer sesler çıkarmaya dönüşür.

İlk kelimeler
İlk yılın sonunda çocukların çoğu birkaç kelimeyi söyleyebilme yeteneğini kazanır. Çocuklar genellikle söyledikleri ilk kelimelerin anlamının farkında olmazlar ancak kısa bir sürede başka kişilerin kendilerine cevap vermesini sağlamak açısından bu kelimelerin sahip olduğu gücü fark ederler.

18 aylık bebeklerin çoğu 8-10 kelime söyleyebilir. İki yaş itibariyle çocukların çoğu kelimeleri, örneğin "daha su" gibi basit cümleler oluşturacak şekilde bir araya getirirler. Bu dönemde çocuklar nesneleri, eylemleri ve düşünceleri temsil eden kelimeleri hızla öğrenirler. Aynı zamanda da temsili oyun ya da taklit oyunlarına başlarlar.

Üç, dört ve beş yaşlarında ise çocuğun sözcük dağarcığı hızla zenginleşir ve dilin kurallarını tam olarak çözmeye başlar.

Dil ve konuşma gelişiminin basamakları nelerdir? 
Her çocuğun dil ve konuşma gelişim hızı farklıdır. Ancak her bir dil için bu becerilerin doğal bir gelişim süreci de söz konusudur. Gelişim basamakları normal gelişimi izlemede rehberlik edebilecek temel becerilerdir. Tipik olarak karmaşık beceriler öğrenilmeden önce, daha basit becerilerin öğrenilmesi gerekir. Çocukların çoğunun bu dönemleri geçirdiği ortalama bir yaş ve süre söz konusudur. Bu basamaklar doktorlar ve diğer uzmanların çocuğun konuşma veya dili kullanma açısından ilave yardım ve desteğe ihtiyaçlarının olup olmadığını belirlemelerinde yardımcı olur.

Çocuğumda konuşma gecikmesi varsa ne yapmalıyım? 
Çocuğunuzun konuşma ve dil gelişimi ile ilgili tüm endişelerinizi doktorunuzla görüşün. Bu görüşmede endişelerinizi ifade edebilmek için aşağıdaki listeden de yararlanabilirsiniz. Doktorunuz çocuğunuzun işitmesinde herhangi bir sorun olup olmadığının belirlenmesi için gerekli testlerin yapılması için sizi yönlendirecektir.

Çocuğunuzun işitmesi ile ilgili bir sorun bulunmaması halinde doktorunuz gerekli değerlendirme, tedavi ve önerilerin yapılması amacıyla sizi bir çocuk ruh sağlığı uzmanına yönlendirecektir. Çocuk ruh sağlığı uzmanı ise çocuğunuzun dil gelişimindeki gecikmenin nedenine bağlı olarak tedavi ve terapiler uygulayabilir, size çeşitli önerilerde bulunabilir ve çocuğunuzu konuşma/dil patologu ile özel eğitime yönlendirebilir.

Konuşma gelişimi: Sorunlara erken müdahale önemli

Yaklaşık olarak her 10-15 çocuktan biri dili kavrama veya konuşmayla ilgili sorunlar yaşar. İşitme sorunları, zekâ geriliği veya yeterince sözel uyaran bulunmaması konuşma gelişimini etkileyebilir. Büyük kardeşi olan çocuklar veya ikiz çocuklardan biri, diğer kardeş kendi adına da konuştuğu için konuşmayabilir.
 
Konuşma sorunlarının erken tespiti çok önemlidir. Erken müdahale, sorunun çocuğun diğer öğrenme alanlarını da etkilemesini önleyebilir.
 

Konuşma veya işitme bozukluklarının bazı belirtileri

  • 15-18 aylık olduğu halde hece tekrarları yapmaması;
  • 2 yaşında konuşmuyor olması veya sadece birkaç kelime söylüyor olması;
  • 3 yaşında konuştuklarını başkalarının anlamaması, çoğunlukla sesli harfleri kullanması veya kelimelerin ilk hecelerini atlaması. En geç 7-8 yaşında tüm konuşma seslerini doğru bir şekilde kullanabilir duruma gelmelidir;
  • 5 yaşında kelimeleri karıştırması ve telaffuzunun düzgün olmaması;

 
Kekeleme

3 ve 4 yaşlar arasında kekeleme yaygın olarak görülür. Bu yaşlardaki çocukların çoğu sesleri tekrar eder ve kullanacağı kelimeler arasında tereddüt yaşar;
 
Ancak bu konuşma tarzı 2-3 aydan fazla süreyle devam ederse, o zaman gerçek bir kekelemeden bahsedilir. Anne-babalar çocuğun kekelemesini görmezden gelmeli ve çocuğun söylediklerini düzeltmemelidir. Uzun vadeli sorunların önlenmesi için aşırı kekeleme durumunda konuşma terapisi alınmalıdır;
 
Konuşma gecikmesine neden olan bazı fiziksel sorunlar
Ses tellerindeki nodüller ses kısıklığına neden olabilir. Konuşurken burundan nefes alma ve ses kısıklığı doktor tarafından değerlendirilmelidir;
 
Hece tekrarlarının kısa bir süre sonra sona ermesi işitme bozukluğunun belirtisi olabilir;
 
Sık sık geçirilen kulak enfeksiyonları işitmeyi etkileyerek konuşma gecikmesine neden olabilir. Anne-babalar, bebek ya da çocuğa işitme testi yapılması konusunda doktorlarına danışmalıdırlar.

Konuşma gelişimini desteklemek için yapabilecekleriniz
Çocuğunuzla bol bol konuşarak ve ona kitap okuyarak konuşma gelişimini teşvik edebilirsiniz. Siz ve çocuğunuza bakan diğer kişiler onunla her zaman konuşmalı, şarkılar, tekerlemeler söylemelisiniz ve kullandığınız kelimeleri ve cümle uzunluğunu çocuğun düzeyine göre ayarlamalısınız.
 
Bebek ve çocuklara kitap okumak kelime hazinesinin, kelimeleri doğru sıralama kabiliyetinin ve dikkat yelpazesinin gelişmesine yardımcı olur.
 
Unutmayın!
Konuşma sorunlarında erken müdahale edildiğinde, en iyi ve en etkili sonuçlar alınabilir.

Bebeğinizin konuşma gelişiminde sorun olduğunu gösterebilen işaretleri öğrenin...

Tüm çocukların yaklaşık %10’u konuşmayı öğrenmekte çeşitli güçlükler yaşar. Konuşma gelişimi açısından, öncelikle çocuğunuzun işitmesinde bir sorun olmadığından ve konuşma gelişiminin normal aralıkta seyrettiğinden emin olmanız gerekiyor.

ÇOCUĞUN KONUŞMA GELİŞİMİNDE BİR SORUN OLDUĞUNA İŞARET EDEBİLEN BEŞ ALARM SİNYALİ
Çocuğun konuşma gelişiminde bir sorun olduğuna işaret edebilen ve mutlaka doktorunuza belirtmeniz gereken durumlar şunlar:

1. Yenidoğan bebeğin ani seslerde sıçramaması
Günümüzde hastanelerin çoğunda yenidoğan bebeklere işitme testi uygulanıyor. Ancak bebeğiniz ani sesler karşısında sıçramıyor ve hiçbir tepki vermiyorsa durumu mutlaka doktorunuza bildirmelisiniz.

2. Bebeğin siz konuşurken gözleri ile sizi takip etmemesi
Bebekler genetik olarak insan konuşmasını öğrenmeyi ve insan yüzleri ile etkileşime girmeyi isteyecek şekilde programlanmıştır. Siz konuşurken bebeğiniz hiç size bakmıyor gibi geliyorsa işitmesinde bir sorun olabilir.

3. 7 aylık bebeğin hece tekrarları yapmaması
Bebeklerin çoğu 4-6 ay arasında “memememe”, “mamamama”, “babababa” veya “dededede” gibi hece tekrarları yapmaya başlarlar. Bu şekilde hece tekrarları yapmayan bebeğin sesleri tekrar edecek derecede işitemiyor olması söz konusu olabilir.

4. 19 aylık bebeğin hiçbir kelime söylememesi
Bazı bebekler ilk kelimelerini 10 aylık civarında söylerken bazıları da 18 ay civarında bunu yaparlar. Ancak tipik bir 18 aylık çocuğun en az 50 kelimeden oluşan bir kelime hazinesi olmalıdır.

5. 2 yaşındaki çocuğun iki kelimeyi bir araya getirmemiş olması
Çocukların çoğu 18-22 ay arasında iki kelimeli kombinasyonları kullanmaya başlarlar. 2 yaşında bir çocuğun iki kelimeyi anlamlı olarak bir arada kullanmaması konuşma gelişimi açısından bir alarm sinyali olarak kabul edilir.

Konuşma gecikmesi
Konuşma ve dil gelişimi iletişim ve sosyal hayatın en önemli öğesidir. Kişi iletişim araçları ile kendini ifade eder ve hayatını devam ettirir. 

Çocuk ilk doğduğu günden beri sürekli olarak psikososyal ve psikomotor gelişim süreci içerisindedir. Dil gelişimi de doğumdan itibaren başlar. Çocuğun zamanında konuşmasında psikososyal gelişimin, sosyal ilişki gelişiminin, zeka ve öğrenme kapasitesinin normal seviyede olması gereklidir.

Konuşmanın zamanı ve gelişmesini olumlu ve olumsuz yönde etkileyen faktörler şunlardır:

Genelde bütün çocukların konuşması ve dil gelişiminin olması için yapısal olarak sinir sistemi, sinir sistemi ile dil kasları arası yollar, ağız-damak-dudak-diş yapısının doğuştan normal olması gerekmektedir. 

Bunlardaki herhangi bir doğumsal sıkıntı ve eksiklik veya sonradan oluşabilecek bozukluk, çocuğun konuşmasını olumsuz yönde etkileyecektir. Bu normal anatomik yapıyı bozan hastalıklar hamilelik döneminde, doğum sonrası gelişebilmektedir.

Ortalama olarak, gelişimin ilk altı ayında bebekler önce hecelemeye (ba ba, da da vb), bir yaşından itibaren kelimeler söylemeye (anne, baba, mama, dede vb), 18 aydan itibaren de cümle kurmaya başlar (mama ver, baba gel vb).

Bu gelişim dönemlerinin çok gerisinde kalan çocukların tıbbi yönden değerlendirilmesi gereklidir. Altta yatan bir durum çocuğun iletişim sorununun yanında, normal zeka gelişimini ve sosyal gelişimi olumsuz yönde etkileyebilir.

Bununla birlikte bazı çocuklarda hiçbir problem (anatomik ve psikiyatrik) olmadığı halde konuşmada gecikme olabilmektedir. Burada ailesel özellikler önemlidir, çocuğun anne, baba veya yakın akrabalarında alta yatan hiçbir sorun olmadığı halde geç konuşma hikayesi bulunuyorsa, çocuğun konuşmasında da genetik yakınlığa bağlı gecikme gözlenebilir.

Konuşma gecikmesine yol açan nedenler 
Konuşmanın gecikmesinde en sık karşılaşılan nedenlerden biri çocuğun zeka olarak yaşıtlarına göre geri olmasıdır.

Konuşma geriliğine yol açan önemli sorunlardan birisi de yaygın gelişimsel bozukluklar adı altında toplanan otistik bozukluklardır. Bu durumlarda, asıl sorun çocuğun sosyal iletişime kapalı olmasıdır. Sosyal iletişimin eksikliği, kişilere ve yaşıtlarına ilgisizliğin yanında, ilgi alanlarının kısıtlı olması, değişikliğe tepki, bazı oyuncak veya nesnelerle aşırı ilgilenme, sallanma, dönme, el çırpma gibi değişik hareketlerin sık gözlenmesi bu çocukların özellikleridir. Erken yaşta tespit edilerek tedavi edilmesi çok önemlidir.

Çocuklarda konuşma yeteneğinin gelişmesi için dış dünyadan ses olarak uyaran alması, bunları algılaması, yorumlaması, ayırt etmesi ve bunun sonucunda ona benzer sesleri çıkartması süreci gereklidir. İşitme sorunu olan çocuklarda, dış dünyadan hiç bir ses işitmedikleri ve uyaran almadıkları için konuşma sorunu ortaya çıkar. Konuşmayan veya geç konuşan çocukların ilk olarak işitme yönünün incelenmesi gereklidir.

Görme özrü işitme sorunu kadar probleme yol açmasa da çocuğun etrafında olup bitenleri görmemesi, nesneleri tanıyamaması, isimlerini öğrenememesi nedeniyle konuşma açısından sorun teşkil edebilmektedir.

Küçük yaşta sık havale geçiren ve epilepsi hastası çocuklarda konuşma sorunu ortaya çıkabilmektedir. Bazı çocuklar normal biçimde konuşmaya başlamaları ve hatta bazı cümleler kurmalarına karşın geçirdikleri havaleler ve epilepsi nöbetleri nedeniyle beynindeki işitme merkezi veya ilgili bölümlerde hasar oluşması konuşma açısından ciddi etkilere yol açabilmektedir.

Konuşma problemlerine yol açan bir diğer neden ise çocukların çok fazla kendi haline bırakılması, bu nedenle uyarı almalarının engellenmesidir. Çocuğun doğduğu andan itibaren insanlar arasında olması, onunla konuşulması, sevilmesi, oyun oynanması onun gerekli çevresel uyarıları alarak konuşmasını hızlandıracaktır.

Diğer yandan etrafında fazla insan bulamayan, özellikle bakım evlerinde kendi halinde kalan çocuklarda, ailenin ilgisiz olduğu ve etrafında çocukların bulunmadığı durumlarda konuşma gelişimi geri kalabilmektedir.

Yukarıda bahsedilen soruna paralel olarak özellikle küçük yaşta insan ilişkilerinin kısıtlı olması ve ilgisizlik nedeniyle sadece TV seyretmeye (saatlerce klip, reklam izleme) terk edilen çocuklarda dış dünyadan kopma, kendi halinde olma eğilimi, insanlardan ve insanlar arası ilişkilerden uzaklaşma, duygusal alışverişten vazgeçme, konuşmama, seslenince bakmama gibi durumlar gelişebilir. Buna bağlı olarak çocukların konuşması gelişmez veya geliştikten sonra gerileyebilir.

Ayrıca düzenleme bozuklukları, kronik depresyon, çocukluk çağı psikozları gibi bir çok hastalıkta ve çok merkezi sinir sistemini tutan hastalıklarda konuşma sorunları ortaya çıkabilmektedir.

Sağır veya işitme güçlüğü ile doğan bebekler dil öğrenmek için işitme duyularını kullanamazlar.

Bu bebeklerde genellikle başka tıbbi sorunlar bulunmaz ve heceleme de dahil olmak üzere erken dönemdeki fiziksel gelişim basamaklarını normal şekilde tamamlarlar.

Sağır veya işitme güçlüğü ile doğan bebeklerin %90’ının anne-babasında herhangi bir işitme sorunu yoktur.

İşitme cihazlarının kullanımı veya işaret diline maruz kalmak sağır veya işitme güçlüğü olan bebeklerin dil öğrenmesini sağlayabilir.

İşitme kaybının mümkün olduğunca erken tespiti ve böylece bu bebeklerin düzenli olarak konuşmaya maruz tutulması son derece önemlidir.

Sağır veya işitme güçlüğü olan çocuklarda erken müdahale bu çocukların normal bir dil ve zihinsel gelişim gösterme şansını artırmaktadır.

Dünyaya gelen her 1000 bebekten 1-2 tanesinde önemli ölçüde işitme bozukluğu görülür. 

Yenidoğanlarda işitme tarama testi
Birçok hastanede yenidoğan bebeklere işitme taraması yapılmaktadır.
Bu taramaların amacı, önemli ölçüde işitme kaybıyla doğan bebeklerin mümkün olduğu kadar erken dönemde belirlenmesi ve gerekli müdahalelerin yapılmasıdır.

Siz ve bebek hastanedeyken bu taramanın yapılması mümkün olmazsa, taburcu olduktan kısa bir süre sonra bebeğinizi doğum yaptığınız hastanenin ilgili bölümüne veya bulunduğunuz yöredeki ilgili bir merkeze götürerek işitme testi yaptırmanız önerilir. 

Bebeklerde işitme testi nasıl yapılır? 
Özel eğitim görmüş bir görevli, testi bebek uyurken veya sakin bir şekilde dinlenirken uygular. Görevli, bebeğin başına küçük alıcı yastıkcıklar yerleştirir ve yumuşak bir külahcıktan veya kulaklıktan bebeğin kulağına hafif ve tıkırtılı sesler gönderir.

Alıcı yastıkcıklar bebeğin seslere olan tepkisini elektronik olarak ölçerler. İsterseniz test yapılırken bebeğin yanında kalabilirsiniz.

Test genellikle bebeğin huzurunu bozmaz. Testin bitmesi 10-20 dakika sürebilir. 

İşitme testinin sonuçları
Test biter bitmez sonuç size bildirilir. Bu testlerde bazen ikinci bir işitme testi yapılmasını gerektiren sonuçlar alınabilirse de, bu, bebekte mutlaka işitme kaybı olduğu anlamına gelmeyebilir. Sonucu etkileyen başka nedenler de olabilir. 

Genel olarak, ikinci bir işitme testini gerektiren nedenler şunlardır: 

• İlk testin yapıldığı zaman bebeğiniz huzursuzlanmıştır;

• Doğumdan sonra bebeğinizin kulağına su kaçmıştır veya geçici olarak kulağı tıkanmıştır; 

• İşitme gücü her zaman aynı düzeyde kalmayabilir.

Bebeğinizin seslere olan tepkisi kadar konuşma ve dil öğrenme gelişimini izlemeniz de önemlidir. 

Çocuğunuzun işitme, konuşma veya dil öğrenme konusundaki gelişimi hakkında 
ilerde herhangi bir kuşkunuz olursa, çocuğa mutlaka bir işitme testi yaptırınız. Doktorunuz çocuğunuza işitme testinin yapılacağı uygun bir merkeze sevk edilmenizi sağlayabilir.

İşitme gücü her yaşta ölçülebilir. 

Bebeğinizin işitmesinde sorun olup olmadığını anlamak için dikkat etmeniz gereken bazı noktalar:

0-3 aylık 
• Yüksek seslere tepki gösterir,
• Alışık olduğu sesleri duyunca sakinleşir, 
• Agucuklar yapar,
• Konuşanın yüzüne bakarak söylediklerine tepki gösterir.

3-6 aylık 
• Gözlerini veya başını gelen sese doğru çevirir,
• Konuşuyormuş gibi sesler çıkarmağa başlar,
• Bir şeyi sevip sevmediğini belirtmek için güler ve sesler çıkarır.

6-9 aylık 
• "Dede" "mama" "meme" gibi iki heceli sesler çıkararak gevezelik eder,
• İlgi çekmek için bağırır/sesler çıkarır,
• Genellikle ‘hayır’ sözcüğüne ve kendi adının söylenmesine tepki gösterir,
• Şarkılara ve müzik sesine tepki gösterir.

9-12 aylık 
• Başkalarının konuşurken çıkardıkları sesleri taklit eder.
• "Top", "kedi", "baba" gibi basit sözcükleri anlar,
• Hafif seslere doğru başını çevirir,
• İlk sözcüklerini söylemeğe başlar.

12-18 aylık 
• Her hafta yeni yeni sözcükleri anlamaya başladığı gözlenir,
• "Topu getir" gibi basit ve sözlü komutları yerine getirir,
• Sorulduğu zaman kişileri, vücut organlarını veya 
oyuncakları parmağıyla işaret ederek gösterir.
• Ne söylediği anlaşılmasa bile sürekli olarak yeni 
sözcükler öğrenir.

18-24 aylık 
• Basit öyküleri veya şarkıları dinler,
• "Su ver" gibi iki veya daha fazla sözcüğü bir araya 
getirerek kısa cümleler kurar.

Bebeğinizde herhangi bir işitme sorunu olduğundan şüphe etmeniz halinde, gerekli müdahalelerin en erken zamanda yapılmasını sağlamak amacıyla, endişelerinizi mutlaka doktorunuza bildirin.

Konuşma, dil, işitme gelişiminde sorun belirtileri
Çocuklarda konuşma, dil ve işitme becerileri farklı yaşlarda gelişir. Ancak işitme kaybı çocuğun sesleri oluşturmasında, konuşmasına ve iletişim kurmasında gecikmelere neden olabilir.
Bu nedenle çocuğunuzun işitmesi veya konuşması ile ilgili endişeleriniz veya aşağıdaki belirtilerden herhangi birinin olması durumunda doktorunuza danışmalısınız:
•       Herhangi bir yaşta sese karşı hiçbir tepki vermemesi
•       Yüksek bir ses çıkarıldığında bebeğin hareket etmemesi veya sıçramaması
•       9 aylıkken hece tekrarları yapmaması
•       18-24 ay arasında hiçbir kelime söylememesi
•       2 yaşında basit yönergeleri izlememesi
•       Kekelemenin 5 yaşından sonra devam etmesi
•       Herhangi bir yaşta ses kalitesinin bozuk olması.

3 yaşında bir çocuğun kelime hazinesi yaklaşık 300-500 kelimeden oluşur. Üç ile beş kelimeden oluşan cümleler kurabilir ve artık bazı kelimeleri doğru telaffuz edemese de, söylediği şeylerin çoğunun yabancı biri tarafından dahi anlaşılır hale gelmiş olması beklenir. Ben, sen, o, biz, siz gibi zamirleri de öğrendikten sonra, sizi sürekli bir soru yağmuruna tutacağı yeni bir döneme de girmiş olacaksınız!

Bu yaşlarda çocuğunuz sürekli, durmaksızın konuşuyor gibi mi geliyor size? Bu onun yeni kelimeler öğrenme, bunları kullanma ve bunlarla düşünmeye başlama sürecinin önemli bir unsurudur. Bu dönemde bazı harfleri doğru telaffuz edemeyebilir. Örneğin "r" harfi yerine (örneğin "para" yerine "pava" gibi) "v" harfini, "k" harfi yerine "t" harfinin (örneğin "kedi" yerine "tedi" gibi) kullanıldığı yaygın olarak görülmektedir. 5 yaşından sonra da devam etmediği müddetçe kaygı uyandıracak bir durum değildir. 

Öte yandan bu dönemde belli ölçüde kekeleme görülmesi de normaldir. Çocuğunuz dil gelişimi açısından büyük bir aşama kaydetmek üzere olduğundan, kelimeleri bir araya getirmesi bazen güç olabilmektedir. Hızla gelişen beyni doğru kelimeleri doğru yere yerleştirmeye çalışmaktadır. Bu süreçte ilk kelimeyi veya ilk heceyi (sadece ilk harfi değil) peş peşe defalarca tekrarlaması mümkündür. Birçok aile bu durumu kekeleme olarak adlandırmaktadır, ancak genellikle hiçbir müdahaleye gerek kalmaksızın, 5 ya da 6 yaşında kendiliğinden kaybolmaktadır. Konuşma gelişirken ortaya çıkan bu tür aksamalarda ilgi çektiği için pekişme olmamasını sağlamak, çocuğun özgüvenini sarsmamak için üzerinde durmamak, düzeltme yapmamak gerekir. 

Çocuğunuzun dil gelişimini desteklemek açısından en faydalı yöntem bol bol kitap okumaktır. Kitap okumak hem yeni kelimeler öğrenmesini sağlayacak, hem de resimlerle kelimeleri ilişkilendirmeyi öğrenecektir. Aynı şekilde onunla konuşmak ve onu dinlemek de çok etkili olacaktır. Yemek, uyku öncesi ve otomobilde geçirilen süreleri onunla birebir konuşmak ve onu gerçekten dinlemek için birer fırsat olarak değerlendirmelisiniz. Herhangi birşey için hangi kelimeyi kullanacağını bilmediği zaman büyük ihtimalle "bu ne" diye soracaktır. Bu sorularını cevaplandırırken onun kelime hazinesine yeni katkılar yapabilirsiniz. Örneğin çiçeklere bakarak "güzel çiçekler" dediğinde "evet, bu pembe çiçekler çok güzel kokuyor" şeklinde bir cevap vererek onun söylediklerini genişletebilir ve ilaveler yapabilirsiniz. O anda gözüyle görmediği şeyleri ya da olayları tanımlamasını da isteyebilirsiniz. Örneğin rüyasında bir cadı gördüğünü söylediğinde, cadı büyük müydü, küçük müydü, ne giymişti, ne yapıyordu, konuştu mu, gibi sorular sorabilirsiniz. Bu konuşma iki amaca hizmet edecektir: hem korkularını ve duygularını ifade etmiş olacaktır, hem de kelime hazinesi zenginleşecektir.

Bebekler çeşitli aşamalar halinde konuşmayı öğrenirler. İlk önce rasgele sesler çıkarırlar, daha sonra belirli heceleri tekrar ederek pratik yaparlar. Bunun ardından heceleri birbirine bağlayarak kelimeleri söylemeyi öğrenirler. En sonunda da kelimeleri bir araya getirerek cümlelerle konuşmaya başlarlar. Dil gelişimini en iyi şekilde desteklemek için çocuklarla mümkün olduğunca fazla konuşulması gerekir.

Konuşma gelişiminin desteklenmesi açısından bazı öneriler:

  • Çocuğunuza tekerlemeler söyleyin. Bu, dildeki ritmi ve akıcılığı işitmelerini sağlayacaktır.
  • Çocuğunuzla birlikte basit şarkılar söyleyin.
  • Şarkılar söylerken, masallar anlatırken ve günlük aktiviteler sırasında beden dilini kullanın (omuz silkin, başınızı sallayın vb.).
  • Birlikte baktığınız nesnelerin isimlerini söyleyin ve evde bulunan çeşitli nesnelerden bir grup oluşturarak, çocuğunuzdan bu nesneleri isimlendirmesini isteyin. Nesnelerin özellikleri hakkında sohbet edin (renkleri, ebatları, ağırlığı, şekli vb.):
  • Tekerlemeler, şarkılar ve oyunlar eşliğinde vücut organlarına dokunun ve isimlerini söyleyin.
  • Birlikte kullanılan nesneleri gruplandırın ve isimlendirin.
  • Çocuğunuza bilmeceler sorun. Cevapları tahmin etmeye çalışmak hoşuna gidecektir.
  • Masallar, birlikte baktığınız ve üzerinde yorumlar yaptığınız dergiler, sokak yürüyüşleri, resimli ve yazılı kartlar, çevrede göreceğiniz işaretlerden faydalanarak çocuğunuzu yeni kelimelerle tanıştırın.
  • Çocuğunuzla telaffuz ve gramerinizi örnek alabileceği birebir sohbetler yapın. Ancak her zaman çocuğun yanlışlarını düzeltmeyin, sadece doğru ifade ile kelimeyi tekrarlayın. Yavaş da olsa mutlaka öğreneceklerdir. 
  • Tam cümleler kullanarak örnek olun.
  • Birbirinizi dinleme ve yanıt verme konusunda örnek olun.
  • Soruların nasıl sorulabileceği ve yanıtlanabileceği konusunda örnek olun.
  • Çocuğunuzun sevdiği ve sevmediği şeylerle ilgili sohbet edin.
  • Çocuğun çeşitli yanıtlar vermesini sağlayan basit öyküler anlatın.
  • Sevdiği öyküleri tekrar tekrar okuyun ve daha sonra bu öyküyü onun size anlatmasına izin verin. 
  • Bol bol açık uçlu, sadece evet veya hayır yanıtının yeterli olmadığı, yerine düşünmelerini gerektirecek sorular sorun. Örneğin "bu resimdeki bir çocuk mu?" yerine "bu resmi nasıl yaptın?" gibi. 
  • Evde ve dışarıda, bulduğunuz ve yaratıcı durumları teşvik edici olduğunu düşündüğünüz nesneleri kullanarak çocuğunuzla oynayın ve oynarken konuşun.
  • Bir kutuyu çeşitli nesnelerle doldurun ve çocuğunuza bunların kime ait olabileceğini sorun. 
  • Yazı faaliyetlerini teşvik edin. Çocuğunuzun en sevdiği şeyleri (renk, hayvan, faaliyet vb.) not edin ve verdiği yanıtları daha sonra yeniden birlikte okuyun.
  • Bir şiir yazmaya başlayın ve kafiye bulmanız konusunda size yardım etmesini isteyin.
  • Çocuğa belli bir durumda olacakları tahmin etmesini isteyin ve tahminin gerçekleşip gerçekleşmediğini izlemek üzere bunu kaydedin. 
  • Çocuğun söylemekte güçlük çektiği kelimeleri kullanırken örnek olun. Söyleyemediği heceyi içeren oyunlar oynayın. İçinde bu hecenin geçtiği bir kelime duyduğunuzda birlikte tekrar edin. Kelimeyi doğru söylediğinde bunu fark ettiğinizi belirtin; ancak yanlış kullanımlarını fark etmemiş gibi yapın.

Tuvalet eğitimi ne demektir? 

Tuvalet kullanmayı öğrenmek, çocukların buna hazır olduklarına dair sinyal vermeleri üzerine, çok az yardım alarak tuvalete gitmeyi öğrenme sürecidir. Tuvalet eğitimi çocukların tuvalet kullanmayı öğrenmelerine yardımcı olmak üzere yetişkinlerin rehberlik ve yardım etmesidir.

Bazı temel gerçekler 

Çocuğun tuvalet kullanmayı öğrenmek için hazır olduğu kesin bir zaman dilimi yoktur. Tuvalet eğitimine başlamadan önce çocuğun buna hazır olduğunu gösteren işaretlerin beklenmesi başarı şansını yükseltecektir; bundan önce girişilen tuvalet eğitimi ise çok daha zor ve başarısız olacaktır.

Genellikle tuvalet eğitimine en erken 2 yaşında başlanması önerilir.

Fiziksel ve duygusal olarak hazır olma zamanı çocuktan çocuğa değişiklik gösterir.

18 aylıktan küçük çocuklar tuvalet eğitimi verebilmek için gerekli bağırsak ve mesane kontrolüne sahip değildir. 18-30 aylar arasında çocuklar fiziksel olarak hazır olduklarının işaretlerini vermeye başlarlar.

Çocukların çoğu iki ve üç yaş arasında belli bir yardımla ve daha sonra üç buçuk-dört yaş arasında da kendisine sorulmaya gerek kalmadan tuvalet kullanmayı öğrenirler.

Tuvalet eğitimi çoğunlukla altı ay sürer. Ancak kendi kendine poposunu güzel bir şekilde temizleme ve gece boyunca kuru kalmayı da hesaba katarsanız tuvalet eğitimi birkaç yıl sürer.

Bağırsak (kaka) ve mesane kontrolünü kazanma açısından tipik sıralama şu şekildedir:

1. Gece bağırsak kontrolü

2. Gündüz bağırsak kontrolü

3. Gündüz mesane kontrolü

4. Gece mesane kontrolü.

Çocukların çoğu tuvalet eğitimini tamamladıktan altı ay sonra gece boyunca düzenli olarak kuru kalırlar. Ancak %15 kadarı beş yaş ve daha sonrasına kadar yatak ıslatmaya devam eder.

Erkek çocuklar genellikle tuvalet eğitimini kızlara nazaran daha geç tamamlar. Üç yaş itibariyle kızların üçte ikisi, erkeklerin ise yarısı tuvalet eğitimini tamamlamış olmaktadır.

Daha eski nesillere mensup kişiler konu hakkında, günümüz uzmanlarının görüşlerinden farklı görüşlerde olabilirler, buna hazırlıklı olun.

Kardeş doğumu, taşınma veya boşanma gibi stres dönemlerinde tuvalet eğitimi daha güç olabilir.

Vücut organlarını ve vücut fonksiyonlarını olumlu bir şekilde öğrenen çocuklar cinsellikleri hakkında olumlu duygular geliştirirler.

Bağımsız olarak tuvalet kullanmayı öğrenmek, çocuklar için müthiş bir başarı duygusu yaratan önemli bir olaydır.

Tuvalet eğitimine bez kullandığınız dönemde başlayın
Çocuğunuzu ilk olarak, bezleme sırasında tuvalet eğitimi ile tanıştırın. Çocuğunuzun dikkatini bez değiştirmekten uzaklaştırmak ve acele etmek yerine çocukla göz teması kurun ve yaptığınız şeyleri anlatın: "Şimdi bezini değiştireceğim. İşte bu poponu silmek için ıslak mendil, bu temiz bez."

Çocuğunuz yapabilecek duruma gelir gelmez bez değişimi konusunda size yardımcı olmasını sağlayın. Temiz bezi getirmesini; bezin değiştirilmesini istediği yeri seçmesini; kirli bezi açmanıza, poposunu silmenize, pantolonunu çekmenize ve ellerini yıkamasına yardım etmesini isteyin. Çocuğunuz bez değiştirme görevlerinin bazılarını başarırsa bağımsız olarak tuvaleti kullanmayı öğrenmeye daha iyi hazırlanmış olur. 

Zamanlamayı çocuğunuz belirlesin
Tuvalet veya lazımlığı kullanma zamanına çocuğunuzun karar vermesine izin verin. Yani, onun size vereceği hazır olduğunu gösteren sinyalleri izleyerek bu işe başlayacağınız doğru zamanı belirleyin. Sonuçta zamanlamayı çocuk yapacak ve başarı da ona ait olacaktır. Çocuğunuzun hazır olmadığını düşünüyorsanız, başkalarının artık tuvalet eğitimine başlamanız gerektiği konusundaki ısrarlarını dikkate almayın. 

Kendiniz de hazır olun 
Kendinizi tuvalet eğitimine hazırlamak için önce duygularınızı gözden geçirin. Tuvalet eğitimi pek çok ebeveyni kaygılandırır: bağırsak ve mesane hareketlerinden rahatsızlık (bulantı, tiksinme vs.) duyabilirler, kendilerini çocuğun doğru zamanda doğru şekilde başarmasını sağlamak için baskı altında hissedebilirler veya kreşe başlatabilmek için acele edebilirler. Çocuğunuzun tuvalet eğitiminde ilk adımlardan biri de sizin bu gibi endişelerinizi çözümlemenizdir.

Fiziksel işaretler 
Tuvalet eğitimine başlamadan önce aşağıdaki işaretlerin hepsinin mevcut olup olmadığına dikkat edin:

Bezin her zaman ıslanmaması, gün içinde iki saat süreyle kuru kalması veya gündüz uykusunu çiş yapmadan geçirmesi,

Kakasını düzenli zamanlarda yapması,

Çiş veya kaka yapmak üzere olduğunun farkında olduğunu göstermesi (örneğin kakasını yapmak için köşeye gitmesi, masanın altına girmesi, bezini tutması ya da kaka yaptığını söylemesi).

Gelişimsel işaretler 
Tuvalet eğitimine başlamadan önce çocuğunuzun gelişimsel işaretlerine de dikkat edin. Çocuğunuz şunları yapabiliyor olması gerekir:

  • İki aşamalı yönergeleri izleyebilmeli: "çamaşırını çıkar ve tuvalete otur"
  • Tuvaletinin geldiğini söyleyebilmeli
  • Başkalarının hareketlerini taklit edebiliyor olmalı
  • Genel olarak işbirliği yapmaya ve sizi memnun etmeye istekli olmalı
  • Giyinme, diş fırçalama veya yemek gibi öz bakım becerileri konusunda bağımsız olmayı istemeli
  • Tuvalete gidebilecek durumda olmalı
  • Islak veya kakalı bezi fark ediyor olmalı
  • Pantolonunu çekebiliyor ve indirebiliyor olmalı
  • Beş dakika yardımsız olarak sakin bir şekilde oturabiliyor olmalı
  • Tuvalet kullanmaya ilgi göstermeli.

Acele etmeyin 

Tuvalet eğitimine başlama ve tamamlama konusunda sabırlı olun. Çocuğunuzu zorlamayın, çok kısa sürede çok şey olmasını beklemeyin, aksi halde faydadan çok zarara neden olursunuz. Çocuğun isteğine ve zamanına müdahale etmeyin. Çocuğunuzun tuvalet kullanmayı öğrenme işini stresle değil, mutlulukla başarmasına izin verin. Tuvalet eğitimine başlamadan önce çocuğunuzun buna hazır olduğunu gösteren işaretleri net olarak görene kadar bekleyin.


Kreşe başlatmak zorlamak için neden değil 

Çocuğu kreşe başlatacağım diye, belirli bir tarihte tuvalet eğitimini tamamlamaya zorlamayın, bu tarih onun için uygun tarih olmayabilir. Kreş yetkilisi ile bu konuda esneklik sağlayıp sağlayamayacaklarını ve tuvalet eğitimi konusunda size destek verip veremeyeceklerini konuşun. Hiçbir şekilde çözüme ulaşamıyorsanız, çocuğunuzun ihtiyaçlarına ve takvimine saygı gösteren başka bir kreş bulmaya çalışın. 

Kullandığınız kelimelere dikkat! 

Vücut işlevleri konusunda olumlu kelimeler ve ifadeler kullanın. Kötü kokulu, pis vs. gibi negatif kelimeler dışında istediğiniz kelimeyi seçebilir ve çocuğa doğru kelimeleri daha sonraki bir zamanda öğretebilirsiniz.

Yatağa kaçırdığında nasıl davranmalısınız? 

Beş yaşın altındaki çocukların mesane kontrolünün büyük oranda isteğe bağlı olmadığını ve yatağa bilerek kaçırmadığını unutmayın.

Yatağı ıslatan çocuğu asla cezalandırmayın, kızmayın ve utandırmayın. Bunlar HİÇBİR fayda sağlamaz. Başkalarının da onunla alay etmesine asla izin vermeyin.

Yatağa kaçırmadan bir "kaza" olarak bahsedin. Çocuğunuza bunu bilerek yapmadığını bildiğinizi belirtin. Zamanla bunun üstesinden geleceğini açıklayın.

Uykudan önce çişinin olup olmadığını sorun.

Gece tuvalete gidebilmesi için yeterli ışık bulunduğundan ve pijamasını kolayca indirip çekebileceğinden emin olun.

Çocuğunuz birkaç ay boyunca geceleri kuru kalır ve daha sonra yatağı ıslatmaya başlarsa fiziksel bir neden olup olmadığını anlamak amacıyla bu durumu doktorunuza bildirin.

Sabırlı olmak zorundasınız! 

Sabırlı olun. Kitaplarda okuduklarınız ya da size söylenenler ne olursa olsun, tuvalet eğitimi bir günde olabilecek bir şey değildir. Bu, zaman alan ve çok sayıda pratik yapılmasını gerektiren bir SÜREÇTİR! Ünlü "uyku profesörü" Dr. Ferber uyku sorunlarını anlattı

Tuvalet eğitimine hazır mı?

Bebeğinizin tuvalet eğitimi için hazır olup olmadığını gösteren bazı işaretler vardır. Bunlar:

Fiziksel işaretler 
Tuvalet eğitimine başlamadan önce aşağıdaki işaretlerin hepsinin mevcut olup olmadığına dikkat edin:

Bezin her zaman ıslanmaması, gün içinde iki saat süreyle kuru kalması veya gündüz uykusunu çiş yapmadan geçirmesi,

Kakasını düzenli zamanlarda yapması,

Çiş veya kaka yapmak üzere olduğunun farkında olduğunu göstermesi (örneğin kakasını yapmak için köşeye gitmesi, masanın altına girmesi, bezini tutması ya da kaka yaptığını söylemesi).

Gelişimsel işaretler 
Tuvalet eğitimine başlamadan önce çocuğunuzun gelişimsel işaretlerine de dikkat edin. Çocuğunuz şunları yapabiliyor olması gerekir:

  • İki aşamalı komutları izleyebilmeli: "pantolonunu indir ve tuvalete otur"
  • Tuvaletinin geldiğini söyleyebilmeli
  • Başkalarının hareketlerini taklit edebiliyor olmalı
  • Genel olarak işbirliği yapmaya ve sizi memnun etmeye istekli olmalı
  • Giyinme, diş fırçalama veya yemek gibi öz bakım becerileri konusunda bağımsız olmayı istemeli
  • Tuvalete gidebilecek durumda olmalı
  • Islak veya kakalı bezi fark ediyor olmalı
  • Pantolonunu çekebiliyor ve indirebiliyor olmalı
  • Beş dakika yardımsız olarak sakin bir şekilde oturabiliyor olmalı
  • Tuvalet kullanmaya ilgi göstermeli.

Bebeğin bütün gece uyanmadan uyuması nasıl sağlanabilir?

Genellikle bebekler 6 hafta ile 6 ay arasında gece boyunca uyumaya başlarlar. Bu kadar geniş aralıklarda olmasının nedeni bebeğin yapısı ve anne-baba davranışlarının çeşitliliğidir. Bebeğin bu özelliğinin gelişmesinde en baştan itibaren önlemler alarak sağlıklı uyku alışkanlığının gelişmesine, daha çabuk ve daha düzenli olmasının sağlanmasına yardımcı olunabilir. Uykuya gitme zamanı da bebeğe uykuda yardımcı olacak nesne ve işlemlerle daha kolay ve zevkli hale getirilebilir. Banyo yaptırmak, müzik dinletmek, şarkı söylemek, masal okumak uykuyu kolaylaştırır, hem de belli bir ritüel oluşmasına yardımcı olur.

Tuvalet eğitiminde kız-erkek farkı

Günün birinde her çocuk tuvalet eğitimi aşamasına gelecek ve bu aşamayı bir biçimde tamamlayacak olsa da, kız çocuklarla erkek çocukların tuvalet eğitiminde bazı farklılıklar söz konusu...

Kızlar

Ekipman

Kız çocuğunuzun tuvalet eğitimine lazımlıkla ya da küçük klozetle başlayın. Böylece ayakları yere rahatça basacak ve bu da pelvik kaslarının rahatlamasını sağlayacaktır. Yetişkin klozeti kullanıyorsanız mutlaka ayaklarının altına yükseltici yerleştirin.

Poziyon

Sıçramayı azaltmak için popo ve vajinası lazımlık içine tam olarak gelecek şekilde oturtun. Otururken bacaklarını açık tutmaya teşvik edin. Bu pozisyon pelvik kaslarının rahatlamasına da yardımcı olacaktır.

Tuvalet ipuçları

Poposunu silerken önden arkaya doğru silmeyi öğretin. Otururken yakınında kitaplar, müzik ve çıkartmalar bulundurarak sıkılmamasına yardımcı olun.

Erkekler

Ekipman

Henüz ayakta durarak çiş yapmaya hazır değilse lazımlık ya da tuvalet adaptörüne oturarak çişini yapmayı öğretin.

Pozisyon

Sıçramayı önlemek için lazımlığa oturmadan önce penisini aşağı doğru itmesini öğretin. Ayakta duruyorsa tuvaletin hemen önünde bacakları hafifçe açık pozisyonda durmasını sağlayın.

Tuvalet ipuçları

Babasını ya da başka bir erkek yakınını izleyerek nasıl yapacağını öğrenmesine olanak verin. Klozetin içine nişan alabileceği küçük bir şey atın. İsabet ettirdiğinde çıkartma ya da benzeri küçük bir ödül verin. Kakasını yaparken oturmaktan sıkılmaması için yakınında kitaplar, müzik ve çıkartmalar bulundurun.

Tuvalet eğitimi hakkında sık sorulan sorular

Tuvalet eğitimi sırasındaki kazalarda nasıl davranmalısınız?

Oldukça gerilim yaratıcı bir durum olmakla birlikte, tuvalet eğitimi sırasında kazalar yaşanmasına önceden hazırlıklı olmalı ve bu kazaları sakinlikle karşılamalısınız.
Çocuğunuz altına kaçırdığında ıslak çamaşırlarını değiştirmesine sakin bir şekilde yardımcı olun. Gece yatağı ıslatıyorsa, altını temizleyin, çarşafları değiştirin ve yeniden yatağına koyun. Tıpkı sütünü döktüğünde ya da halıya pasta düşürdüğünde olduğu gibi bu durumda da sakin davranmaya özen gösterin.
Azarlama eğilimine karşı koymanız zor olsa da, ne çocuğu azarlamak ne de cezalandırmak tuvalet eğitiminde yarar sağlamaz. Bu çocukla aranızda bir çekişmenin doğmasına veya çocuğunuzun kendisini kötü ve başarısız hissetmesine yol açar ki bunlar da tuvalet eğitimini kolaylaştırmak yerine daha da zora sokar.
Çocukların çoğu tuvalet eğitimine başladıktan sonra yaklaşık altı ay boyunca kazalar yaşamaya devam eder. Buna karşın çocuğunuzun tuvalet eğitiminde sürekli bir gelişme ve ilerleme gözlüyorsanız sorun yok demektir.
Ancak kazaların sayısı devamlı olarak başarılı tecrübelerden fazla oluyorsa, çocuğunuz henüz tuvalet eğitimine hazır olmayabilir. Bu durumda bir süre bekleyin ve çocuğunuzun daha hazır olduğunu düşündüğünüz bir zamanda yeniden başlayın.
Kardeş gelmesi, taşınma gibi büyük bir değişime uyum sağlama sürecindeyse, tuvalet eğitimine başlamayı herşey yerli yerine oturana kadar bekletin. Çocuğunuzun tuvalet eğitimi konusunda sorun yaşamasına neden olduğunu düşündüğünüz başka konular varsa, doktorunuzla görüşün.

Erkek çocuklara ayakta çiş yapmayı ne zaman öğretmelisiniz?

Kaka ve çiş çoğunlukla aynı anda geldiğinden tuvalet eğitimine yeni başlayan çocuğun lazımlığa oturduğunda ikisini birden yapması doğaldır. Böylelikle çocuk ilk olarak kaka ve çişin her ikisinin de lazımlık ya da tuvalete gitmesi gerektiğini öğrenir.
İlk zamanlarda ayakta çiş yaparken oyun oynama ve etrafı ıslatma isteği dikkatinin dağılmasına neden olabilir. Ayrıca küçük bir çocuğun dikkati kolayca dağılır. Örneğin çişini yaparken birisi kendisine seslendiğinde hiç düşünmeden dönebilir.
Çocuğunuz oturarak çişini ve kakasını yapmayı tamamen öğrendikten sonra ayakta çiş yapmayı öğretmeye başlayabilirsiniz. Bu aşamada bir rol modelinin hazır olması gereklidir. Babası, amcası ya da bir başka yakını ile birlikte tuvalete giderek onun nasıl yaptığını izlemesini sağlayın. Ardından çocuğunuzun da bunu denemesine izin verin.
Çocuğunuz çekingen davranıyorsa, klozet ya da lazımlığın içerisine nişan alabileceği, suya batmayacak küçük bir nesne koymayı deneyebilirsiniz. Büyük olasılıkla başlangıçta hedefi tutturamayacaktır. Bu nedenle ilk günlerde her seferinde etrafı temizlemeniz gerekebilir.

Ne kadar aralıklarla tuvalete gitmesini hatırlatmalısınız?

Tıpkı yetişkinler gibi küçük çocuklar da, kendi denetimlerinde olduğunu düşündükleri bir konuda sürekli uyarılmaları ve aynı konuda sürekli konuşulması halinde bunları çok fazla dikkate almama eğiliminde olurlar.
Bu nedenle çocuğunuzu gözlemeli ve çiş ya da kakasının geldiğine dair bazı sinyaller verdiğini görmeniz halinde tuvalete gitmesini hatırlatmalısınız.
Amaç çocuğunuzun vücudunda belli hisler yaşadığında, bunun tuvalete gitmesi gerektiği anlamına geldiğini kavraması, bu hislerle tuvalet arasındaki bağlantıyı kurmasıdır. Sürekli tuvaletinin olup olmadığını sorarsanız tuvaleti kullanma konusunda isteksizlik duymasına neden olabilir ya da vücudunun verdiği sinyalleri dinlemeyi ve bunun gereğini yapmayı öğrenmesini geciktirebilirsiniz.
Tuvalet ihtiyacının olduğu açıkça belli olmasına rağmen ısrarla tuvaletinin olmadığını söylüyorsa tuvalet eğitimine henüz hazır olmayabilir. Bu durumda bir süre bekleyip, sonra yeniden denemeyi düşünebilirsiniz.

Tuvalet eğitimini büyükanne/büyükbabası verebilir mi?

Çocuğunuzun tuvalet eğitimine hazır olduğunu düşünüyorsanız ve büyükanne ve büyükbabanın genel yaklaşımından bir rahatsızlık duymuyorsanız, tuvalet eğitimine onların başlamasında bir sakınca olmaz.
Ancak küçük çocuklarda tutarlılık çok önemli olduğundan, işin başında herkesin belli noktalarda uzlaşması ve aynı tutumu sergilemesi önemlidir.
Ayrıca çocuğunuzun hem başarılı tuvalet tecrübelerinde, hem de olması kaçınılmaz kazalarda abartılı tepkiler vermemeleri konusunda onları uyarmalısınız.
Kazaların olması ya da tuvalete gitmeye direnmesi halinde çocuğu azarlamak ya da cezalandırmanın sakıncalarını da anlatmalısınız.
Ve her şeyden önemlisi de çocuğunuzu tuvalet eğitimi konusunda büyükanne ve büyükbabalarla yaşayabileceğiniz bir çekişmenin ortasında bırakmamalı ve bu konudaki tartışmalarınızı onun duymasına izin vermemelisiniz.

Bu iş için bir süre daha beklemek gerektiğini nasıl anlarsınız?

Çocuğunuzun tuvalet kullanmayı öğrenme konusunda başarısızlığından dolayı gerilmeye başladıysanız veya çocuğunuz tuvalet eğitimini aktif bir şekilde reddediyorsa, her ikinizin de biraz nefes alması gerekiyor olabilir.
Bez değiştirmekten bir an önce kurtulmak ya da kreşe başlamadan önce tuvalet eğitimini tamamlamak gibi nedenlerle acele etmeniz her ikinizi de baskı altına sokar ve bu da çabalarınızın başarıya ulaşmasını engeller.
Böyle durumlarda birkaç hafta daha bekleyin ve sizin kendinizi yeterince sabırlı hissettiğiniz, çocuğunuzun da daha olumlu bir dönemde olduğunu düşündüğünüz zaman yeniden başlayın.
Ayrıca çocuğunuzun tuvalet konusundaki çekimserliğine kabızlığın eşlik etmesi durumunda da tuvalet eğitimini biraz gevşetmeniz gerekebilir. Çocuğunuz kabızlık yaşıyorsa, beslenmesini ayarlayarak ve bol bol sıvı almasını sağlayarak sorunu gidermeye gayret edin. Kabızlıkla ilgili sorularınız olması durumunda doktorunuza başvurun.

Bu yaz tuvalet eğitimine başlamayı düşünüyor musunuz?

İnce giysilerle, altı açık dolaşabilme olanağı, duş yaptırma kolaylığı ve çalışan annelerin izinlerini yaz aylarına denk getirmesi nedeniyle tuvalet eğitimine başlamak için genellikle yaz ayları tercih edilir.

Ancak tuvalet eğitiminin başarılı olması için çocuğun da buna hazır olması gerekir. Bu nedenle bezden kurtulma çalışmalarına başlamadan önce mutlaka çocuğunuzun fiziksel, duygusal ve zihinsel olarak buna hazır olduğuna işaret eden belirtileri gösterip göstermediğine dikkat etmeniz gerekir.

Ortalama olarak çocuklar 2.5 yaş civarında tuvalet eğitimi için hazır olurlar. Ancak bu her çocuk için geçerli bir kural değildir. Bazı çocuklar 1.5 yaşında, bazıları da 3 yaşından çok sonra tuvalet eğitimine hazır olabilirler. Bu nedenle kendi çocuğunuzu dikkatle gözlemeniz ve hazır olup olmadığına karar vermeniz gerekir.

Tuvalet eğitimine hazır olduğunu gösteren belirtiler
Tuvalet eğitimi için hazır olup olmadığını anlamak için çocuğunuzu gözlerken dikkat etmeniz gereken belirtilerden bazıları şunlardır:

  • Gün içerisinde en az iki saat kuru kalıyor ve gündüz uykularından uyandığında altı kuru oluyorsa
  • Örneğin "otur" veya "giysilerini çıkar" gibi basit yönergeleri izleyebiliyorsa
  • "Büyük abi/abla" çamaşırı giyme isteği duyuyorsa
  • Bezi kirlendiğinde ağlıyor, huzursuz oluyor veya başka rahatsızlık belirtileri gösteriyorsa
  • Bağırsak hareketleri tahmin edilebilir bir düzenlilik kazanmışsa
  • Tuvalet veya lazımlık kullanma konusunda ilgili davranıyorsa.

Sabırlı olun
Tuvalet eğitiminde başarının anahtarı sabırdır. Süreç iki-üç ay alabilir ve uzun bir süre boyunca geri dönüşler ve "kazaların" olması mümkündür. Yukarıdaki belirtileri de dikkate alarak yaptığınız gözlem sonucunda çocuğunuzun tuvalet eğitimine başlamaya hazır olduğunu düşünüyorsanız harekete geçebilirsiniz.

Çocuğunuzun tuvaletin nasıl kullanıldığını öğrenmesi için aynı cinsiyetten ebeveyn veya yakın akrabası ile birlikte tuvalete giderek onları izlemesine izin verin.

Oturduğunda ayaklarını rahatça yere basabileceği bir lazımlık alın. Bazı çocuklar tuvalete düşmekten veya sifon çekildiğinde deliğe kaçmaktan korkarlar.

Günlük rutininin düzenli bir parçası haline gelmesi için her gün aynı saatte lazımlığa oturtun. Çocuğunuz için en uygun zamanı siz belirleyin.

Lazımlıkta birkaç dakika boyunca oturtun. Bu sürede tuvaletini yapmazsa kaldırın ve daha sonra yeniden deneyin.

Çocuğunuzu gözleyerek tuvaletinin geldiğine dair bazı sinyaller verdiğini gördüğünüzde tuvalete gitmesini hatırlatın. Bunda amaç çocuğunuzun vücudunda belli hisler yaşadığında, bunun tuvalete gitmesi gerektiği anlamına geldiğini kavraması, bu hislerle tuvalet arasındaki bağlantıyı kurmasıdır.

Tuvaletini yaptığında abartılı bir tezahürat yerine sarılarak, takdir ederek ya da sticker gibi küçük bir ödül vererek bu davranışının pekişmesine yardımcı olabilirsiniz.

Kaza durumunda çocuğunuzu utandırmayın ve cezalandırmayın. Kazalar tuvalet eğitimin kaçınılmaz bir parçasıdır.

Çocuğunuz tuvalet kullanımında üst üste birkaç sefer başarı gösterdikten sonra; altının kuru veya ıslak olması arasındaki farkı daha iyi anlaması için normal iç çamaşırı kullanmaya başlayın. Büyük abi/abla çamaşırını kendisinin seçmesine izin verin.

Dışarı çıktığınızda kaza durumlarında kullanmak üzere yanınızda her zaman yedek çamaşır ve giysi bulundurun.

Gece eğitimi daha uzun sürer
Çocuğunuz uyanması ve tuvalete gitmesi gerektiğini anlayamayabileceğinden gece eğitimi biraz daha zor olabilir. Nitekim beş yaşın altındaki çocuklarda yatak ıslatma oldukça sık görülür ve beş yaşına kadar bu durum normal kabul edilir. Çocuğunuzun gece eğitimine yardımcı olmak amacıyla uykudan önce çok fazla içecek vermemeye ve yatmadan önce çişini yapmasına özen gösterin.

Stresli zamanlarda tuvalet eğitimini erteleyin
Kardeşi doğumu, taşınma, kreş değiştirme, boşanma ve ailede bir vefatın olması gibi stresli zamanlarda tuvalet eğitimine başlamayın.

Saldırgan davranışların kalıcı olması nasıl engellenir?
Hemen engel olun. Saldırgan davranışa hemen engel olarak, oyunun dışına alın, ona ne yapması gerektiğini açıklayın.

Sakin olmaya özen gösterin. Bağırmak, vurmak, ona kötü bir çocuk olduğunu söylemek gibi öfkeli hareketlerden kaçınarak, önce siz kendinizi kontrol ettiğinizi gösterin. 

Net sınırlar koyun. Bu davranışları gördüğünüzde her seferinde ve derhal müdahale edin. Bir süre için ortamdan uzaklaştırın. Bu, çocuğun davranışı üzerinde düşünmesini ve sakinleşmesini sağlar. 

Alternatif yollar öğretin. Çocuk sakinleştikten sonra neler olduğunu sakince konuşun. Sinirlenmesine neden olan olayın ne olduğunu sorun, öfkelenmenin normal bir duygu olduğunu ama bunu ısırma, vurma gibi davranışlarla göstermenin doğru olmadığını açıklayın. Öfkelendiği şeyin ne olduğunu söylemesi veya bir büyükten yardım alması gibi alternatif yollar gösterin. Yaptığı davranış için özür dilemesini öğretin. 

İyi davranışları ödüllendirin. Sorun olmadan oynadığında, iyi ilişkiler kurduğunda bunu belirtip söze dökün, takdir edin. 

Televizyon seyretme süresini sınırlayın. Şiddet içeren filmleri izlemesine izin vermeyin. 

Enerjisini boşaltacağı fiziksel aktiviteler sağlayın. Özellikle ev dışı aktiviteler çocukların fazla enerjilerini boşaltmalarına yardımcı olur.
Şımarık, sınır ve kural tanımayan çocuklar
Şımarık çocuk, sınır ve kural koyulmamış, durumu kendi isteklerine göre şekillendiren ve buna rağmen çoğu zaman memnuniyetsiz olan çocuktur. Şımarık bir çocuk 2-3 yaşlarındayken şu davranışların çoğunu sergiler:

  • Kurallara uymaz ve kendisine yapılan öneriler konusunda işbirliği kurmaz.
  • "Hayır", "dur", "yapma" gibiyönergelere cevap vermez.
  • Kendisinden istenen herşeye itiraz eder.
  • İhtiyaçları ile istekleri arasındaki farkı bilmez.
  • Kendi istediğini yapmakta ısrar eder.
  • Başkalarından adil olmayan veya aşırı taleplerde bulunur. 
  • Başkalarının haklarına saygı göstermez.
  • İnsanları kontrol etmeye çalışır.
  • Gerilim eşiği düşüktür, kolaylıkla gerilime kapılır.
  • Sık sık mızıldanır veya öfke nöbetleri yaşar.
  • Sürekli sıkıldığından şikayet eder.

Hemen engel olun. Saldırgan davranışa hemen engel olarak, oyunun dışına alın, ona ne yapması gerektiğini açıklayın.

Sakin olmaya özen gösterin. Bağırmak, vurmak, ona kötü bir çocuk olduğunu söylemek gibi öfkeli hareketlerden kaçınarak, önce siz kendinizi kontrol ettiğinizi gösterin. 

Net sınırlar koyun. Bu davranışları gördüğünüzde her seferinde ve derhal müdahale edin. Bir süre için ortamdan uzaklaştırın. Bu, çocuğun davranışı üzerinde düşünmesini ve sakinleşmesini sağlar. 

Alternatif yollar öğretin. Çocuk sakinleştikten sonra neler olduğunu sakince konuşun. Sinirlenmesine neden olan olayın ne olduğunu sorun, öfkelenmenin normal bir duygu olduğunu ama bunu ısırma, vurma gibi davranışlarla göstermenin doğru olmadığını açıklayın. Öfkelendiği şeyin ne olduğunu söylemesi veya bir büyükten yardım alması gibi alternatif yollar gösterin. Yaptığı davranış için özür dilemesini öğretin. 

İyi davranışları ödüllendirin. Sorun olmadan oynadığında, iyi ilişkiler kurduğunda bunu belirtip söze dökün, takdir edin. 

Televizyon seyretme süresini sınırlayın. Şiddet içeren filmleri izlemesine izin vermeyin. 

Enerjisini boşaltacağı fiziksel aktiviteler sağlayın. Özellikle ev dışı aktiviteler çocukların fazla enerjilerini boşaltmalarına yardımcı olur.

Şımarık, sınır ve kural tanımayan çocuklar

Şımarık çocuk, sınır ve kural koyulmamış, durumu kendi isteklerine göre şekillendiren ve buna rağmen çoğu zaman memnuniyetsiz olan çocuktur. Şımarık bir çocuk 2-3 yaşlarındayken şu davranışların çoğunu sergiler:

  • Kurallara uymaz ve kendisine yapılan öneriler konusunda işbirliği kurmaz.
  • "Hayır", "dur", "yapma" gibiyönergelere cevap vermez.
  • Kendisinden istenen herşeye itiraz eder.
  • İhtiyaçları ile istekleri arasındaki farkı bilmez.
  • Kendi istediğini yapmakta ısrar eder.
  • Başkalarından adil olmayan veya aşırı taleplerde bulunur. 
  • Başkalarının haklarına saygı göstermez.
  • İnsanları kontrol etmeye çalışır.
  • Gerilim eşiği düşüktür, kolaylıkla gerilime kapılır.
  • Sık sık mızıldanır veya öfke nöbetleri yaşar.
  • Sürekli sıkıldığından şikayet eder.

Öfke nöbetleri

Öfke nöbetleri uzun süren, sık sık öfke nöbeti geçiren veya öfke nöbeti sırasında saldırgan davranan çocuklar depresyon veya yıkıcı davranış bozukluğu riski altında olabilir!

Küçük çocuklarda çoğunlukla açlık, yorgunluk veya aşırı uyarılma ile bağlantılı olarak görülen öfke nöbetleri normal gelişimin bir parçası olarak görülüyor ve anne-babaların bu durumu bir öğretme fırsatı olarak değerlendirmeleri tavsiye ediliyor.

Ancak Washington Üniversitesi Tıp Fakültesi uzmanlarının yaptığı bir araştırma genel olarak belli özellikleri taşıyan öfke nöbetlerinin daha ciddi sorunların habercisi olabildiğini ortaya koydu. Özellikle öfke nöbeti uzun süren, sık sık öfke nöbeti geçiren ve öfke nöbeti sırasında kendisine veya başkalarına zarar veren çocukların anne-babalarının dikkatli olması ve uzman yardımı alması gerekiyor.

Araştırmayı gerçekleştiren uzmanlar belli ölçülerdeki öfke nöbetlerinin doğal ve beklenen bir durum olduğunu ve sağlıklı çocukların öfke nöbetleri sırasında daha az saldırganlık gösterdiği ve nöbetlerin genellikle kısa süreli olduğunu belirtiyorlar.

Buna karşın uzmanlar çocuğun tutarlı biçimde aşırı öfke nöbetleri geçirmesi ve öfke nöbetlerinin neredeyse tamanında kendine veya başkalarına zarar vermesi halinde uzmana başvurmaları konusunda anne-babaları uyarıyorlar.

Söz konusu araştırmada Washington Üniversitesi Tıp Fakültesi uzmanları yaşları 3 ile 6 arasında değişen 279 çocuğun öfke nöbeti davranışlarını inceleyerek, sağlıklı çocukların davranışlarını daha önce depresyon veya dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu ve karşı gelme bozukluğu gibi bir yıkıcı davranış bozukluğu tanısı koyulmuş çocukların davranışları ile kıyasladılar.

Yüksek riskin söz konusu olduğu öfke nöbeti tipleri

Gözlemler sonucunda öfke nöbetlerinin aşağıdaki özellikleri taşıması durumunda riskin yükseldiği saptandı:

Kendine zarar vermeyi içeren öfke nöbetleri

Başkalarına veya eşyalara zarar vermeyi içeren öfke nöbetleri

Çocuğun yardım olmadan kendini sakinleştirmeyi başaramadığı öfke nöbetleri

25 dakikadan uzun süren öfke nöbetleri

Günde 5 kereden fazla veya ayda 10-20 kez arasında yaşanan öfke nöbetleri

Araştırmayı gerçekleştiren ekipten Dr. Andy Belden bunlar arasında kendisine zarar veren çocuklarda depresyon riskinin en yüksek düzeyde olduğunu belirterek bu yüksek risk taşıyan davranışların uzman yardımı alınmasını gerekli kıldığını vurguladı.

Dr. Belden, çocuğun öfke nöbeti geçireceği endişesi ile evden ayrılırken büyük huzursuzluk yaşayan anne-babalara bu durumu uzman yardımına almanın gerektiğini gösteren bir işaret olarak değerlendirmelerini tavsiye etti.

Araştırma sonuçları The Journal of Pediatrics dergisi Ocak 2008 sayısında yayınlandı.

Sınır kural koyma

Odasını toplamasını istiyorsunuz sizi duymamış gibi davranıyor. Yemek masasına çağırıyorsunuz televizyon izlemeye devam ediyor. Ödevini yapmasını istiyorsunuz, meşgul olduğunu söylüyor. Bir yandan peşinden koşarken, belki bininci kez bir daha yanınızdan uzaklaşmamasını söylüyorsunuz.

Anne-babaların en fazla yakındığı konulardan biri çocuklara söz dinletememek ve yapmaları gerekenleri yaptıramamaktır. Sürekli hatırlatmalar, yalvarmalar, tehditler ya da ödüllerin kalıcı bir yarar getirmemesi ve çocuğa bir türlü söz dinletemiyor olmak anne-baba ve çocuk arasında gerilimlerin yaşanmasına neden olur. 

Peki çocuğunuzun sizi dinlemesi ve söylediğiniz şeyi hemen yapması için nasıl davranmalısınız? Bu gerçekten mümkün olabilir mi?

Evet, tutarlı ve kararlı bir tutumla ve bazı konulara dikkat ederek bunu sağlamanız gerçekten mümkün! İşte ipuçları:

Uygulamakta kararlı olun

Uygulanması konusunda kararlı olamayacağınız şeyleri istemekten kaçının. Çocuğunuzdan bir şey yapmasını istediğinizde bunun yapılması konusunda kararlı olun. Çocuk duymazlıktan geldiğinde ya da mızmızlandığında isteğinizden hemen vazgeçmeniz çocuğunuza bu yöntemi her zaman kullanabileceği mesajını verir.

Önce dikkatini size çekin

Çocuğunuzdan bir şey istemeden önce mutlaka dikkatini size yöneltmesini sağlayın. Başka bir odadan bağırarak ya da çocuğunuz bir oyun veya televizyona dalmışken söylemekten kaçınmalısınız. Öncelikle çocuğunuzun dikkatini size yöneltmesini sağlamalı ve ondan sonra söyleyeceğiniz şeyi söylemelisiniz.

Sormayın

İsteklerinizi soru şeklinde dile getirmekten kaçının. Örneğin, "Ayşeciğim, şimdi oyuncaklarını toplamak ister misin?" yerine "Ayşeciğim şimdi oyuncaklarını toplaman gerekiyor" demelisiniz.

Soyut isteklerde bulunmayın

"Güzel davran", "dikkatli ol" gibi soyut ifadelerden kaçının. Sizin ve çocuğunuzun "güzel davranmanın" ne olduğu konusundaki yorumları birbirinden oldukça farklı olabilir. İstekleriniz net ve belirli olmalıdır.

Ne yapacağını söyleyin

Çocuğunuza yapmaması gerekeni değil, ne yapması gerektiğini söyleyin. Örneğin "yanımda kal" demek "sakın koşup gitme" demekten iyidir.

Takdir edin

Çocuğunuz söylediğiniz şeyi yapmaya başlar başlamaz, siz de onun bu davranışını fark ettiğinizi belli etmeli ve takdir etmelisiniz. Çocuğunuzu takdir etmek için illa da görevin tamamlanmasını beklemeniz gerekmez. Ayrıca görevini tamamlandığında, bundan dolayı ne kadar memnun olduğunuzu bilmesini de sağlayın.

Zaman sınırı koyun

Çocuğunuz örneğin 10 saniye içerisinde söylediğiniz şeyi uygulamaya başlamazsa hemen önceden belirlemiş olduğunuz örneğin molaya göndermek gibi bir disiplin yöntemini uygulamalısınız (Disiplinde Mola Yöntemi başlıklı haberimizde bu konuyla ilgili ayrıntılı bilgi bulabilirsiniz).

İsteğinizi bir kez daha yineleyin

Mola tamamlandıktan sonra isteğinizi çocuğunuza tekrar belirtin. Söyleneni yine yapmaması durumunda tekrar mola uygulamalısınız.

Uyarılarınızı tekrarlamayın

Çocuğunuza tekrar tekrar aynı uyarıda bulunmaktan kaçınmalısınız. Çocuklar bir-iki uyarıdan sonra belirli bir isteği yerine getirmeyi öğrendikleri gibi, o isteği beş-altı uyarıdan sonra yapmayı da kolaylıkla öğrenirler!

Stresin onu boğmasına izin vermeyin

Çocuğunuzun konsantre olmakta zorlanması, içine kapanması, yalan söylemesi, zorbaca davranışlarda bulunması, otoriteye karşı gelmesi, parmak emmesi, tırnak yemesi veya uyku düzeninin bozulması stresten kaynaklanıyor olabilir.

Üstelik bu stresin nedeni bizzat siz olabilirsiniz!

Çocuklarda stresin nedenleri nelerdir?

Çocukların ihtiyaçlarını karşılayan ve rahat etmeleri için uğraşan yetişkinler çocukların dünyasını mutlu ve dertsiz bir dünya olarak görme eğilimindedir. Oysa stres herkesi etkiler ve çok küçük çocuklar bile belli ölçüde stres yaşarlar.

Örneğin 2 yaşındaki bir çocuk o anda kendisini memnun edecek kişinin yanında olmamasından dolayı kaygı duyabilir. Okul öncesi dönemde en büyük kaygı kaynağı anne-babadan ayrılmaktır.

Daha büyük çocuklarda ise akademik ve sosyal baskılar strese neden olur. Ayrıca bazen son derece iyi niyetli anne-babalar dahi çocuklarının yaşamındaki stresin artmasına neden olabilirler.

Örneğin yüksek performanslı anne-babalar genellikle çocuklarından beklentileri yüksek olur. Oysa çocuk anne-babası ile aynı motivasyon veya yeteneklere sahip olmayabilir.

Çocuklarını sporda zorlayan veya aşırı fazla sayıda faaliyete kaydettiren anne babalar da çocukta gereksiz bir stres ve gerilime neden olabilirler.

Çocuğun stres düzeyini yaşamında olup bitenler de artırabilir. Örneğin anne-babanın iş sorunları veya bir akrabanın hastalığına ilişkin endişeleri hakkındaki konuşmalarını ya da parasal konulardaki tartışmalarını dinlemek çocukta stres yaratır. Çocuklar anne-babalarının endişelerini kavrayınca, kendileri de endişe duymaya başladıklarından anne-babalar çocukların yanında bu tür konuları konuşurken dikkatli olmalıdırlar.

Ayrıca hastalıklar, sevilen birinin ölümü ya da boşanmalar da çocukta strese neden olabilir. Günlük yaşamındaki baskılara bu unsurlar da eklendiğinde çocuğun stresi artar. Temel güvenlik sistemlerinin değişmesine neden olduğundan en dostane boşanmalar dahi çocuklarda strese neden olur. Bu nedenle boşanan ya da ayrılan çiftler kesinlikle çocuklarının taraf tutmasını beklememeli ve çocukları diğer eş hakkındaki olumsuz yorumlara maruz bırakmamalıdırlar. Anne-babalar her zaman çocuğun çıkarını ön planda tutmalıdırlar.

Stres belirtileri nelerdir?

Çocuğun stres yaşadığını belirlemek her zaman kolay olmayabilir. Çoğunlukla şu belirtiler çocuğun stres altında olduğuna işaret eder:

  • Kısa süreli davranış değişiklikleri, ruh halinde iniş çıkışlar, uyku alışkanlıklarının değişmesi ve yatağa kaçırma çocukta stres belirtisi olabilir.
  • Bazı çocuklarda karın ağrısı ve baş ağrısı gibi fiziksel belirtiler görülebilir.
  • Konsantre olmada veya ödevlerini tamamlamakta zorlanabilirler.
  • Bazı çocuklar da içine kapanabilir veya yalnız başına çok fazla zaman geçirmeye başlayabilir.
  • Küçük çocuklar stres karşısında parmak emme, saç yolma veya burun karıştırma gibi yeni alışkanlıklar edinerek cevap verebilirler.
  • Daha büyük çocuklar yalan söylemeye, zorbaca davranışlar göstermeye veya otoriteye karşı gelmeye başlayabilirler.

Anne-babalar çocuğun stresle baş etmesi için nasıl yardımcı olabilirler?

İyi beslenme, dinlenme ve olumlu anne-baba tutumları çocuğun stresle mücadele gücünü artırabilir. Ayrıca:

  • Her gün çocuğunuza belli bir zaman ayırın.
  • Konuşmak istediğinde ya da sadece sizinle aynı odada bulunmak istediğinde size rahatlıkla ulaşabilmesini sağlayın.
  • Çocuğunuzun yaşı büyük de olsa, bu kaliteli zaman önem taşır. Yorgun bir şekilde işten döndükten sonra çocuğunuzla yerlere oturup oyunlar oynamak veya günün nasıl geçtiği hakkında sohbet etmek bazen çok zor gelebilir. Ancak yaşı ne olursa olsun, çocuğunuza ilgi gösterdiğinizde ona sizin için önemli olduğunu gösterdiğinizi unutmamalısınız. Bu nedenle çok kısa bir süre bile olsa, her gün çocuğunuzla baş başa ve onun yönlendirmesi doğrultusunda (birlikte tv izlemek ya da bilgisayar oyunları oynamak buna dahil değil!) özel zaman geçirmeniz çok yararlı olacaktır.
  • Stresin nedeni hakkında konuşarak çocuğunuza yardımcı olun. Böylece birlikte çözümler geliştirmeniz de mümkün olabilir. Örneğin okul dışı aktivitelerin azaltılması, anne-baba veya öğretmenlerle daha fazla konuşabilmesi, düzenli bir egzersiz planı oluşturmak ya da günlük tutması gibi yöntemler belirleyebilirsiniz.
  • Çocuğunuza stres yaratabilecek durumları önceden tahmin edebilmesi ve bu duruma karşı hazırlıklı olması konusunda da yardımcı olabilirsiniz. Örneğin doktor muayenesinden önce çocuğunuzla konuşabilir ve muayene sırasında neler olacağını anlatabilirsiniz.
  • Belli ölçüde stresin normal olduğunu da unutmayın. Çocuğunuza öfkelenmesinin, korkmasının, kendisini yalnız hissetmesinin veya endişe duymasının doğal olduğunu bilmesini sağlayın. Kendinizin ve başka kişilerin duygularını yakınları ile paylaştıklarını anlatın, bu paylaşımlara örnekler gösterin.

Ne zaman uzman yardımı almak gerekir?

Çoğu anne-baba çocuğun yaşadığı stres ile baş edebilecek becerilere sahiptir. Ancak çocuğun davranışlarındaki değişimlerin kalıcılık göstermesi veya stresin çocukta ciddi kaygı durumuna yol açması durumunda uzman yardımı almak gerekir.

Bunun yanında depresyon belirtilerine de dikkat etmek ve bu belirtilerin mevcut olması halinde uzman yardımı almak da önemlidir.

Okul öncesi çocukların cinsel organlarına dokunmaları ve bundan zevk aldıklarını belirtmeleri sık görülen bir durumdur. Küçük, masum çocukların bu davranışları karşısında ne yapacaklarını bilemeyen anne-babalar çoğunlukla yasaklamaya veya engel olmaya çalışır ya da telaşla bir uzmana koşmayı düşünürler.

Çocuklar neden cinsel organları ile oynarlar? Bu durumun sakıncaları var mıdır? Anne-baba olarak nasıl davranmanız gerekir?

Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Ayten Erdoğan okul öncesi çocukların cinsel merakları ve mastürbasyon yapmaları konusunda bilgiler verdi.

Çocuklar neden mastürbasyon yapar?

Çocuklar bedenleri konusunda doğal bir meraka sahiptirler ve tıpkı parmaklarını ya da ayaklarını keşfettikleri gibi cinsel organlarını da keşfederler. Küçük çocuklar çoğunlukla bezleri değiştirilirken ve banyo yapmak için soyunduklarında cinsel organlarına dokunurlar, cinsel organlarına dokurken de genellikle haz duyarlar ve bu hazzı yeniden duymak ya da kendi kendini rahatlatmak amacıyla cinsel organlarına dokunmaya (mastürbasyon) devam edebilirler.
Okul öncesi dönemde arada sırada mastürbasyon yapmaları oldukça yaygın görülen bir durumdur ve bu normal cinsel gelişimin bir parçasıdır. Kendi kendini uyarmanın çocuğun illa da cinsel tacize uğramış olduğu ya da ileride önüne gelenle cinsel ilişki kuracağı anlamına gelmez. Küçük çocuklar genellikle sıkıldıklarında veya yorgun olduklarında mastürbasyon yaparlar.

Nasıl davranmalısınız?

Okul öncesi çocuğunuz uyku öncesinde cinsel organlarına dokunursa bu davranışı görmezden gelin. Ancak başka zamanlarda sırf can sıkıntısından bunu yaptığında başka faaliyetler sunarak dikkatini dağıtın.
Çocukların 3-4 yaşında önce edep kavramlarının olmadığını, dolayısıyla herkesin önünde cinsel organlarına dokunmayı utanacak bir şey olarak göremeyeceklerini unutmamalısınız.

Ancak başka insanların önünde mastürbasyon yapması anne-baba ya da çocuğa bakan diğer kişiler açısından utandırıcı olacağından, bu davranışına sınır koyulması gereklidir

Çocuğunuz başkalarının yanında mastürbasyon yapmaya başlarsa ona başka insanların önünde bunu yapmanın doğru olmadığını hatırlatın. Çocuğun bakımından sorumlu olan herkes de aynı uygulamayı tutarlı bir şekilde sürdürmelidir.

Ne zaman uzman yardımı almanız gerekir?

Çocuğunuz takıntı ölçüsünde mastürbasyon yapıyorsa veya bu davranışı normal faaliyetlerini yapmasını engellemeye başladıysa konuyu bir çocuk ruh sağlığı hekimi ile görüşmeniz doğru olacaktır.

Sonuç olarak:

Yukarıda belirtilen ve uzman yardımını gerektiren boyuta varması haricinde; çocuğun mastürbasyon yapması sizi ne kadar tedirgin etse de, büyük bir olay haline getirmeniz gereksizdir.

Başkalarının önünde yapmaması gerektiğini kesin, net ve tutarlı bir şekilde anlatın.

Can sıkıntısını gidermek için mastürbasyon yaptığında dikkatini dağıtmasını sağlayacak faaliyetlere yönlendirin.

Ancak, özel ortamlarda zaman zaman kendi cinselliğini keşfetmesinin gelişiminin normal bir parçası olduğunu unutmayın.

Gittiğiniz doğum günü partisindeki palyaço çocukları eğlendirmek yerine dehşete düşmelerine mi neden oldu? Çocuğunuz palyaçolardan, kostüm giymiş kişilerden ya da havai fişeklerden korkuyor mu? Bunun aslında özel bir elbise giymiş, taklitler yapan sıradan bir insan olduğunu anlatmanıza rağmen korkusu geçmedi mi?

Palyaço, havai fişek, kostüm vb. korkuların nedeni
Okul öncesi çağdaki çocuklarda çeşitli korkuların gelişmesi oldukça sık görülen bir durumdur. Bunun en önemli nedeni küçük çocukların gerçek ve taklit arasındaki farkı ayıramamalarıdır. Eğer bunun kostüm giymiş, rol yapan bir kişi olduğunu bilmiyorsanız, palyaçolar gibi beyaz yüzlü, kocaman kırmızı burunlu ve beklenmedik hareketlerde bulunan kişiler gerçekten korkutucudur. Sizden çok uzak olduğunu ve yerde bulunanlara zarar vermeyeceğini bilmemeniz durumunda havai fişek gibi patlayıcı ve gürültülü nesneler de oldukça korkutucu olacaktır

Ne yapmalısınız?
Çocuğunuza kendisine bir zarar gelmeyeceğini, bunun kostüm giymiş sıradan bir insan olduğunu ya da havai fişeklerin kimseye zarar vermeyeceğini anlatsanız da, korkusunu hemen geçirmeniz mümkün olmayacaktır. Çocuğunuzun bu korkusu gerçek gibi gözüken bazı şeylerin aslında gerçek olmadığını tam olarak anlayana kadar devam edecektir.

Palyaçonun ya da kostümlü herhangi bir karakterin aslında kostüm giymiş, makyaj yapmış bir insan olduğunu defalarca kez anlatmanızın ardından çocuğunuz nihayet bunu kavrayacak ve korkusu geçecektir.

Başka bir deyişle çocukların çoğu korkulu bir dönemden geçer ve zaman içinde bunu atlatır. Bu dönemde size düşen ise çocuğunuza onu koruyacağınızı ve ona zarar gelmesine izin vermeyeceğinizi anlatmaktır. Aslında bu, anne-baba olarak zaten en önemli görevlerinizden biridir

Çocuğunuz evde yalnız kalabilir mi?
Çocuğunuz evde yalnız kalabilir mi? Buna hazır olup olmadığını nasıl anlayabilirsiniz? Çocuğunuzu evde yalnız kalabilmesi için nasıl hazırlayabilirsiniz? Çocuğunuzun güvenliği için nelere dikkat etmeniz gerekir?

Çocuklar hangi yaştan itibaren evde yalnız başlarına kalabilirler?
Bu sorunun cevabını sadece belli bir yaş olarak belirtmek mümkün değildir. Çocukların evde yalnız kalıp kalamayacağına karar verirken, yaşın yanında, her bir çocuğun olgunluk düzeyi ve çeşitli bazı etmenler de önem taşır.

Genel bir ilke olarak çocukların 11-12 yaşından önce düzenli olarak evde yalnız kalmaları önerilmez. Ayrıca bazen yaşça daha büyük çocuklar dahi bu sorumluluğu taşıyamayabilir.

Çocuğunuzun buna hazır olup olmadığını değerlendirin
Öncelikle, çocuğunuzun bu sorumluluğu taşıyıp taşıyamayacağının değerlendirmesini yapmalısınız. Örneğin, çocuğunuz sizin koyduğunuz kurallara uyabilecek midir? Sizin herhangi bir talimat vermediğiniz bazı durumlarda makul biçimde hareket edebilecek midir?

Çocuğunuzun acil bir durumun üstesinden gelip gelemeyeceği de çok önemli bir ölçüttür. Örneğin, bir yangın durumunda hemen evden çıkar mı, yoksa öncelikle kediyi kurtarmaya mı çalışır?

Bundan başka çevrenin uygun olup olmadığına da karar vermelisiniz: Komşularınıza güvenebilir misiniz? Evinizin yakınlarında, çocuğunuzun gün içerisinde yardım alabileceği yetişkinler var mı?

Aşağıdaki soruların çoğuna "evet yanıtı verilmesi" çocuğun evde yalnız kalmak için hazır olduğuna işaret edebilir:

  • Evde kaldığı kısa sürelerin üstesinden başarıyla gelebildi mi?
  • Okuldan direkt olarak eve gelir mi?
  • Kendisine basit yiyecekler hazırlayabilir ve telefonla arayanların notlarını alabilir mi?
  • Kapıyı tek başına kilitleyebilir ve açabilir mi?
  • Basit sorunları kendi başına çözümleyebilir mi?
  • Dışarıdan ne zaman ve nasıl yardım alacağını biliyor mu?
  • Bir kaza ya da acil durumun üstesinden gelme konusunda hazırlıklı mı?
  • Kendisi için koyulan kurallara uyar ve zamanını verimli bir şekilde değerlendirebilir mi?

Çocuğu önceden hazırlayın
Çocuğunuzu evde yalnız başına bırakmak için şartların uygun olduğunu düşünüyorsanız, öncelikle onu bunun için hazırlamalısınız.

Bu amaçla ilk olarak onunla bu konuyu konuşmalısınız. Çocuğunuz fazlasıyla kaygılıysa, yeni düzene aşamalı olarak ve dikkatle geçmeye gayret edebilirsiniz.

Ailede ölüm, boşanma, taşınma gibi nedenlerle stresin yüksek olduğu dönemler böyle bir uygulamaya başlamak için uygun dönemler değildir.

Çocuğunuzun hazır olduğuna karar verdiyseniz
Çocuğunuzun evde yalnız kalabileceğine inanıyorsanız, öncelikle ona temel ilk yardımı öğretin, örneğin kendisi için yiyecek bir şeyler hazırlarken parmağını kesmesi durumunda ne yapması gerektiğini bilmelidir.

Ocak ya da fırını kullanmasına izin vermişseniz, bunları güvenli bir şekilde nasıl kullanacağını da öğretmeniz gerekir.

Kapıya gelen ya da telefon eden yabancılara evde yalnız olduğunu söylememesi gerektiğini de öğretmelisiniz

Bunun yanında evde tek başınayken uyması gereken kuralları da belirlemelisiniz. Bunları yazarak görünür bir yere asabilirsiniz.

Bu kuralları belirlerken şu konuları da göz önünde bulundurabilirsiniz:

  • Eve gelir gelmez anne-baba ya da başka bir yetişkine telefon etmeli mi?
  • Direkt olarak eve gelmeli ve evde mi kalmalı yoksa ziyaret etmesine izin verilen belli yerler (kütüphane ya da bir arkadaşın evi gibi) var mı?
  • Evde yapması gereken görevler (ödevlerini tamamlamak, akşam yemeği için masayı hazırlamak gibi) var mı?
  • Televizyon, bilgisayar oyunları veya internet kullanımı konusunda sınırlamalar olacak mı?

Eve başkalarını davet edebilir mi?
Karar vermeniz gereken önemli bir nokta da siz evde yokken eve başkalarını davet edip edemeyeceği konusudur.

Evde yalnız kalan çocukların yaşadıkları ciddi sorunlar genellikle başka çocukların onları seks, alkol ya da uyuşturucu kullanımı veya başka riskli davranışlara zorlamalarından kaynaklanmaktadır.

Çocuğunuzu arkadaşlarından soyutlamak istemeseniz bile, en azından başlangıçta evde yalnız olan çocukların eve başkalarını davet etmemesi daha doğru olacaktır.

Spor, resim, müzik gibi okul sonrası faaliyetlere yazdırarak arkadaşları ile birlikte vakit geçirmesini sağlayabilirsiniz. Ya da evde yetişkinlerin bulunduğu arkadaşlarını ziyaret etmesine izin verebilir, kendisinin de bu arkadaşlarını hafta sonu siz evdeyken davet etmesini isteyebilirsiniz.

Belli bir noktadan sonra çocuğunuzun misafir kabul etmesine izin vermeyi düşünecek olursanız, kimleri kabul edebileceğini belirlemelisiniz. Eve kabul edebileceği kişileri, sadece iyi tanıdığınız ve sorumlu davranacağına inandığınız çocuklarla sınırlandırabilirsiniz. Bu çocukların ismini de evde yalnız kaldığında uyması gereken kurallar listesine yazabilirsiniz.

Çağın hastalığı depresyon sadece yetişkinlerde görülmüyor. Çocuklarda da oldukça yaygın olarak görülen depresyon tedavi edilmediği taktirde ciddi sonuçlar doğurabiliyor.

Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayten Erdoğan anne-babalara çocuklardaki depresyon işaretleri konusunda çok dikkatli olmaları uyarısını yaparak, şu bilgileri verdi:

Depresyon sadece yetişkinlerde görülmez

Çocuklar ve ergenlerde de depresyon olabilir. Depresyon, depresyon duygularının kalıcılık gösterdiği ve çocuğun ya da ergenin çeşitli işlevleri yerine getirme yeteneğini engelleyen bir hastalık olarak tanımlanmaktadır.
Çocukların yaklaşık %5 inin, ergenlerin ise %5-10 unun depresyona maruz kaldığı bilinmektedir.

Stres altında bulunan çocuklar, kayıp yaşayan çocuklar veya dikkat, öğrenme, davranış veya anksiyete bozukluğu olan çocukların depresyona yakalanma riski daha fazla olmaktadır.

Ailesel yatkınlık da çocukta depresyon gelişmesinde çok etkili olmaktadır. Depresyondaki çocuk ve ergenlerin belirtileri depresyon geçiren yetişkinlerden daha farklı olabilmektedir.

Ne zaman uzman yardımı almak gereklidir?

Çocuğunuzda aşağıdaki depresyon belirtilerinden biri veya daha fazlası uzun bir süredir mevcutsa, uzman yardımı almanız gereklidir:

  • Sık sık üzüntülü olma ve ağlama;
  • Umutsuzluk;
  • Olağan aktivitelere ilginin azalması veya daha önce severek yaptığı aktivitelerden zevk alamama;
  • Sürekli bir can sıkılması, enerji eksikliği;
  • Sosyal soyutlanma, iletişim eksikliği;
  • Öz saygı eksikliği ve suçluluk duygusu;
  • Reddedilme veya başarısızlık konusunda aşırı hassasiyet;
  • Alınganlık, öfke veya düşmanlık davranışlarında artma;
  • İlişkilerde sorunlar yaşama;
  • Sık sık baş ağrısı, karın ağrısı gibi fiziksel şikayetler;
  • Okul devamı veya okul başarısında düşüklük;
  • Konsantrasyon eksikliği;
  • Yeme ve/veya uyuma alışkanlıklarında büyük değişiklik;
  • Evden kaçmakla ilgili sözler veya teşebbüsler;
  • İntihar veya kendine zarar verici davranış düşünceleri veya ifadeleri.

Depresyon geçiren çocuk neler yaşar?

Arkadaşlarıyla oynamayı seven bir çocuk artık yalnız vakit geçirmeye ve hiçbir şeyle ilgilenmemeye başlayabilir.
Eskiden kendisine eğlendiren şeyler depresyon geçiren çocuk için artık hiç veya pek az eğlendirici bir hal almış olabilir.
Kendilerinin sevilmediği, kötü çocuk olduğu şeklindeki söylemlerde bulunabilirler, olaylardan sıklıkla kendilerini suçlarlar.
Benlik saygısında düşme nedeniyle kendilerine güvensiz ve çekingen olabilirler. Depresyondaki çocuk veya ergenler ölmek isteyebilir veya intihardan bahsedebilir.

Depresyondaki çocuk ve ergenlerin intihar riski artar. Depresyondaki ergenler kendilerini daha iyi hissetmek için sigara, alkol veya başka uyuşturuculardan medet umabilirler.

Okul veya evde sorunlara neden olan çocuk ve ergenler depresyon geçiriyor olabilir. Küçük çocuklar her zaman çok üzüntülü görünmeyeceği için anne-babalar ve öğretmenler sorunlu davranışların depresyon belirtisi olduğunu anlamayabilir.

Aşırı hareketlilik hırçınlık, sık ağlama küçük çocuklarda depresyonun belirtisi olabilir. Direkt olarak sorulduğunda bazı çocuklar mutsuz veya üzgün olduklarını ifade edebilirler.

Küçük çocuklarda ve ergenlik dönemindeki kız çocuklarında depresyonun belirtisi sıklıkla karın ağrısı, baş ağrısı vücut ağrısı gibi bedensel yakınmalarla kendini gösterebilir.
Okulla ilgili kendine güvensizlik, arkadaş ilişkileri kurmada yetersizlik ve anne-baba ile ilgili bağımsızlaşma sorunları olan çocuklarda yine bedensel belirtiler sık görülür. Sabah okula giderken karın ağrısı, baş ağrısı gibi belirtiler yoğunlaşabilir.

Depresyonun tedavi edilmesi mümkün müdür?

Depresyon geçiren çocuklarda erken teşhis ve tedavi çok önemlidir. Depresyon profesyonel yardım gerektiren gerçek bir hastalıktır. Kapsamlı bir tedavi genellikle hem bireye, hem de aileye terapi uygulanmasını içerir. Örneğin kognitif (bilişsel) davranış terapisi ve kişisel psikoterapi özellikle çocuklarda depresyon tedavisinde etkili kişisel terapi yöntemleri olmaktadır.
Tedavi antidepresan ilaç kullanımını da gerektirebilir. Son yıllarda çıkan yeni antidepresan ilaçlar küçük çocuklarda da güvenle kullanılabilmekte, alışkanlık, bağımlılık özellikleri de bulunmamaktadır.

Yardım için çocuk ve ergenlerde depresyonu teşhis ve tedavi edebilecek bir çocuk ve ergen ruh sağlığı uzmanı hekime başvurulması şarttır.

Çocuklarda parmak emme alışkanlığının nedenleri ve uzman tavsiyeleri

Çocuğunuzun parmak emme alışkanlığı sizi endişelendiriyor mu? Bebek ve çocukların parmak emmesi psikolojik sorunlara işaret eder mi?

 

Parmak emme, herhangi bir psikopatolojik sorun olmadan 3-4 yaşlarına kadar her sağlam çocukta görülebilen normal bir davranıştır. Bir yaşından küçük çocukların ise hemen hemen yarısı parmaklarını emerler.

Parmak emmenin genellikle 18. ay dolaylarında sıklaşıp, 2 yaşından sonra azalarak 4 yaş civarında kaybolması beklenir. Parmak emme çoğunlukla beslenmeye bağlı olmayan, açlıkla ilişkisiz görülen bir davranıştır. 

Çocuklarda parmaklar dışında, dudaklarını, elbisesinin eteğini ve mendilinin, yastığının, yorganının ucunu veya benzer eşyayı emme davranışı rastlanabilir. Genellikle geçici olup yaş büyüdükçe kaybolur. 

Eğer 5-6 yaşından sonra da devam ederse çocuğun ruhsal bir sorunu olabileceği düşünülerek, nedenleri araştırılıp, çözüm yollarına başvurulması önerilir. 

Aile içi huzursuzluk, yeni bir kardeş doğumu, anne-baba kaybı, yalnız bırakılma, çevresinde beklenmedik bir değişiklik, gibi sıkıntılı yaşam olayları sonrası geçici bir süre çocuk parmak emmeye sığınabilir, veya emme miktarını arttırabilir.

Aradan belli bir süre geçmesi veya sıkıntılı durumun kaybolması halinde durum normale dönebilir. Yukarıda anlatılan süreçlerde parmak emme normal sayıldığından önlem almak gerekmeyebilir. 

HANGİ DURUMDA ÖNLEM ALMAK GEREKİR?

Aşağıda belirtilen durumlar çocukta psikolojik sorunlar olabileceğine işaret ettiğinden bir çocuk psikiyatrisi hekiminden yardım alınması gerekir. 

  • Parmak emme alışkanlığının gün içinde de sürekli olması
  • 4 yaştan sonra da aynı sıklıkla devam etmesi
  • Çocuğun başka aktiviteler yapmaktansa parmak emmeyi tercih etmesi 
  • Aile fertleri dışında kişilerin yanında da parmak emmeyi devam ettirmesi 
  • Sosyal ortamlarda, kreş ve yuvalarda uyku vakti dışında parmak emmesi
  • Çocukta ek olarak konuşma ve iletişim problemleri olması 
  • Diğer davranış ve duygusal problemlerin birlikte olması
  • Yaşıtları ile birlikte olmaktansa parmak emmeyi tercih etmesi.

NE GİBİ PSİKİYATRİK SORUNLAR PARMAK EMMEYE EŞLİK EDEBİLİR?

  • Çocuğa yeterli ilgi gösterilmediği durumlar
  • Anne-babanın aşırı cezalandırıcı ya da kollayıcı tutumları
  • Bakım verenden (anne, bakıcı, anne-babaanneden) ayrılık
  • Çocuğun örseleyici yaşam olaylarına maruz kalması (aile içi şiddet, istismar, savaş)
  • Çocukta zeka geriliği bulunması
  • Çocukta otizm veya benzeri tabloların olması
  • Çocukluk çağı depresyonu ve kaygı bozuklukları

PARMAK EMEN ÇOCUĞA NASIL DAVRANILMALI?

Çocukta yukarıda yazılan belirtilerin bulunmadığı hallerde sorun büyütülmemeli, parmak emmenin zararsız bir davranış olduğu bilinmelidir. 

Cezalandırmayın
Çocukları vazgeçirmek için azarlamak, bir takım cezalara başvurmak, acı biber sürmek, ellerini bağlamak gibi sert tepkilerden kaçınılmalıdır. Bu tür tepkiler tam tersi olarak alışkanlığın pekişmesine neden olabilir, çocuğun isyan duymasına neden olabilir. 

Kaliteli zaman geçirin
Anne-babanın çocukla birlikte kaliteli vakit geçirmesi, ilgilenmesi, emme davranışı olsa da olmasa da gereklidir. Anne-baba, çocuk parmak emse de emmese de sevgi ve ilgilerinin aynı olduğunu kanıtlamalıdır.

Nedeni saptayın
Çocuğun durumu incelenmeli, düzeltici önlemlerin yalnızca bir belirti olan parmak emme yerine, asıl sorunların çözümüne yöneltilmesi gerekir. Asıl nedenler ortadan kalkmadıkça parmak emme gibi davranışlar devam edeceğinden gerekli olduğunda çocuk psikiyatrisi hekimine başvurulması önerilir.

Faaliyet ve oyun olanakları yaratın
Çocuğa uygun dinlenme, geniş ve çeşitli faaliyet yapma, yaşıtlarının bulunduğu bir ortam, oyun oynama olanakları sağlanmalıdır. Özellikle çocuğun elleri ile ilgi duyacağı, hoşlanacağı bir uğraşıya, bir oyuna veya oyuncağa yöneltilmesi faydalı olabilir.

Kendine güvenmesine yardımcı olun
Çocuğa kendi kendini kontrol ederek isterse bu alışkanlığı terk edeceği inancını kazandırmak, bu konuda çocuğu desteklemek, gerektiğinde öğretmenden yardım almak yararlıdır. 

PARMAK EMMEK DİŞLERİ NASIL ETKİLER? 

Ebeveynler parmağını emen çocukların çene kemikleri ve dişleri üzerinde ki etkilerini düşünerek endişeye kapılabilir. Parmak emmenin alt ve üst dişleri geri ittiği doğrudur. Parmak emmenin dişleri ne kadar etkilediği parmak emme süresine ve en önemlisi parmağın ağızdaki duruşuna bağlıdır. 

Süt dişlerinde oluşan bu değişiklik 6 yaşından sonra çıkan asıl dişleri etkilememektedir.

Ancak parmak, emzik emme alışkanlığı devam edecek olursa henüz gelişmekte olan kas ve kemik yapıları üzerine basınç uygulayarak dişlerin yer değiştirmesine yol açar. Bu durumda üst ön dişler öne alt ön dişler ise geriye doğru eğilir ve alt ve üst ön dişler arasında açıklık meydana gelir. Alışkanlıktan vazgeçilirse bu açıklık kapanır ancak 3.5 yaşından sonra kalıcılık riski artar.

Parmak emme alışkanlığı gece uyurken de deva ederse daha etkili olur ve bunun sonucunda üst çenede darlık (V şeklinde bir çene kavsi) meydana gelebilir.

Hemen hemen herkes iki yaş bunalımından bahsedildiğini duymuştur. Peki, gerçekten duygusal anlamda neler yaşanıyor bu dönemde?

Giderek artan bağımsızlık isteğine rağmen yardıma muhtaç olmak bu yaştaki çocuklarda öfke yaratan nedenlerden biri.

Öte yandan hazzı ertelemek ve beklemek 2 yaşındaki bir çocuk için çok zordur.

Ayrıca henüz yeterli ölçüde gelişmemiş olan ifade yeteneği nedeniyle 2 yaş çocuğunun kendini anlatma çabaları çoğunlukla çığlıklar ve öfke patlamasıyla son bulur.

Böyle durumlarda sizin sergileyeceğiniz duygusal tepki ve davranışlar çocuğunuzun taklit edeceği birer model olacaktır. Dolayısıyla çocuğunuz öfkelendiğinde siz sakin davranmaya gayret etmelisiniz. Bu hem onun kendisini güvende hissetmesini, hem de kendini kontrol etmek konusunda örnek olmanızı sağlayacaktır.

Öfke nöbetlerini tetikleyen durumları ve olayları belirlemeye çalışın. Örneğin açlık, yorgunluk gibi belirli stres kaynaklarını tespit ederseniz, öfke nöbetlerini önceden önleme veya hazırlıklı olma şansınız da artacaktır. 

Çocuğunuz yanlış davrandığında, bunu size kötülük etmek amacıyla yapmadığını unutmayın. O bu şekilde dünyayı sınamakta ve öğrenmektedir. Farklı davranışların nasıl farklı sonuçlar doğurduğunu gözlemektedir. Bu tür durumlarda vereceğiniz tepkiler onun davranışlarını önemli ölçüde etkileyecektir.

Bağımsızlık ve benlik duygusu gelişen 2 yaş çocuklarının sık sık "benim", "kendim yapacağım" "hayır" gibi kelimeleri kullandığına tanık olacaksınız. Ne yazık ki "kendim yapacağım" ifadesini kullanmaya, gerçekten "kendinin yapabilmesinden" çok daha önce başlar. Buna bir de meşhur "hayır!" kelimesi eklendiğinde durum gerçekten de zorlaşır.

Bağımsız olmak için can atan 2 yaş çocukları başkalarının kendileri için birşey yapmasına karşı direnebilirler.

İyi haber ise, küçük çocukların geçirdikleri diğer pek çok dönem gibi, çocuk istek ve ihtiyaçlarını karşılamanın daha etkin yollarını öğrendikçe, bunun da geçip gideceğidir. Size düşen ise ona "kendi yapması" için güvenli ve uygun fırsatlar yaratmak ve "sınırlı" tercih olanakları sunmak (mavi tişörtü mü giymek istersin yeşil tişörtü mü? Parka mı gitmek istersin, markete mi? gibi) olacaktır. 

Ayrıca 2 yaş her açıdan da "berbat" değildir. Empati kurma (karşıdaki insanın duygularını anlama) ve teselli etme girişimlerinin başladığına da şahit olacaksınız. Sizin canınızı acıttığında "cici" yapmaya başladığını ya da üzgün olduğunuzu gördüğünde size sarıldığını göreceksiniz.

Onun bu empati ve şefkat gösterme girişimlerini takdir ve teşvik etmeyi ihmal etmeyin: "bana sarıldığın için teşekkür ederim, senin sevgin beni mutlu ediyor".

Her sabah evden çıkarken ya da yuvaya bırakırken çocuğunuz arkanızdan ağlıyor, gitmemeniz için çırpınıyor, boynunuza yapışıyor ve siz çaresizlik içinde onu boynunuzdan adeta sökerek koparıp ilgili kişinin kucağına veriyorsunuz ve son bir sakinleştirme çabasının ardından üzgün, suçluluk duyguları içinde ve kafanız karmakarışık bir şekilde oradan ayrılıyorsunuz. Ve bu senaryo hafta içi her sabah tekrar tekrar yaşanıyor. 

Tanıdık geldi mi? Cevabınız evet ise çocuğunuz gelişiminin normal bir parçası olan ayrılık kaygısını yaşıyor demektir. Çocuğunuzun nasıl bir aşamadan geçtiğini anlayarak ve birkaç basit strateji uygulayarak bu dönemi her ikinizin de kolay atlatmasını sağlayabilirsiniz.

Ayrılık kaygısı genellikle 8 ay-1 yaş arasında bir dönemde başlar ve 1-2 yaş arasında tepe noktasına ulaşır. Ancak bu yaşlar zaman zaman farklılıklar gösterebilmekte ve bazı çocuklar 3-4 yaşında ayrılık kaygısı yaşamaya başlarken, bir kısmı da hiç böyle bir şey yaşamamaktadır. Bir kısım çocukta da bakım verenin değişmesi, taşınma, yeni bir kardeş gelmesi ya da evdeki huzursuzluklar gibi çeşitli olaylar ayrılık kaygısını tetikleyebilmektedir.

AYRILIK KAYGISI NASIL GELİŞİR? 

Bebeğiniz doğduğunda genellikle bakım verenlere kolaylıkla adapte olur. Onu ilk kez bakıcıya ya da bir akrabaya bıraktığınızda muhtemelen ayrılık kaygısı çeken bizzat siz olursunuz! 8 aydan küçük çocuklar ihtiyaçları karşılandığı sürece sizin haricinizdeki kişilere de kolaylıkla uyum sağlarlar.

Yabancı kaygısı 

Ancak 8 ay-1 yaş arasında bir yerde bu durum değişmeye başlar. Bebeğiniz etraftaki yabancı kişilerden ve değişik ortamlardan huzursuz olmaya başlar ve sizi görüş alanından kaybetmemeye çalışır. Bu davranış yabancı kaygısı olarak isimlendirilmektedir. Aslında bu, bebeğinizin tanıdığı ve tanımadığı kişileri ayırmaya başladığını gösteren son derece olumlu bir işarettir.

Nesnelerin kalıcılığını öğreniyor 

1-2 yaş arasında ise çocuğunuzun size bağımlılığı artar ne zaman yanından ayrılmaya kalksanız huzursuz olur. Ayrılık kaygısı başladığında odasından birkaç dakika çıktığınızda, bakıcısına ya da yuvaya bıraktığınızda arkanızdan ağlamaya, size sarılmaya ve başka kişilerin ilgisini reddetmeye başlar. Aslında çocuğunuz nesnelerin kalıcılığını öğrenmektedir. Yani artık sizden tek bir tane olduğunu ve gözüyle görmese bile varolmaya devam ettiğinizi anlamıştır ve siz görmediği anda da gittiğinizi düşünmektedir. Zaman kavramı henüz gelişmediğinden, ne zaman döneceğinizi de bilememekte ve dolayısıyla mutfağa bile gitmiş olsanız arkanızdan ağlamaktadır.

Aynı zamanda davranışlarının sizin üzerinizdeki etkisini de kavramıştır. Ağladığı anda yanına geldiğinizi farkeder ve bu stratejiyi kullanmaya devam eder.

ÇOCUĞUNUZUN (ve sizin) BU DÖNEMİ DAHA KOLAY ATLATMASI İÇİN NELER YAPABİLİRSİNİZ?

Bu dönemi hem çocuğunuz, hem de kendiniz için kolaylaştırmak ve bebeğinizin sağlıklı güven duygusunu desteklemek için yapabileceklerinizden bazıları:

Zamanlama çok önemli

8 ay-1 yaş arasında bakıcı değiştirmemeye gayret edin. Çocuğunuzun yorgun, aç ya da huzursuz olduğu bir anda gitmemeye çalışın.

Ayrılık denemeleri yapın ve yavaş yavaş yeni insanlar ve yeni yerlerle tanıştırın 

Çocuğunuzu bir akrabanıza ya da yeni bir bakıcıya bırakmayı planlıyorsanız, bir süre öncesinden bu kişiyi eve davet ederek siz yanlarındayken birlikte vakit geçirmelerini sağlayın. Çocuğunuz yuvaya başlayacaksa, önceden bu yuvayı birkaç kez beraber ziyaret edin.

Sakin ve tutarlı olun

Unutmayın çocuklar rutini sever ve bundan huzur bulurlar. Bu nedenle belli bir "vedalaşma" düzeni oluşturun ve bunu sürekli uygulayın. Her sabah aynı şekilde hoşçakal deyin ve kısa bir vedalaşmanın ardından evden çıkın.

Vedalaşma sırasında sakin davranın ve çocuğunuza güvendiğinizi gösterin. Geri döneceğinizi mutlaka belirtin. Hoşça kal dedikten sonra gidin, geri dönmeniz sadece durumu daha da zorlaştırır.

Kendi kaygınızı ona yansıtmayın

Sizin de üzgün ve endişeli olduğunuzu farketmesi ortada gerçekten de üzülecek bir durum olduğunu düşündürerek kaygısının daha da artmasına neden olacaktır. Mümkünse yüzünüzde güleç ve rahat bir ifade olsun.

Asla ve asla ona görünmeden kaybolmayın

Böyle yaparak sadece kendinizi çocuğunuzun ağlamasından dolayı duyacağınız üzüntüden korumuş olursunuz. Ancak o sizin gittiğinizi farkettiğinde gene üzülecek ve üstelik size olan güveni azalacak, ayrılık kaygısı daha da kuvvetlenecek ve ayrılmalarınız her geçen gün zorlaşacaktır. Her başını çevirdiğinde sizin kaybolma ihtimaliniz gözünü sürekli üzerinizde tutma ihtiyacı yaratacak ve buna rağmen gözünden kaybolabildiğinizi anladığında kendine olan güveni de zayıflayabilecektir.

Unutmayın, sizinle güven dolu bir ilişki kurması, hayat boyu güven dolu ilişkiler kurabilmesi için gereken zemini sağlayacak en önemli unsurlardan biridir.

Anneleri tuvalete girdiğinde bile kapının önünde durup ağlayan, anneleri dışarı çıktığında bir daha geri gelmeyeceğini düşünen çocuklar vardır. Böyle bir durum neden görülür?

Özellikle 1 yaşını tamamladıktan sonra çocuklarda yoğun bir ebeveynden ayrılma endişesi gözlemlenir. Annenin işe gitmek ya da alışverişe çıkmak gibi günlük işler için çocuktan ayrılmasının ötesinde, tuvalet girmesi bile sorun olmaya başlar. Çocuk güçlü bir şekilde ağlayarak annenin gözden kayboluşuna tepki gösterir. Aslında çocuğun bu protestosu, ayrılıkla başa çıkabilmek için kullandığı sağlıklı bir yöntem olarak değerlendirilmelidir.
 
Çocukların 13-14 aylık dönemden itibaren istek duygusu ve kendini ortaya koyma ihtiyacı yükselir. Ayrıca, ilk defa sevdiği kişilerin yanında olmadığı zamanlarda başka bir yerde var olmaya devam ettiğini algılamaya başlar. Bu gelişim düzeyine ulaşmış bir çocuk doğal olarak annesiyle birlikte olmayı ister.
 
Normal bir durum mudur? Yoksa ciddi bir yardım almak gerekir mi?

Özellikle yaşamın 2. yılında görülen ebeveynden ayrılma endişesini normal olarak görmeli ve sağlıklı gelişimin bir aşaması olarak değerlendirmeliyiz. Ancak bu durumun normal olduğunu bilmemiz ciddiye alınmaması gerektiğini göstermez. Çocuk, ayrılık sırasında gerçek bir sıkıntı ve yoğun duygusal zorlanma yaşamaktadır. Bu güçlükle başa çıkabilmesi ve sağlıklı şekilde atlatabilmesi için ebeveynin doğru adımları atması gerekir. 
 
Onlara nasıl davranmalıyız/nasıl sakinleştirmeliyiz?

Çocuğun ayrılıkla başa çıkabilmesine yardımcı olmanın ilk adımı çocuğu önceden hazırlamaktır. Örneğin, günlük bir işiniz için dışarı çıkacağınız ve çocuğunuzu bir başkasıyla bırakacağınız zaman çocuğunuza şunları söyleyin: ‘Ben birazdan gideceğim. Senin öğle uykundan önce eve dönmüş olurum. Dönünce sana neler aldığımı göstereceğim.’ Bu noktadan sonra ebeveyn çocuğun ayrılık sırasında ağlamasına hazırlıklı olmalıdır. Bu sırada ebeveyn döneceğine söz vermeli ve gidiş sahnesini çok uzatmadan ayrılmalıdır. Dönüşte verdiğiniz sözü tuttuğunuzu çocuğunuza hatırlatın. Bu, gelecekte size güvenmesinin temelinde yatan şeydir.
 
Ayrıca, ebeveyn gittikten sonra çocukla kalan kişinin tavrı da önemlidir: Çocuğa sevecen şekilde sarılmak, sakinleştirmeye çalışmak, annesinin döneceğinden bahsetmek ve adım adım keyifli bir aktiviteye geçişini sağlamak gerekir.
 
Asla çocuğa fark ettirmeden gitmeye çalışmamalı

Günlük ayrılıklar sırasında yapılan en büyük hata çocuk fark etmeden gitmeye çalışmaktır. Bu durumda anne çocuğun protestosuyla karşılaşmamış olur ancak çocuk açısından daha ciddi sakıncalar ortaya çıkar. Anne fark ettirmeden gittiğinde çocuk, annesinin ortadan kaybolduğunu önünde sonunda fark eder ve bu durum güven duygusuna normalden daha fazla zarar verir çünkü annenin gidişi çocuğun kendi kontrolü dışında gerçekleşmiştir. Annenin ne zaman gideceği ne zaman döneceği belli değildir. Bu sebeple de anne eve döndükten sonra tuvalete girme gibi kısacık ayrılıklara bile tahammül göstermek zorlaşır.
 
Eğer bir süredir çocuğunuza fark ettirmeden gidiyorsanız çocuğunuzun ayrılma endişesi iyice tetiklenmiş olabilir. Bu durumu çözmek için sabırlı olmanız gerekir. Bu aşamadan itibaren her ayrılışınızı çocuğunuza önceden bildirin, çocuğunuz gidişinizi görsün ve mümkünse kısa ayrılıklarla başlayıp ayrılık süresini adım adım yükseltin. Döndüğünüzde çocuğunuza söz verdiğiniz gibi döndüğünüzü hatırlatın ve sarılma gibi yakın temas içeren aktivitelere vakit ayırın.  
 
Çocuklar böyle bir obsesyondan nasıl kurtarılabilir?

Çocukların ebeveynden ayrılma endişesi zamanla hafifler.

Bu süreç içerisinde çocuğunuza ‘anne ve baba her zaman geri dönüyor’ mesajını vermeniz faydalıdır.

Çocuğunuzla, sevdiği bir oyuncağı battaniyenin altına saklayıp sonra açarak ce-eee oyunları yapın ya da odanın içinde koltuğun ya da perdenin arkasına saklanıp çıkarak saklambaç oynayın. Bu, ayrılma-birleşme oyunları çocuğunuzun gitseniz bile döneceğiniz algısını geliştirmesine yardımcı olur.

Ayrıca, ayrılık zamanını aşamalı olarak yükseltmek de etkilidir. Aylarca bebeğinizle hiç ayrılmadan beraber olduktan sonra bir anda işe başlamak ya da çocuğunuzu bir anda tam zamanlı anaokuluna göndermek gibi şeyler yapmayın. Ayrılık süresini aşamalı olarak arttırmak en doğrusudur.

Büyüdüklerinde karakterlerini etkiler mi?

Bazı araştırma ve gözlemler çocukların ebeveynden ayrılma durumuna verdiği tepkinin karakteriyle ilintili olduğunu göstermektedir. Çocuğun annenin ayrılışına gösterdiği tepkinin şiddeti, kişilik olarak kararlılığının ve kendini ortaya koyma konusundaki güveninin göstergesi olabilir. Eğer çocuk ebeveynin ayrılması durumunda sesli bir protesto yerine kendi içine kapanarak yas tutuyorsa bu durum çocuğun karakteriyle ilgili olarak güven eksikliği ve depresif eğilim gibi durumları düşündürür. Yine de, erken dönemdeki ayrılma endişesini ebeveyn doğru şekilde yönetebilirse çocuk üzerinde karakter gelişimi bakımından kalıcı olumsuz bir etkisi olmayacaktır.

 

Tüm parlak ve üstün yetenekli çocuklar bu özelliklerin tamamına sahip olmayabilir ancak bu çocuklarda sıklıkla görülen özelliklerden bazıları şunlardır:

  • Olağandışı derecede ileri sözcük hazinesi ve okuduklarını kavrama düzeyi;
  • Sıklıkla erken yaşta okumaya başlama;
  • Çeşitli konulara ya da belirli bir alana yönelik büyük ilgi ve bilgi düzeyi;
  • Mükemmel bir hafıza; 
  • İlişkileri kolaylıkla görme, genellemeler yapabilme, bir alandan diğerine bilgi transferi yapabilme;
  • Yaratıcılık, meraklılık, inisiyatif alabilme, hayal gücü ve problem çözme becerileri;
  • Kendisine meydan okuyucu durumlardan hoşlanma ve çok iyi bir tartışmacı olma;
  • Yavaş düşünenlere karşı toleranssız olabilme;
  • Liderlik yetenekleri ve yaratıcı bir liderlikle ya da bir gruba hakimiyet kurma şeklinde ifade edilebilen yüksek özgüven;
  • Bilgiyi akranlarına kıyasla çok daha hızlı alma;
  • Yoğun bir şekilde konsantre olabilme ancak rutin işlerden kolaylıkla sıkılma;
  • Zihinsel çaba gerektiren faaliyetlerle karşılaştığında canlanma;
  • Kendisinden büyük çocukların ya da yetişkinlerin arkadaşlığını tercih etme;
  • Fazla özeleştiri yapma ve mükemmeliyetçi eğilimler gösterme; 
  • Akran grubu içerisinde yer edinebilmek için yeteneklerini gizleyebilir ve düşük başarı sergileyebilir;
  • Yüksek enerji düzeyi (bazen özellikle de küçük yaştaki çocuklarda hiperaktivite ile karıştırılabilir);
  • Yoğun bir şekilde daha fazla öğrenme ihtiyacı duyma ve sorular sorma;
  • Bireysel veya çok az denetimle çalışmayı tercih etme;
  • Zaman zaman dikkatini vermiyormuş veya hayal kuruyormuş gibi gözükme. 

Araştırmalar 1 yaşındaki bebeklerde dahi otizm belirtilerinin görülebileceğini ortaya koyuyor. Size düşen en önemli görev ise otizmin erken belirtilerini bilmek ve çocuğunuzun çeşitli yaşlarda ulaşması gereken tipik gelişim basamaklarını tanımak.
Aşağıdaki listeyi dikkatle inceleyin ve çocuğunuzun gelişimi ile ilgili kaygılarınız varsa beklemeyin! Gözlemlerinizi doktorunuza anlatın ve bir çocuk psikiyatristine başvurarak çocuğunuzun otizm açısından değerlendirilmesini isteyin.

Unutmayın

Kaygılarınız yersizse, bunun bir uzman tarafından teyit edilmesi bu kaygılarla yaşamanızı önleyerek, bebeğinizin ihtiyaçlarına daha iyi konsantre olmanızı ve bebeğinizle daha verimli etkileşim kurmanızı sağlayacaktır. Kaygılarınızda haklılık payı olması durumunda ise erken müdahale ve eğitim bebeğinizin en büyük şansı olacaktır.

Otizmin erken belirtileri

3 yaşından küçük çocuğunuzda aşağıdaki belirtileri gözlemeniz durumunda zaman kaybetmeden bir çocuk ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı hekime başvurmalısınız:

  • 6 aylıkken veya daha sonra belirgin gülümseme ya da başka sıcak, neşeli ifadeler göstermemesi
  • 9 aylıkken veya daha sonrasında sesler, gülümsemeler ya da diğer yüz ifadelerine karşılık vermemesi
  • 12 aylıkken hece tekrarları yapmaması
  • 12 aylıkken gösterme, işaret etme, uzanma ya da el sallama gibi karşılıklı jestleri kullanmaması; ismi söylendiğinde tepki vermemesi
  • 16 aylıkken hiçbir kelime söylememesi
  • 24 aylıkken iki kelimeyi anlamlı bir şekilde yan yana getirmemesi (taklit veya tekrarlar hariç)
  • Herhangi bir yaşta, daha önce kazanılmış olan becerilerin kaybedilmesi, örneğin konuşma ya da hece tekrarlamanın kaybolması.

Çocuğunuzun sorunu otizm, gelişim yetersizliği ya da dil/konuşma bozukluğundan kaynaklanıyor olabileceği gibi, gelişimde önemsiz bir gecikmeyle ilişkili de olabilir. Dolayısıyla, çocuğunuzda bu belirtileri ve sizi kaygılandıran başka durumları gözlemeniz durumunda paniğe kapılmanıza gerek olmasa da uzman görüşü almanız son derece önemlidir.

Bunun yanında, otizmin erken teşhisinin önemi nedeniyle 2007 yılında Amerikan Pediatri Akademisi’nin tüm çocuklara, ilk olarak 18 aylıkken ve sonrasında da 2 yaşında olmak üzere rutin otizm taraması yapılmasını tavsiye ettiğini de belirtmek gerekir.

Okul öncesi dönemdeki çocukların "uygunsuz" kelimeleri kullanmaları sık görülen bir durumdur. Çocuklar, anne-babaları bazen oldukça zor durumlarda bırakabilen bu davranışı neden gösterirler ve neler yapmanız gerekir?

Küçük çocuklar kullandıkları kelimeleri etraflarındaki kişilerden ve özellikle de anne/babalarından öğrenirler. Elbette yeni kelimeler öğrenirken duygularla ilgili kelimeleri de öğrenirler. Örneğin siz kızdığınızda devamlı belli kelimeleri kullanıyorsanız, çocuğunuz da kızdığında, ne anlama geldikleri hakkında hiçbir fikri olmaksızın bunları kullanmayı öğrenecektir.

Çocuğunuz "ayıp" bir kelimeyi ilk söylediğinde kahkaha atarsanız, hatta sadece gizlemeye çalışarak hafifçe gülerseniz, büyük olasılıkla bunu fark edecek ve kelimeyi tekrar söyleyecektir. Çünkü küçük çocukların en çok istediği şey anne-babalarını memnun etmektir. Diğer yandan çocuğunuz uygunsuz bir kelime söylediğinde kızarak tepki gösterirseniz, size kızdığında ve bunu bir şekilde size belli etmek istediğinde bu kelimeyi yeniden kullanabilir. 

Küçük çocuklar kelimeleri kullanmaktan, yeni kelimeler öğrenmekten ve heyecan verici ya da gizli ya da özel olduğunu düşündükleri kelimelerle oynamaktan zevk alırlar.

Neler yapabilirsiniz? 

  • Çocuğunuzun söylemesini istemediğiniz kelimeleri belirleyin ve bu kelimeleri siz de kullanmayın.
  • Çocuğunuz bir başkasından duyduğu uygunsuz kelimeyi kullanırsa bir şey olmamış gibi davranın ve bu kelimenin ilginç ya da komik olduğunu düşünmesini teşvik etmeyin.
  • Böyle bir durumda ciddi bir ifade ile şunları söyleyebilirsiniz: "Biz bu kelimeyi kullanmayız ve ben de bir daha bunu duymak istemiyorum" ve daha sonra aynı kelimeyi söylediğinde duymazdan gelin ve çocuğunuz bu kelimeyi sizin üzerinizde tekrar denerse tepki vermeyin.
  • Kelimeler çocuğunuzu eğlendiriyorsa alternatif kelimeler önerebilirsiniz. Örneğin hoşlanmadığınız bir kelime kullandığında, o kelimenin yerine sizin ürettiğiniz komik bir kelimeyi kullanmasını isteyebilirsiniz.
  • Çocuk kızdığında veya stres yaşadığında küfürlü kelimeleri kullanıyorsa, aslında gerçekte ifade etmek istediği şeyi, yani duygularını kelimelerle nasıl ifade edebileceği konusunda yardımcı olabilirsiniz. Örneğin, "farkındayım, üzüldün, kızdın, hayal kırıklığına uğradın..."

Bir yakının ölümü, anne-babanın ayrılması, yabancı bir yere taşınmak ya da ağır hastalık gibi yetişkinler için dahi tahammül edilmesi zor olaylar çocukları nasıl etkiler? Bu gibi durumlarda çocuğa nasıl davranmak gerekir?

Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Uzmanı Doç. Dr. Ayten Erdoğan çocukların kayıp ve yas duygusunu nasıl yaşadıkları hakkında bilgiler vererek ailelerin nasıl davranması gerektiğini anlattı.

Çocuklar üzüntülerini nasıl ifade ederler?

Bazen yetişkinler kendi kayıplarından dolayı çok fazla üzgün olduklarından, çocukların da acı çektiğinin farkına varamayabilirler. Oysa çocuklar da çok erken yaşlardan itibaren yas tutarlar, ancak çocukların yas tutma biçimi yetişkinlerden farklı olur. Onlar da aynı kayıp duygusunu hissederler ve bu kayıp duygusunun neden olduğu üzüntüyü çeşitli biçimlerde ifade ederler.

Bu dönemlerde genellikle ihtiyaçları artar ve daha talepkâr olurlar. Neler olup bittiğini anlamaya çalışırlar. Çoğunlukla duygularını ifade edebilecek kelimeleri bilmezler ve dolayısıyla da duygularını davranışları veya oyunları ile gösterirler. Örneğin, yas tutan çocuklar bazen hiçbir şey yokmuş gibi davranabilir, gece kâbuslar görebilir, duygularını ifade etme yolu olarak daha çok oyunla vakit geçirebilir veya aşırı huzursuz ve sıkıntılı olabilirler. Bir gün iyi gibi gözüküp, bir gün kötü görünebilirler ya da davranış ve duyguları gün içinde değişkenlik gösterebilir.

Ölüm sonucu yas reaksiyonu yaşlara göre farklılık gösterir mi?

5-6 yaş öncesi ölümün ne olduğunu kavrayacak kapasite gelişmediğinden, giden kişinin bir daha dönmeyeceğini kavrayamazlar, uyku ile ölümü benzer şekilde algılarlar, bundan dolayı da duyulan acı çok fazla olmayabilir. Konu açıklandığında anlamış gibi davransalar da bir süre sonra ölen kişinin ne zaman geleceğini sorabilirler veya terk edildiklerini düşünerek ölen kişiye küs olma davranışı sergileyip, hiç onun hakkında konuşmak istemeyebilirler.

Okul çağı çocuklarında ölüm kavramı gelişmiştir, giden kişinin bir daha dönmeyeceğini bilirler, ancak yine de durumun ciddiyetini anlayacak olgunluğa erişmemişlerdir. Bu çocuklarda ise okula gitmek istememe, kalan yakınlarına aşırı bağlanma ve ayrılmak istememe, onları kaybetme korkusu gelişebilir. Bazıları da evdeki üzgün ortamdan korunmak için okula isteyerek gidip, arkadaşları ile vakit geçirmeyi artırıp, derslere aşırı düşkünlük davranışı sergileyebilirler.

Ergenlerde ise yas yine hem erişkinden hem çocuktan çok farklı yaşanır. Kimlik ve kişilik geliştirme çabaları içinde olan bu yaş çocukları hayata çok bağlı olup, yaşamın anlamını sık sorgulamaktadır. Aşırı depresif davranışlar, içe kapanma, arkadaş ilişkilerinden çekilme gözlenebilir. Yine savunma reaksiyonu olarak eğlencelere gidebilir, yas ortamına uğramayabilir veya çok üzülmüyormuş gibi görünebilirler.

Hangi durumlar çocukların yas tutmasına neden olabilir?

Genellikle aşağıda belirtilen olaylar çocukları derinden etkileyerek kayıp ve yas duygusu yaşamalarına neden olur:

  • Anne-baba ya da büyükanne-baba gibi bir yakınları vefat ettiğinde ya da ayrıldığında
  • Evcil hayvan öldüğünde ya da kaybolduğunda
  • Hasta olduklarında ya da hastaneye yattıklarında
  • Yaralandıklarında veya suiistimal edildiklerinde
  • Tanımadıkları yabancı bir yere taşındıklarında
  • Anne-babadan uzun süre ayrı kaldıklarında
  • Okul veya arkadaşlarından ayrıldıklarında
  • Aile dağıldığında

Çocukların yas tepkileri nelerdir?

Çocuklar yas sürecinde şu tepkileri gösterebilirler:

  • Baş ağrısı ya da karın ağrısı gibi fiziksel şikâyetler
  • Uyku sorunları veya kâbuslar
  • Yeme sorunları (çok fazla ya da çok az yeme)
  • Başkalarına karşı saygısız veya kötü davranma
  • Yalnız kalmaktan korkma
  • Anne-babaya ya da başka bir yakınına yapışma, yanından ayrılmak istememe
  • Kolay öfkelenme
  • Öfke nöbetleri
  • Kendini suçlama

Neler yapabilirsiniz?

  • Çocuğa yaşına ve düzeyine uygun net ve doğru bilgi verin.
  • Çocukları mektup, öykü, şiir yazmaya ya da resim yapma gibi yollarla duygularını göstermeye teşvik edin.
  • Kendi duygularınızı anlatın, paylaşın.
  • Üzüntünüzü gizlemeyin. Sizin de üzgün olduğunuzu görürlerse kendi duygularının normal olduğunu düşünürler.
  • Konuşmalarına, soru sormalarına ve endişelerini paylaşmalarına izin verin. Bu karmaşık ve korku verici duygularının hafiflemesine yardımcı olur.
  • Ölümün fiziksel boyutunu anlayacakları bir dilde anlatın.
  • Düzen çocuklar için çok önemlidir. Mevcut aile düzeni ve alışık oldukları şeyleri elinizden geldiğince devam ettirin. Çok fazla değişiklik olması çocuğun stresini artırır.
  • Neler yaşanabileceğini açıklamanızın ardından kendisinin istemesi durumunda, cenazeye ve diğer aile törenlerine katılmalarına izin verin.
  • Siz de çok fazla üzüntülüyseniz ve sorularına cevap veremiyorsanız, bunu yapabilecek bir başkasının bulunmasını sağlayın.
  • Çocuklar kontrole sahip, kendilerini koruyacak ve yanlarında olacak birinin varlığına ihtiyaç duyarlar.
  • Çocuğunuzdan size destek vermesi için medet ummayın. Çocuğun size değil, sizin çocuğunuza destek olmanız gerekir.
  • Üzgün olmasının doğal olduğunu ve bu duyguların geçeceğini bilmesini sağlayın.
  • Çocuklar sormasalar da neler olduğunu bilme ihtiyacı duyarlar, onlara anlayabilecekleri şekilde olayları anlatın.

Ne zaman uzman yardımı almalısınız?

Bir kayıp karşısında üzüntü ve yas normal olmakla birlikte, yukarıda belirtilen yas tepkilerinin altı aydan daha uzun süre devam etmesi veya çocuğun normal yaşam işlevlerini yerine getirmesine engel olması durumunda bir çocuk ve ergen ruh sağlığı uzmanı hekimden yardım alınması gerekir.

 

Öfke nöbetleri uzun süren, sık sık öfke nöbeti geçiren veya öfke nöbeti sırasında saldırgan davranan çocuklar depresyon veya yıkıcı davranış bozukluğu riski altında olabilir!

Küçük çocuklarda çoğunlukla açlık, yorgunluk veya aşırı uyarılma ile bağlantılı olarak görülen öfke nöbetleri normal gelişimin bir parçası olarak görülüyor ve anne-babaların bu durumu bir öğretme fırsatı olarak değerlendirmeleri tavsiye ediliyor.

Ancak Vaşington Üniversitesi Tıp Fakültesi uzmanlarının yaptığı bir araştırma genel olarak belli özellikleri taşıyan öfke nöbetlerinin daha ciddi sorunların habercisi olabildiğini ortaya koydu. Özellikle öfke nöbeti uzun süren, sık sık öfke nöbeti geçiren ve öfke nöbeti sırasında kendisine veya başkalarına zarar veren çocukların anne-babalarının dikkatli olması ve uzman yardımı alması gerekiyor.

Araştırmayı gerçekleştiren uzmanlar belli ölçülerdeki öfke nöbetlerinin doğal ve beklenen bir durum olduğunu ve sağlıklı çocukların öfke nöbetleri sırasında daha az saldırganlık gösterdiği ve nöbetlerin genellikle kısa süreli olduğunu belirtiyorlar.

Buna karşın uzmanlar çocuğun tutarlı biçimde aşırı öfke nöbetleri geçirmesi ve öfke nöbetlerinin neredeyse tamanında kendine veya başkalarına zarar vermesi halinde uzmana başvurmaları konusunda anne-babaları uyarıyorlar.

Söz konusu araştırmada Vaşington Üniversitesi Tıp Fakültesi uzmanları yaşları 3 ile 6 arasında değişen 279 çocuğun öfke nöbeti davranışlarını inceleyerek, sağlıklı çocukların davranışlarını daha önce depresyon veya dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu ve karşı gelme bozukluğu gibi bir yıkıcı davranış bozukluğu tanısı koyulmuş çocukların davranışları ile kıyasladılar.

Yüksek riskin söz konusu olduğu öfke nöbeti tipleri

Gözlemler sonucunda öfke nöbetlerinin aşağıdaki özellikleri taşıması durumunda riskin yükseldiği saptandı:

  • Kendine zarar vermeyi içeren öfke nöbetleri
  • Başkalarına veya eşyalara zarar vermeyi içeren öfke nöbetleri
  • Çocuğun yardım olmadan kendini sakinleştirmeyi başaramadığı öfke nöbetleri 25 dakikadan uzun süren öfke nöbetleri
  • Günde 5 kereden fazla veya ayda 10-20 kez arasında yaşanan öfke nöbetleri

Araştırmayı gerçekleştiren ekipten Dr. Andy Belden bunlar arasında kendisine zarar veren çocuklarda depresyon riskinin en yüksek düzeyde olduğunu belirterek bu yüksek risk taşıyan davranışların uzman yardımı alınmasını gerekli kıldığını vurguladı.

Dr. Belden, çocuğun öfke nöbeti geçireceği endişesi ile evden ayrılırken büyük huzursuzluk yaşayan anne-babalara bu durumu uzman yardımına almanın gerektiğini gösteren bir işaret olarak değerlendirmelerini tavsiye etti.

Araştırma sonuçları The Journal of Pediatrics dergisi Ocak 2008 sayısında yayınlandı.

Okul öncesi çocuğunuzun iyi bilgisayar kullanma alışkanlıklarını geliştirmesine nasıl yardımcı olabilirsiniz?

Kullanacağınız programları dikkatli seçin. Programın çocuğunuzun yaşına uygun olmasına ve öğrenme deneyimi sunmasına özen gösterin.

Bilgisayarın çocuğunuzun gelişimsel ihtiyaçlarını engellemesine izin vermeyin. Çocukların gelişim ve ruh sağlığı açısından yaratıcı oyunlar ve hayal güçlerini kullanarak zaman geçirmeye ihtiyaçları vardır. Ayrıca karar vermeyi, sıra beklemeyi öğrenmeleri ve bir faaliyette uzmanlık kazanabilmeleri için yetişkinlerle ve diğer çocuklarla karşılıklı etkileşim kurmaları da gereklidir. 

Çocuğunuz bilgisayar kullanırken ona sorular sorun. "Bu oyun nasıl oynanıyor?", "Buraya geldiğin zaman ne oluyor?", "Hangi karakter konuşuyor?" gibi sorular sorarak ekranda gördükleri üzerinde düşünmesini sağlayın.

Bilgisayarın çocuğunuzun fiziksel aktivite ve el-göz koordinasyonunu geliştirici faaliyetler yaparak zaman geçirmesini engellemesine izin vermeyin. Bilgisayar süresini kısıtlayın ve açık hava oyunlarını, el işi faaliyetlerini, okumayı, dans etmeyi, vb. teşvik edin.

Çocuğunuza hem bilgisayardayken hem de bilgisayardan uzak olduğu zamanlarda yaratıcılığını teşvik edecek yazılımlar ve web siteleri ile tanıştırın. Örneğin bilgisayarda okuduğunuz bir öyküyü daha sonra kağıda resimlemesini isteyin.

Örneğin bir ortamdaki kayıp nesnelerin keşfedilmesine yönelik oyunlar gibi, çocuğunuzun başkaları ile yarışmak yerine onlarla birlikte oyun oynayabileceği programlar bulun. Çocuğunuzu kardeşi ve arkadaşları ile birlikte oynamaya teşvik edin ve video oyunlarını etrafta oynayacak hiç kimse olmadığında zaman öldürmek amacıyla kullanmasını teşvik etmeyin.

Bilgisayarı çocuğunuza paylaşma ve sıra beklemeyi öğretecek bir araç olarak kullanın. Oyun seçimlerine ya da oyunun oynanmasında hakimiyet kurmasına izin vermeyin.

Sizin de oynayıp oynayamayacağınızı sorun. Ebeveyn olmanız eğlenceye katılamamanız anlamına gelmez. Çocuğunuzun oyunu size "öğretmesine" izin verin.

Örneğin fon grafiklerinin, karakterlerin seçilmesi gibi, çocuğunuzun kararlar vermesine ve yeni şeyler denemesine olanak verecek programlar bulmaya çalışın.

Çocuğunuzun önceden inceleyip onay vermediğiniz hiçbir oyun sitesine girmesine izin vermeyin.

* Pediatrics, Haziran 2004

Doğumdan ergenlik dönemine kadar çocuğunuzun gündüz uyku düzeni, uyku ihtiyacı, farklı yaşlarda karşılaşma olasılığınızın yüksek olduğu sorunlar ve yapmanız gerekenler... Sizin iyi bir gündüz uykusu çekmeniz için küçük ama önemli ipuçları...

Her çocuk birbirinden farklı olsa da, çeşitli yaşlarda oluşan tipik düzen ve yaşanan sorunların şu şekilde özetlenmesi mümkün:

İlk altı hafta
Büyük olasılıkla hamileyken bebeğinizin gündüz uykusu sırasında yapacaklarınız konusunda hayaller kurmuş, belki kitap okumayı, film izlemeyi ya da arkadaşınızla evinizde veya telefonda sohbet etmeyi tasarlamışsınızdır... Oysa bebeğiniz dünyaya geldikten kendinizi bir duş almak ya da azıcık kestirmek amacıyla bebeği uyutmak için tüm yaratıcılığınızı kullanırken bulabilirsiniz!

Gerçekten de, gündüz kestirmeleri çok değerli bir mola ve dinlenme olanağı olabileceği gibi, özellikle de bebeğin uyku düzeninin sizin istediğiniz şekilde olmaması gerilim yaratabilir.

Ancak bilmelisiniz ki, ilk altı haftada gündüz uykusu diye bir şey yoktur! Bebeğiniz gün boyu beslenir, altı temizlenir, uyur ve uyanır. Siz ise bu süreçte herhangi bir rutinin ya da önceden tahmin edilebilir uyku zamanlarının olmadığını fark edersiniz. Bu dönemde bu durum normaldir ve bunu değiştirmek için yapabileceğiniz fazla bir şey de yoktur.

6 hafta- 3 ay
Bu aşamada en fazla görülen düzen hiçbir düzenin olmamasıdır! Bu yaştaki bebekler geceleri daha uzun sürelerle uyurken, gündüz uykuları daha kısa süreli olabilir ve gün içinde ihtiyaç duydukları herhangi bir zamanda uyuyabilirler. Bu dönemde bebeğin doğal uyku-uyanma eğilimlerine uymanız önemlidir. Haftalar ilerledikçe bebeğiniz geceleri daha uzun uyumaya başlayacaktır.

Bebeğim gündüz ve geceyi karıştırıyor
Bazı bebekler gün içinde daha uzun sürelerle uyur ve gece hem sık sık uyanır hem de uyanık kalmak isterler. Bebeğin gece gündüz farkını öğrenmesi için gece beslemelerinde odanın karanlık ve sessiz olmasına özen göstermelisiniz. Gün içinde ise uykusu sırasında hareketlenme belirtilerini izlemeli ve gündüz uykusunun çok uzun sürememesi için uyandırmanızın uygun olup olmayacağını değerlendirmelisiniz.

Bebeğim sadece kucağımda uyuyor, yatağına bıraktığım anda uyanıyor ve ağlıyor
Bebek gözlerini ilk kapadığı ve rüyalar alemine dalmış gibi gözüktüğü ilk anlarda aslında çok hafif bir uykudadır. Yatağına bırakmak ya da üzerlerine bir örtü örtmek bile sıçrayarak uyanmasına neden olabilir. Bu nedenle bebek uyuduktan sonra yerini değiştirmeden önce daha derin uyku aşamasına geçmesi için yaklaşık 20 dakika beklemeniz gerekir.

3 - 6 ay
Dört ay civarında bebeklerin çoğu iki gündüz uykusu (biri sabah, diğeri öğleden sonra) ve daha uzun gece uykusu şeklinde bir düzen oluşturmaya başlarlar (gece uykusu beslenme amacıyla kesintilere uğrayabilir). Ancak yine de çoğu bebek altı ayı doldurmadan uykuları düzene girmez. Bakan kişi için zorluk yaratsa da bu az görülen bir durum değildir.

Bebeğim sadece emerken uyuyor
Bu da çok normal bir durum... Küçük bebekler çoğunlukla uykuya dalmak için emzirilerek, sallanarak ya da kucakta gezdirilerek ilgi görme ihtiyacı duyarlar. Ancak aslında çoğu bebek karnı doyduktan sonra yatağa bırakıldığında rahatlıkla kendiliğinden uykuya dalabilir. Kendi kendine uykuya dalma konusunda alıştırma yapmak için gece uykusundan ziyade gündüz uykuları daha uygundur. Yine de bebeğiniz alıştırma sırasında çok gerilirse onu zorlamamalı ve daha sonra yeniden denemek üzere konuyu ertelemelisiniz.

İşlerimi yapabilmek için gündüz uyumasını istiyorum
Pek çok anne bu gerilimi yaşar. Ancak sizin bebeğinizin, arkadaşınızın her seferde üç saat uyku çeken bebeğinden farklı ve daha uyanık bir bebek olduğunu kabul etmeyi öğrenir ve uyanmaması için neler yapmanız gerektiğini belirlerseniz uzun öğleden sonralarını göğüslemeniz kolaylaşır. Öte yandan evin içinde dolaştırabileceğiniz bir anakucağı ya da oyun parkı ev işlerini yaparken bebeğinizle de ilgilenmenize yardımcı olabilir.

Bebeğimin gündüz uykuları tilki uykusu gibi!
Bu dönem de bu da normal bir durumdur. Sadece bebeğinizin verdiği ipuçlarını izlemeniz ve ne zaman ve ne kadar uyuduğu konusuna çok takılmamanız gerekli. 

6 - 12 ay
Bu yaşta gündüz uykusu düzeni oluşturabilirsiniz. Bu dönemde bebeklerin çoğu günde iki kez, toplam 2-3 saat uyurlar.

İlk yılın ikinci yarısından itibaren belli bir uyku rutini oluşturmanız ise çok faydalı olacaktır. Örneğin bu rutin uykudan önce kısa bir süre bebeğiniz kucağınızdayken bir masal anlatmak, sevdiği bir ninniyi söylemek olabilir. Uykuya dalmak üzereyken ancak henüz uykuya dalmamışken yatağına bırakarak bebeğinize emmeden, sallanmadan, biberonsuz yani yardımsız olarak uykuya dalmayı öğretmeye de başlayabilirsiniz.

Bebeğim uykuya dalmamak için mücadele ediyor!
Altı aylıktan küçük bebekler yorulduklarında daha kolaylıkla uykuya dalarlar. Ancak altı ay dolduktan sonra (gündüz uykuları daha düzenli bir hal almış olsa bile) bebekler uykuyu geciktirme kabiliyetini de geliştirirler. Bebeğiniz özellikle heyecan verici faaliyetleri kaçırdığını düşündüğünde veya ayrılık kaygısı nedeniyle beşikte yalnız kalmak istemediğinde uykuya direnebilir. Böyle durumlarda esnek olmalı ve bebeğinizin uyku öncesi rutinini aktif oyun modundan çıkarak sakinleşmesi ve gevşemesini sağlayacak tarzda ayarlamalısınız.

Bebeğim diş çıkarıyor ve uyku düzeni tamamen bozuldu
Bunun nedeni her zaman diş çıkarmak olmayabilir, tatile çıkmak, hastalık, seyahat veya büyük çocuğun programlarına götürmek üzere araba yolculuğu yapmak zorunda olmak gibi durumlar da düzeni bozabilir. Diş çıktıktan ya da seyahatten döndükten sonra bebeğinizin hemen eski uyku düzenine dönmesini beklememelisiniz. Eski uyku düzenine dönmesi yavaş yavaş ve aşamalı şekilde gerçekleşebilir.

1 -2 yaş
Bu dönemde çocuklar arasında büyük farklılıklar oluşur ancak 18 ay civarında çocukların çoğunda gündüz uykusu sayısı bire düşer. İdeal olarak toplam gündüz uykusu süresi üç saatten az olmalıdır, aksi halde çocuğun gece uykusu kesintiye uğrar. Kreşlerde de çocuklar genellikle öğleden sonra bir kez uyutulurlar.

İki kez uyuduğunda fazla geliyor, bir kez uyuduğunda yetmiyor
Çocuğunuz günde iki kez uyursa gece boyunca uyuması zor olur. Sadece bir kez uyuduğunda ise ikindi saatlerinde uyku ihtiyacı dayanılmaz bir hal alarak mama tabağının içinde uykuya dalabilir!

Böyle durumlarda çocuğunuzun ihtiyacını karşılayacak uzunlukta uyumasını sağlamaya çalışmalısınız. Örneğin sabah uykusunu atlayıp, öğle yemeğini saat 11.00 civarlarında vermeniz durumunda öğlen saatlerinde uykuya dalabilir ve öğleden sonra akşama kadar olan süreyi daha mutlu geçirebilir. Ayrıca akşam uykusu saatinde de çok ayık olmaz.

Gündüz uykusu çok uzun sürüyor
Bazı çocuklar her gün dört-beş saat boyunca uyurlar. Bu durum kreş ya da çeşitli aile aktiviteleri açısından sorun yaratabilir. Ayrıca bu durum çocuğunuzun gece uykusunu alamadığını da gösteriyor olabilir. Öğleden sonra beş saatlik uykunun ardından gece yarılarına kadar uyanık kalması, ertesi gün öğleden sonra yine bitkin düşüp yine beş saat uyuması sıkıntı verici bir kısır döngüye dönüşebilir. Böyle durumlarda birkaç akşam huzursuzlaşmasına yol açsa bile yeni uyku düzeni oluşana kadar çocuğunuzu üç saat uyuduktan sonra veya 16.00 dan önce mutlaka uyandırmalısınız. 

3 ve 4 yaşlar
Bu da yeni bir geçiş aşaması olup, kreşe başlamış çocuğunuz bu dönemde gündüz uykusunu tamamen bırakabilir. Ancak bu dönemde çocuklar arasında büyük farklılıklar olabildiğini ve örneğin 2 yaşında bir çocuk gündüz uykusunu bırakmaya gayet hazır olabilirken, dört yaşında başka bir çocuğun halen her gün iyi bir gündüz uykusu çekmeye ihtiyaç duyabileceğini unutmamalısınız. Bu değişkenliklerden dolayı kendi çocuğunuzun ihtiyaçlarını sizin anlamanız ve buna uygun davranmanız gerekli.

Bu geçiş döneminde gündüz uykuları düzensizleşebilir, bir gün uyuyup ertesi gün uyumayabilir. Sanki yarım bir gündüz uykusuna ihtiyacı varmış gibi gözükebilir. Çevre de önemlidir. Kreşte düzenli öğleden sonra uykusuna katılabilir, buna karşın evde kardeşiyle birlikteyken ya da yapacak pek çok şey varken canı uyumak istemeyebilir.

Çocuğumun kreşinde gündüz uykusu yok ancak çocuğumun buna halen ihtiyacı var
Bu durumda çocuğunuzun eve dönüş saatinin eve geldikten sonra uyuma fırsatı bulabilecek bir saatte olmasını sağlayama çalışabilirsiniz. Bunu yapamıyorsanız çocuğunuzu gece daha uzun uyumaya teşvik edebilirsiniz.

Kızım kreşte uyuması gerektiği halde uyumuyor
Bazı çocuklar öğleden sonra uykusuna ihtiyaç duysa da, bazı çocuklar da uyumaları beklendiğinde ve yorgun olmadıklarında gerilim yaşayabilirler. Kreşlerin çoğunda uyumayan çocuklar için uyku zamanında "sessiz ve sakin oyun" fırsatları sağlanır. Çocuğunuz için doğru yöntemi belirlemek üzere öğretmeni ile görüşebilirsiniz.

Daha büyük çocuklar
Beş yaşından büyük çocuklar çok nadiren gündüz uykusuna ihtiyaç duyarlar. Bu yaştaki bir çocuğun gündüz uykusunu bıraktığı halde gün içinde yeniden uyumaya başlaması durumunda dikkatli olmalı ve nedenleri araştırmalısınız. Bu durum bir depresyon, hastalık ya da uyku apnesi gibi bir uyku bozukluğunun belirtisi olabilir.

Ergenlerin çoğunlukla geç saatlere kadar uykusu gelmez ve sabah okul için erken kalkmak zorunda olduklarından öğleden sonra biraz kestirebilirler. İdeal düzen bu olmasa da, ergenlikte yaşanan hormonal değişimler geç saatlere kadar uykularının gelmemesine neden olabildiğinden, öğleden sonra kestirmeleri ihtiyaçları olan dinlenmeyi sağlayabilmeleri açısından yararlı olabilir.

Her yeni anneye "gündüz bebek uyurken sen de uyu" tavsiyesi verilir. Bu gerçekten de iyi bir tavsiye olmakla birlikte her zaman uygulamak mümkün olmayabilir. Tam siz uykuya daldığınızda bebeğin uyanması ise büyük bir gerilim yaşamanıza neden olabilir. 

Şüphesiz büyük çocuğunuz da varsa yeni bebeğinizle birlikte uyumanız neredeyse imkansız olabilir. Ancak bu durumda dahi bebeğiniz uyurken elinizden geldiğince dinlenmeye çalışmanız, örneğin mutfak tezgahını kazımaktan vazgeçmeniz hepiniz açısından daha faydalı olacaktır!

Gece diş çıkaran bir bebekle ya da grip geçiren 3 yaşındaki bir çocukla uyanık kalmış yorgun anne-babalar için gündüz uykusu ruh durumunun korunması açısından bir can simidi olabilir. 

İyi bir gündüz uykusu çekmeniz için bazı ipuçları

Öncelikle, yataktan kendi başına çıkması mümkün yaştaki çocuğunuzun sizden önce uyanması durumunda güvende olmasını sağlayın.

Uykunun zamanlaması önemli ve ikindi öncesi gündüz kestirmesi için en ideal zamandır. Bu saatlerde hem yeterince yorulmuş olursunuz, hem de kestirmenizin gece uykunuzu etkileme riski daha az olur.

Uyku sonrası sersemlik yaşamamak için uykunuz ya 30 dakikadan kısa (böylece derin uyku aşamasındayken uyanmak zorunda kalmamış olursunuz) ya da 90 dakika civarında (böylece uykunun daha hafif bir aşamasında uyanmış olursunuz) olmalıdır. Bu amaçla saati kurabilirsiniz.
Kendi kendine uykuya dalmayı öğretebilirsiniz
İlk günlerden itibaren bazı konulara dikkat ederek, bebeğinize sağlıklı bir uyku alışkanlığı kazandırabilirsiniz.

Bebeğinizle birlikte ilk günlerinizde uyku zamanlarının düzensiz olduğunu ve zamanının çoğunu (günde 16-17 saat) uyuyarak geçirdiğini göreceksiniz. Buna karşın her bir uykusu ortalama bir-iki saat sürecektir. Ancak zamanla bebeğinizin uyku düzeni ve uyku ihtiyacında değişiklikler olduğunu da fark edeceksiniz.

Bebeğin uyku düzeni oluşurken bazı müdahalelerde bulunarak sağlıklı bir uyku alışkanlığı kazandırmanız ve evdeki herkesin daha rahat ve daha düzenli uyuyabilmesini sağlamanız mümkün.

Bunun için en baştan itibaren şu konulara dikkat etmelisiniz:

Gece sakin ve sessiz olun
Gece bebeğinizi beslerken onu çok fazla uyarmayın, hareket ederek veya gürültü yaparak uyanmasına neden olmayın. Gece ne kadar az uyaran olursa, yeniden uykuya dalması da o kadar kolay olur.

Gündüz uykusunu sınırlayın
Bebeğinizin gündüz uykularının süresi ne kadar uzun olursa gece uyanma ihtimali de o kadar artar. Bu nedenle gündüz uykuları için belli bir süre belirleyerek o süreden sonra uyanmasını sağlayabilirsiniz.

Uykusunun geldiğini gördüğünüz anda yatağına koyun
Bebeğin kendi kendini rahatlatmayı ve kendi başına uykuya dalmayı öğrenmesi önemlidir. Uykuya dalması için sallar ya da kucağınıza alırsanız, gece uyandığında dalmak için yine sizin aynı şekilde yardım etmenize ihtiyaç duyar. Gece meydana gelen periyodik uyanmalarda kendisini sakinleştirmeyi öğrenmek için kendi kendine alıştırma yapma fırsatına da sahip olması gerekir.

Uyku zamanında yalancı memeden uzak durun
Bebek yalancı meme ile uyuması ve yeniden dalmak için kendini sakinleştirmek üzere yalancı memeyi kullanması bunun bir alışkanlığa dönüşmesine neden olabilir. Yalancı meme bebeğin uyumasına yardımcı olmak için değil bebeğin emme refleksini tatmin etmek için kullanılmalıdır. Bebeğiniz ağzında emzik varken uykuya dalarsa, emziği ağzından yavaşça alın.

Bebeğin gece mızıldanmalarına cevap verme sürenizi geciktirin
Yaklaşık 4-6 aydan itibaren gece uyandığında kontrol etmek için yanına gitmeden önce birkaç dakika beklenmesi doğru olur. Bu sürede kendi kendini sakinleştirerek yeniden uykuya dalması mümkün olabilir.

Ağlaması devam ederse, sessizce kontrol edin. Işığı açmaktan, bebeği kucağınıza almaktan, sallamaktan veya oynamaktan kaçının. Ağlaması devam eder ya da şiddetlenirse birkaç dakika daha bekleyin ve sonra yeniden kontrol edin. Bir türlü sakinleşemiyorsa onu neyin rahatsız ediyor olabileceğini anlamaya çalışın. Açlık, altının kirli olması, ateş ya da başka bir nedenden dolayı ağlıyor olabilir. Bu ihtiyacını gidermeniz, sakinleşerek yeniden uyumasını sağlayabilir.

Yenidoğan bebeğin ne kadar günlük uykuya ihtiyacı vardır?
Yenidoğan bebekler günde ortalama 16-18 saat uyurlar, ancak uykunun düzenli bir ritim alması zaman alır. 3. aya doğru günde 14-15 saat uyumaya başlarlar. 0-3 ay arası bebekler kesintisiz olarak 3-4 saatten fazla uyuyamazlar. Bütün gece beslemek ve altını değiştirmek için sık sık kalkmak gerekir.

Yorgun olduğunun işaretlerini belirleyin
6-8 hafta arası bebekler 2 saatten fazla uyanık kalmazlar, eğer bundan daha uzun süre yatağa konmazlarsa aşırı yorulup uykuya geçmede güçlük yaşarlar. Uykulu, yorgun olduğunun işaretleri gözlerini ovalaması, kulağı ile oynaması, gözaltlarında koyu halkalar oluşmasıdır. Bunların birini gördüğünüzde hemen bebeği yatağına koyun. 

Gece ve gündüzün farkını öğretin.
Bazı bebekler gece aktif olup, gündüz zamanlarında daha rahattırlar. İlk haftalarda bu duruma bir şey yapılamaz, ancak ikinci haftada gece ve gündüz farkı öğretilmeye başlanabilir.

Gündüz uyanık olduğunda onu meşgul edip uyanık tutun, odayı aydınlık tutun, müzik sesi, yüksek sesle konuşmaları engellemeyin. Geceleri uyandığında onunla oynamayın, gürültülü ve ışıklı ortam olmamasına dikkat edin. Bebekler böylece zamanla gecelerin uyumak için olduğunu öğrenirler.

Kendi kendine uykuya dalmasına izin verin.
6-8 haftadan itibaren, bebek uykulu ancak henüz tam dalmamışken yatağa koyarak kendi kendine uykuya dalmasına izin verin. Alışkanlık yapabileceğinden, sallayarak ve besleyerek uyutmamaya özen gösterin.

İki araştırma, uyurken solunum sorunları yaşayan çocukların zihinsel gelişim ve zeka testlerinde, diğer çocuklardan daha düşük puanlar aldıklarını ortaya koydu. ABD Ulusal Sağlık Enstitüleri’nin haberine göre, bu araştırmalardan ilkinde, uyku sırasında çok sayıda, kısa solunum durmaları (apne) veya kalp atım hızında yavaşlama yaşayan bebeklerin bir yaşında yapılan zihinsel gelişim testlerinde, bu sorunları yaşamayan bebeklere kıyasla daha düşük puan aldıklarını gösterdi.

Diğer araştırma ise uyku sırasında sık sık horlayan, sesli veya gürültülü nefes alan veya anne-babaları tarafından uyku apnesi gözlemlenen 5 yaşındaki çocukların zeka, hafıza ve diğer standart zihinsel testlerde diğer yaşıtlarına kıyasla daha düşük puan aldıklarını ortaya çıkardı. Ayrıca bu çocuklarda davranış sorunlarının da daha fazla olduğu görüldü.

Bu araştırma bulguları uyku sırasındaki solunum sorunlarının ciddi sağlık sonuçları doğurabileceğini gösteriyor. Çocukların %10’undan daha fazlasında uykuda solunum bozulmasının en hafif türü olan horlamanın ve çocukların üçte birinde solunumun uyku sırasında kısa süreyle ve tekrar tekrar durması anlamına gelen uyku apnesinin görüldüğü belirtiliyor.

Uyku apnesinin, uyku sırasında boğazın gerisinde bulunan hava yollarını kısa sürelerle tıkayan bademcik ve geniz etinin daha sık görülmesi nedeniyle, okul öncesi dönem çocuklarında daha sık görüldüğü de bildirildi. Fazla kilolu veya obezite sorunu olan çocuklarda da uyku apnesi daha sık görülüyor.

Araştırmalardan birinde uyku sırasında beş defadan fazla kalp atım hızında anormallik veya uyku apnesi yaşayan bebeklerin, 1 yaşında yapılan zihinsel gelişim testlerinde bu sorunu yaşamayan bebeklere kıyasla daha düşük puan aldıkları ortaya koyuldu. Kalp atım hızındaki anormallik ve uyku apnesi ise oksijen düzeylerinde düşme ile ilişkilendirildi.

Boston Üniversitesi Tıp Fakültesinde 5 yaşındaki 205 çocuk üzerinde yapılan bir diğer araştırmada da uykuda solunum sorunu yaşayan 61 çocuğun nörokognitif fonksiyonları, bu semptomları yaşamayan 141 çocuk ile kıyaslandı. Aileler tarafından bildirilen uyku sırasındaki solunum sorunları ise horlama, ağır, sesli veya gürültülü nefes alma veya uyku sırasında gözlenen apneler (kısa süreli nefes durması) oldu. Ayrıca bu çocuklar bir gece boyunca uyku testine de tabii tutuldular.

Bu araştırma uyku sırasında solunum sorunu yaşayan çocukların yönetici fonksiyon (dikkat ve planlama), hafıza ve genel zekayı ölçen standart testlerde daha düşük puan aldıklarını ortaya koydu. Ayrıca ailelerle yapılan anket çalışmalarında bu çocuklarda, davranış sorunlarının, uyku sırasında solunum sorunu yaşamayan çocuklara kıyasla önemli ölçüde fazla yaşandığı görüldü.

Araştırmacılar uyku apnesi yaşamayan, ancak uyku sırasında hafif solunum sorunları yaşayan çocuklarda dahi nörokognitif gelişimin etkilendiğini belirtiyor ve ciddi sorunlara işaret edebileceği için aileleri çocuklarının horlaması konusunda dikkatli olmaya çağırıyorlar.

Bu çocuklarda esas olarak horlama ile ilişkilendirilen uykuda hafif solunum sorunları çocuğun sık sık uyanmasına, uykusunun bölünmesine, uyku kalitesinin düşmesine ve dolayısıyla da uykusuzluğa neden oluyor. Bu bulgular, çocuklar ve yetişkinler üzerinde yapılan ve uykusuzluk ve kalitesiz uykuyu, okul ve iş performansında sorunlar; hafıza ve konsantrasyon sorunları; yaralanma riskinde artış ve dürtü, duygu ve davranışları kontrol etmede zorluk yaşanması ile ilişkilendiren başka araştırmaların sonuçlarıyla uyumlu olduğu da belirtiliyor.

Buna karşın, araştırmacılar, uykusuzluğun etkilerinin çocuklarda genellikle önemsenmediği ya da yanlış yorumlandığı, ertesi gün uykulu ve cansız davranan yetişkinlerin aksine, uykusuz kalan çocukların daha aktif ve hatta hiperaktif davrandıklarını da vurguluyorlar.

Özellikle uyku sırasında solunum sorunlarının bebeklik ve erken çocukluk döneminde yaşanmasının uzun vadeli sonuçlara yol açabileceği de vurgulanan bir diğer konu. Örneğin Louisville Üniveristesi’nde yapılan bir araştırma yüksek sesle ve sık sık horlayan küçük çocukların solunum sorunlarının tedavi edilmesi veya kendiliğinden iyileşmesinden yıllar sonra bile, ortaokul başarılarının daha düşük olduğu belirtiliyor.

Bu araştırmalar ailelerin ve pediatristlerin bebek ve çocukların uyku sırasında yaşadıkları ve önemsiz gibi gözüken solunum sorunlarını ciddiye almaları gerektiğini ortaya koyuyor.

2002 yılında Amerikan Pediatristler Birliği de çocuklardaki obstrüktif uyku apnesinde uygulama rehberini yayınladı. 

Bu rehberde tüm çocukların horlama açısından taranması ve obstrüktif uyku apnesi teşhis edilen çocukların mutlaka tedavi edilmesi gerektiği belirtiliyor.

Çocuklarda büyüme hormonu özellikle uyku sırasında arttığı için, düzenli ve yeterli uyuyan çocuklar daha iyi serpiliyor. Öyle ki; bazı araştırmalarda, bademcikleri sebebiyle iyi uyuyamayan çocukların ameliyat sonrasında birden boy attıkları, büyüdükleri görülmüş.

Çocuklar uyuyarak büyüyebilirler mi? 
Aslında ninnilerdeki "uyusun da büyüsün" sözü bu anlamda doğrudur. Uyku sırasında, özellikle çocuklarda büyüme hormonu çalıştığı için, çocuklar bu sırada daha fazla büyürler.

Uyku problemi yaşayan, uyku apne hastalığı olan çocuklarda gelişme bozukluğu görülür, hatta bazı çocuklar uykuda kesintiye neden olan bademcikleri alındıktan sonra, birden büyüme gösterirler.

Bazı çocuklar neden uyumaz? 
Hiçbir sağlık sorunu olmayan, huzurlu çocuklar her zaman uykuya eğilimlidir. Büyüme hormonu uyku sırasında salgılandığından, çocukların sağlıklı bir büyümeye ulaşabilmeleri için sağlıklı bir uyku uyuyabilmeleri gereklidir. Çocukların uyku saatleri erişkinlerden çok daha uzundur. Yeni doğanda 15 saatken, sonraki yıllarda en az 12 saattir.

Çocukların uykularının bozulmasına sebep olan en önemli sorunlardan biri; burunlarından yeterli nefes alamamalarıdır. Rahat burun solunumu yapamayan çocuklar yatak içinde sürekli döner, kafası terler hatta horlar. Bu nedenle sürekli uykusu bölündüğünden, gecesini dinlenerek ve rahat geçiremeyen çocuk gün boyu huysuzluk yapabilir.

Orta kulak iltihabı olan, diş çıkartan, gazı olan ya da vücudunun herhangi bir yerinde başka bir tıbbi sorunu olan çocuklar huzursuz olup, uykusuzluk sorunu çekeceklerdir. 

Böylesi tıbbi bir sorunu olmayıp da yine de sağlıklı uyuyamayan çocukların birçoğunun gece uykuda rahat nefes alamama sorunu ile karşılaştıklarını biliyoruz.

Uyku hastalığı kaç yaşından itibaren başlar? 
Solunuma başladığı ilk andan itibaren çocuklarda uyku apne hastalığı baş gösterebilir. Özellikle yeni doğanda oluşan apneler fizyolojik sayılıp, herhangi bir tedavi gerektirmemektedir.

Bir aylık yeni doğan dönemi bittikten sonra devam eden apneler ya da horlama şikâyetleri incelenmeye değer. 

Çocukluk döneminde tedavi kararını genelde annelerden aldığımız bilgilere göre veririz. Gece boyu çocuğun uykusunu seyreden annedir. Eğer anne çocuğunun nefesinin uzun dönem kesilmesinden korkmaya başladıysa, çocuğunun çok huzursuz olduğunu düşünüyorsa, aşırı terlemelerinden şüpheleniyorsa, tedavi amacıyla mutlaka doktora getirmelidir.

Uykusunda altını ıslatan çocuklarda da uyku hastalığı var mıdır? 
Uykusunda altını ıslatan ve tedavisi başarısız olan birçok çocuğun uykuda solunum problemi olduğunu biliyoruz. Bu sorunun çözülmesi ile, hem çocuğu hem de aileyi sıkıntıya sokan şikâyetten çoğu zaman kurtulmak mümkün oluyor. Ayrıca gece dişini gıcırdatan çocuklarda da bu sorun belirti sayılabiliyor.

Uyku sorunundan şüphelenen aileler çocuklarını hangi doktora götürsünler? 
Öncelikle çocuk doktoruna başvurmaları gerekir. Eğer herhangi bir başka hastalıktan kaynaklanmıyorsa, uykusuzluk sorununda genellikle sebep; geniz eti ya da bademciğin, olması gerekenden büyük olmasıdır. Çünkü ani çocuk ölümleri gibi dünyanın en kötü sorunlarından biri, uzamış apneler nedeniyle olmaktadır.

Uyku hastalığının tedavisi çocuklarda da büyükler gibi mi yapılıyor? 
Çocuğun yaşının tedavi seçeneğinin belirlenmesinde önemi büyüktür. Normal olarak 11 yaşından sonra geniz eti ve bademcikler küçülecektir ve şikâyetler kendiliğinden geriler.

Ama çocuk üç yaşından büyükse ve bu şikâyetlerden çok sıkıntı çekiyorsa, sorunu oluşturan etkene yönelik tedavi yapılmalıdır.

Bu; geniz etinin, bademciğin alınması ya da burundan veya ağızdan solunum almasını engelleyen hastalığın tedavisini ortadan kaldırmak şeklinde olabilir. Birçok hastada fark edilememiş veya tedavisi yetersiz yapılmış alerjik burun hastalığının ilaçla tedavisi de uyku sorununu çözebilir.

Ergenlik döneminde beliren uyku sorunu neden kaynaklanır? 
Ergenlik çağında da uyku sorunları erişkinlerinkine çok benzerlik gösterir. Ancak buradaki önemli nokta; tedavide çok aceleci davranılmamasıdır. Genel anlamda günlük hayatı çok bozucu şikâyetler oluşturmuyorsa, vücudun gelişimini tamamlamasını, büyümenin sonlanmasını bekleyip, erişkin yaş dediğimiz 17-18 e geldikten sonra tedaviyi planlamaktayız.

Eğer uyku sorunu, solunum bozukluğundan yani burundan kaynaklanıyorsa ve ilaç tedavisiyle bunu sonlandıramıyorsak, nefes alma sorununu gidermeye yönelik sınırlı operasyonlar, az da olsa yapılabilir.

Çocuğunuzda Bu Sorunlar Varsa Doktora Gidin 
Uyku hastalığı çocukların yüz ve iskelet gelişimlerini olumsuz etkiler. Bu çocuklar anne babalarına benzemek yerine, birbirlerine benzerler. Bu gelişimi engellemek için zamanında ve uygun tedavi edilmeleri gerekir.

  • Yüksek damak
  • Dişleklik
  • Gözaltı torbalanması
  • Balık ağzı (ağzın kapanmayıp hep açık kalması)
  • Uyurken kafa terlemesi
  • Yüzünde şişlik olan çocukların mutlaka bir doktora götürülmesi gerekir.

Çocuğunuzun (ve sizin!) rahat bir uyku çekmesine mani olan gizli uyku düşmanlarını tanıyın!
 
Çocuğunuzun bir türlü uykusunun gelmemesine, uykuya dalmakta zorlanmasına veya gece uykusundan uyanmasına aşağıdaki 5 durumdan biri yol açıyor olabilir...
 
 1  Parlak ışık
Parlak ışık ve aydınlık ortam çocuğunuzun beden saatini sıfırlayarak uykusunun gelmesini geciktirebilir. Yatma zamanından yaklaşık yarım saat önce çocuğun bulunduğu odada ışığı azaltmak ve loş, sakin bir ortam hazırlamak yararlı olabilir.
 
 2  Uyku hırsızları
Şunlar da çocuğunuzun kaliteli bir uyku çekmesini engelliyor olabilir:
 
Televizyon: Gün içinde ve akşam boyunca ne kadar fazla televizyon izlerde uykuya dalması o kadar zorlaşır ve gece uykusundan uyanma olasılığı artar. Uzmanlar 2 yaşından küçük çocukların hiç, daha büyük çocukların ise günde 2-3 saatten fazla ekran başında kalmamaları gerektiğini vurguluyorlar.
 
Kafein: Çocuk ve kafein kelimelerinin yan yana gelmesi saçma gibi gözükse de, çocukların kolalı içecekler, çikolata ve hatta bazı ağrı kesiciler kanalıyla kafein alabildiklerini unutmamak gerekir.
 
Gündüz uykusu: Çocukların çoğu 4 yaş civarında gündüz uykusuna ihtiyaç duymaz ancak 3 yaşındaki çocuğunuzun da gece geç saatlere kadar uykusu gelmiyorsa gündüz uykusunu azaltmayı veya tamamen kesmeyi düşünebilirsiniz.
 
Mizaç: Bazı çocuklar doğuştan gelen yapısı gereği gece kuşu olabilirler. Böyle bir durumda sabah düzeninizi çocuğunuzun biraz daha geç uyanmasına olanak verecek şekilde ayarlamaktan başka çareniz olmayabilir.
 
 3  Egzersiz
Çocuğunuz uyku saatinden önceki 3 saat içerisinde fiziksel olarak aktifse –bahçede kısa süreli koşuşturmak şeklinde olsa bile- uykuya geçişte zorluk yaşayabilir. Bundan dolayı akşam saatlerini sakin, rahatlatıcı faaliyetlerle geçirmesi için gayret etmelisiniz.
 
 4  Dekonjestan (tıkanıklık giderici) ve antihistaminik ilaçlar
Bu ilaçların bazıları uyarıcı işlev gören etken maddeler içerebilir. Dolayısıyla bu ilaçları gündüz deneyerek çocuğunuzu nasıl etkilediğini gözlemeli ve aşırı hareketlenmesine neden olması durumunda tuzlu su damlaları veya ortam havasını nemlendirme gibi seçenekleri denemeniz gerekebilir.
 
 5  Yoğun aktivite programları
Dersler ve ders dışı aktiviteler nedeniyle sürekli eve geç gelmek çocuklar için stres verici olabilir. Çocukların sakince zaman geçirmeye de ihtiyacı vardır. Bu nedenle aşırı yoğun geçmesine neden olan aktivitelerden en sevdiği bir tanesini seçip diğerlerinden vazgeçmeniz gerekebilir

 

Boston Çocuk Hastanesi Pediatrik Uyku Bozuklukları Merkezi Direktörü Dr. Richard Ferber in uyku eğitimi yöntemi Amerikan Pediatristler Akademisinin bebeklerin uykularını en iyi şekilde alabilmeleri için kendi kendilerini teskin etmeyi öğrenmeleri gerektiği yönündeki temel teorisine dayanıyor.

Ancak Dr. Ferber altı aylık ve daha büyük olan ve uykuya dalmak için sallanmak ya da emzirilmek gibi "uykuyu anne-baba ile ilişkilendirme" gereksinimi duyan bebekler için daha yapılandırılmış bir program öneriyor.

Bebeğin anne-baba tarafından teskin edilmesinden, kendi kendini teskin etmesine geçişi sağlayan Ferber yöntemi aşamalı ancak katı bir teknik. Yaygın inanışın aksine Dr. Ferber ne bebeğin kucağa alınmasının bebeği şımartacağını ne de anne-babanın hiç bir şey yapmadan bebeği yalnız başına ağlamaya terk etmesini savunmuyor.

Ne yapmanız gerekiyor? 
Bebeği sakinleştiren ve uyku zamanın geldiği sinyalini veren bir uyku öncesi rutini oluşturun. Örneğin banyo yaptırmak, bir masal okumak ve bebeğe sarılmak gibi.

Gece beslenmeleri devam ediyorsa; bebeğin kendi kendine uyumayı öğrenmesinden önce; gece beslemelerinin yerini bebeğin sırtını sıvazlamak, hafif hafif poposuna vurarak pışpışlamak gibi anne-baba müdahalesini içeren bir yöntemin almasını sağlayın.

Her gece bebeği henüz uykuya dalmadan önce yatağına koyun. Bebeğin sesini kolayca duyabileceğiniz bir yerde, ancak farklı bir odada uyuyun. Düzenli aralıklarla bebeğin yanına gittiğinizde bebeği kucağınıza almayın, sallamayın ve beslemeyin. Bunun yerine sizin sesinizi duymasını sağlayın ve karnını ya da poposunu okşayın. Bebeği rahatlatmak için odaya her gidişinizde sadece iki veya üç dakika bebeğin odasında kalın. Zaman içinde Bu süreleri size en uygun zamanı bulacak şekilde ayarlayın.

Bu düzeni oturttuktan sonra bebeği kendi kendine uyumaya alıştırmak için aşağıdaki yöntemi uygulamaya başlayabilirsiniz:

Birinci gün 
Yanına giderek bebeği rahatlatmadan önce beş dakika ağlamasına izin verin. Bir sonraki seferde 10 dakika ve daha sonra 15 dakika bekletin. Bebek 15 dakikadan sonra halen ağlamaya devam ediyorsa, gecenin geri kalan kısmında bebek uykuya dalana kadar, rahatlatmak için yanına gitmeden önce 15 dakikalık bekleme süresini uygulamaya devam edin.

İkinci gün 
Yanına gitmeden önce bebeğin 10 dakika ağlamasına izin verin. Daha sonraki seferde bebeğin yanına gitmeden önce 15 ve sonra da 20 dakika bekleyin. Bebek uykuya dalana kadar sakinleştirmek için yanına gitmeden önce 20 dakika beklemeye devam edin.

Üçüncü gün 
Yanına gitmeden önce bebeğin 15 dakika ağlamasına izin verin. Daha sonraki seferde bebeğin yanına gitmeden önce 20 ve sonra da 25 dakika bekleyin. Bebek uykuya dalana kadar sakinleştirmek için yanına gitmeden önce 25 dakika beklemeye devam edin.

Üçüncü günün sonunda çocukların çoğu kendi kendine uykuya dalmayı başaracak ve bir haftanın sonunda ise bu yönteme mutlaka cevap vereceklerdir. Aksi halde çocuk doktorunuzla durumu görüşün.

Tekniğin hoşunuza gidebilecek yönleri 
Kısa süreli üzüntü ve zorluk, ardından uzun süreli uyku: Sadece birkaç zor gecenin ardından bebeklerin çoğu kendi kendini teskin etmeyi öğrenir.

Bazı uzmanlar ve ebeveynler bebeğin kendi başına uykuya dalmayı öğrenmesinin bağımsızlık yönünde önemli bir adım olduğunu düşünmektedirler.

Gece uyanmalarının azaltılması ve evdeki herkesin uykusunu daha iyi almasının sağlanması açısından bu yöntem son derece başarılıdır.

Tekniğin olumsuz tarafları 
Bu yönteme kalbin dayanması kolay değil! İlk anda birkaç gün kısa bir süre gibi gözükse de, birçok anne-baba bebeğin uzun süre ağlamasına dayanamamakta ve dolayısıyla önerilen takvimi uygulayamamaktadır.

Bazı uzmanlar da bebeğin uykuya dalana kadar ağlatılmasının anneyi bebeğinin ihtiyaçlarına karşı duyarsızlaşmaya teşvik ettiğini ve ilk yılda bebekler için anne-babalarının kendilerine cevap ve güven vermesinin, kendi kendilerini teskin etmeyi öğrenmelerinden daha önemli olduğunu savunuyorlar.

Karar sizin!

Gece boyunca uyuyan bebeğiniz aniden geceleri uyanıp, çığlık çığlığa ağlamaya mı başladı? Karnının tok, altının temiz olduğunu biliyorsunuz. Yeniden uykuya dalabilmesi için kucağınıza alıyor, sallıyor, gezdiriyorsunuz.
Kendi yatağınıza alarak sizinle uyumaya alıştırmayı da istemiyorsunuz. O halde ne yapmalısınız? Bebeğinizin gece ağlayarak uyanmasının nedeni ne olabilir? Yeniden huzurlu ve düzenli bir uyku alışkanlığı kazanması için ne yapmalısınız?

Bebek neden geceleri uyanmaya başlar?
Bebeklerin aniden geceleri uyanmaya başlamalarının önemli nedenlerinden biri, altı veya yedinci ay civarında bebeklerde tıpkı yetişkinler gibi düzenli ve tekrarlayan uyku aşamalarının oluşmaya başlamasıdır. Dolayısıyla uyku sırasında her doksan dakikada bir de rüya aşaması yaşanır. Bazen bu rüyalar son derece canlı olur ve dolayısıyla bu da bebek için yeni ve bazen de uykusunu bozan bir deneyimdir.

Buna yine aynı yaşlarda ortaya çıkmaya başlayan ayrılık kaygısı da eklendiğinde bebeğin neden geceleri anne-babası tarafından rahatlatılma ihtiyacı duyduğu anlaşılabilir.
 
Ne yapmamalısınız?
Öncelikle gece uyanan bebeğinizi kendi yatağınıza götürmenizin veya dakikalar boyunca kucağınızda gezdirmeniz ya da sallamanızın bebeğin uyku sorunları için iyi bir çözüm olmadığını unutmamalısınız. 6-9 ay arasında anne-babaların bebeğin gece uyanmalarına yanlış cevaplar vermeleri nedeniyle pek çok bebeğin sağlıksız uyku alışkanlıkları kazandıkları sık görülen bir durumdur.

Ne yapmalısınız?
Tüm gelişimsel değişimlerde olduğu gibi, bu durumda da bazı zorluklar yaşanacaktır ancak yapmanız gereken en son şey bebeğinizin bu gelişim basamağını aşmasını engellemek olacaktır. Bunun yerine uyku öncesi aktivitelerini düzene koyabilir ve bebeğinizin ayrılık kaygısı nedeniyle ihtiyaç duyduğu güveni sağlayabilirseniz durum çok daha kolaylaşacak ve düzelecektir.

1- Uyku öncesini ayarlayın
Uyku zamanını mümkün olduğunca çocuk dostu bir zaman olarak düzenleyin ve değişmez bir uyku öncesi rutini oluşturun.

Örneğin akşamları ılık bir banyo bebeğin ihtiyacı olan fiziksel teması sağlayarak rahatlatıcı bir etki yaratabilir. Ayrıca bebeğin odasının kapısını açık bırakın ve gece lambası bulundurun. Sevdiği bir battaniye ya da tüylü oyuncağını birkaç gece uyurken kendi yanınıza aldıktan sonra bunu uyurken bebeğinize vermeniz de yararlı olabilir. Birçok anne-baba, "anne kokusu" olan bu nesnelerin bebekleri rahatlattığını söylemektedir.

2- Gece uyanmalarına hızlı ancak kısa müdahale edin
Unutmayın gece uyanmalarının nedeni gelişimsel bir aşamadır. Sevecen davranın ancak sınır koymayı da ihmal etmeyin. Işığı açmayın, bebeği beslemeyin ve mümkünse yatağından almayın. Sırtını okşayın, güven verin, hatta kısa bir ninni söyleyin ancak karşılıklı etkileşimi çok kısa tutun. Amacınız, sadece bebeğe orada olduğunuzu hissettirmek ancak bu rahatlatma ile kendi başına uykuya dalabileceğine güvendiğinizi göstermektir.

3- Gün içinde de ona yardımcı olun
Gün içinde bol bol sarılarak ve kucağınıza alarak bebeğinizin ayrılık kaygısı aşamasını atlatmasına yardımcı olun.

Bebeğinize masaj yapmayı henüz denemediyseniz, buna başlamanızın tam zamanı. Parmaklarınızı bebek yağı ile kayganlaştırın ve bebeğe masaj yapmaya başlayın. Özellikle banyo sonrasında bu çok rahatlatıcı olacaktır.

Ancak sadece ona dokunmakla kalmayın. Bebeğiniz oyun konusunda daha bağımsız olabildiği yeni motor becerileri de gelişti. Bu nedenle gün içinde bebeğinizi yüzüstü yere bırakın ve onunla oyunlar oynayın. Oyunu onun yönlendirmesine izin verin. Bebeğinizi kucağınıza alarak dans edin ve beslerken bebeği kucağınızda tutun.

Bu yaklaşım bebeğinizin anne-ya da babaya sağlıksız bir bağımlılık geliştirmek yerine, zor bir gelişimsel basamaktan yeni bir beceri kazanarak atlamasını sağlayacaktır. Yaklaşımınızda tutarlı olmaya özen gösterin. Sizin sakinliğiniz, planlı ve düzenli davranmanız bebeğinize yalnız olmadığı ve bu ve bundan sonra gelecek olan tüm olağanüstü gelişim basamaklarını başarıyla aşacağına güvendiğinizi gösterecektir.
Unutmayın sevginiz bebeğinize başarma gücü verir.

Yenidoğan bebeklerin uykularının çok hafif olmasının çok önemli faydaları olduğunu biliyor muydunuz? Gece terörünün iki uyku aşaması arasında takılmaktan kaynaklandığını veya geceleri hastalık belirtilerinin neden daha da arttığını biliyor musunuz?

İşte bebeklerin uykusuyla ilgili şaşırtıcı bazı gerçekler:

Hayatta kalma içgüdüsü
Yenidoğan bebeklerin kolaylıkla uyanmaları ve çok uzun süre uykuda kalmamalarının nedeni hayatta kalabilmek için buna ihtiyaç duymaları! Acıktığında, üşüdüğünde ya da burnu tıkandığında uyanarak bunu size haber verir. Uyanma ve size bir sorun olduğunu haber verme kabiliyeti bebeğin hayatta kalmasını sağlar.

Uyku bebeğin aklını da geliştirir!
Uykusunun hafif olması sadece bebeğin hayatta kalmasını sağlamaz, aynı zamanda daha akıllı olmasına da yardımcı olur! Bebeğin beyni REM olarak adlandırılan hafif uyku sırasında daha aktif olur ve bu tür bir uyku bilgiyi işlemesine olanak vererek zihinsel gelişimine yardımcı olur. Prematüre bebekler, zamanında doğan bebeklere kıyasla daha uzun süre bu şekilde uyurlar ve bu da onların gelişimini hızlandırır.

Gece terörü
Bebeğiniz uykuya daldıktan 15 dakika sonra derin uykuya geçer. Bundan 45-75 dakika sonra da derin uykudan çıkmaya ve daha hafif bir uykuya geçmeye başlar. Bazen bu aşamada kısa süreli uyanır ve bu iki aşama arasında takılıp kalır. İşte bu takılma anında uyku ile uyanıklık arasında bir karışıklık ya da diğer bir deyişle "gece terörü" yaşayabilir.

Geceleri hastalık belirtileri şiddetleniyor mu?
Bebeğinizin ateş, halsizlik gibi hastalık belirtileri geceleri daha da artıyormuş gibi mi geliyor? O halde bilin ki yalnız değilsiniz. İnsan vücudu hastalığı geceleri daha fazla hissetme eğilimindedir. Gün içinde uyanık kalmamızı sağlayan hormonlar ağrı ve ateşi baskı altında tutar, ancak gece uyumamızı sağlayan hormonlar hastalık sinyallerinin iletilmesine olanak verir.

Kendinizi çok mu yorgun hissediyorsunuz?
Kendinizi son derece yorgun mu hissediyorsunuz? Yine yalnız değilsiniz. Yeni bebek sahibi anne-babalar çocuğun yaşamının ilk yılında uykularından toplam olarak yaklaşık 450-700 saat kaybederler. İyi bir uykuya hasret yeni anne-babalar için tavsiyelerimiz!

İyi bir uykuya hasret kalan yeni anne-babalara
Yeni bebek sahibi olmuş çoğu anne-baba için deliksiz bir uyku sadece bir hayaldir. Ancak mümkün olduğunca fazla uyuyabilmek için size önereceğimiz basit ipuçlarını deneyebilirsiniz.

Yeni doğan bebekle yaşam saatlerin etrafında dönse de, umut çok uzakta değil aslında. Üç aydan itibaren bebeklerin çoğu gece beş saate kadar uyur. Altı aylık olduktan sonra da dokuz ile 12 saat boyunca uyumaları mümkündür!

O gün gelene kadar ise biraz yaratıcılıkla daha fazla uyumanız mümkün olabilir.

ÖNERİLER 

Yeterince uyumanızı sağlayacak sihirli bir formül yok, ancak aşağıdaki denemiş ve onaylanmış ipuçları size biraz fikir verebilir:

Bebek uyuduğunda siz de uyuyun
Telefonun sesini kısın, kirli sepetini saklayın ve mutfak tezgahındaki kirli tabakları unutun. Ev işleri bekleyebilir.

Sosyal nezaketi bir kenara bırakın
Arkadaşlarınız ya da akrabalarınız sizi ziyarete geldiğinde, hamarat ev sahibi olmaya çalışmayın. Bırakın siz biraz dinlenirken, bebeğe onlar baksın, çayı onlar hazırlasın.

Yatak odanızı geri alın
Başlangıçta, özellikle de emziriyorsanız, bebeğin sizin odanızda uyuması en pratik yöntem olabilir. Ancak bebeğinizin nefesi, hareketleri ve genel huzursuzluğu sizin sürekli uyanık kalmanıza neden oluyorsa, iyi bir uyku çekmek için odalarınızı ayırmanız gerekebilir.

Bebek telsizinin sesini de kısın
Yatağa uzandıktan sonra bebeğin her nefesini dinlemek de bebeğin sizin odanızda olması gibi uyumanıza engel olabilir. Telsizin sesini bebeğinizin ağlamasını işiteceğiniz şekilde ayarlayabilirsiniz.

Gece görevlerini paylaşın
Eşinizle her ikinizin de dinlenebilmesine ve aynı zamanda bebeğe bakmanıza olanak veren bir plan oluşturun. Emziriyorsanız, eşiniz bebeği yanınıza verebilir ve bezini değiştirebilir. Biberon kullanıyorsanız bebeği sırayla besleyebilirsiniz.

Kaçınılmazı erteleyin
Bazen gecenin ortasında mızıldanması veya ağlaması bebeğinizin sakinleşmeye çalıştığını gösteriyor olabilir. Bebeğin karnının aç olduğundan ya da bir rahatsızlığı olduğundan şüphe etmiyorsanız, neler olacağını görmek için birkaç dakika beklemeniz sorun olmaz.

İhtiyaç duyduğunuzda yardım isteyin
Güvendiğiniz bir arkadaşınız ya da akrabanızın bebeğe bakma teklifini geri çevirmeyin. İlla da bebeği ona bırakıp bir yerlere gitmeniz gerekmez. Sadece yatak odanıza geçip, kapınızı kapatabilirsiniz. Kendinize ayıracağınız bir saat bile enerji kazanmanıza yardımcı olabilir.

Yeni doğan bebeğinizin bakımı sizi çok yoracağından her an, her yerde uyumanız mümkün olabilecektir. Ancak durum her zaman böyle olmayabilmektedir de.

Uykuya dalmakta zorluk çekiyorsanız, ortamın uyku için uygun olmasını sağlayın. Rahat bir yastık ve yorgan seçin, televizyonu kapatın ve odanız serin ve loş olsun. Kahve ve sigaradan kaçının. Son olarak uykuya dalmak için ıstırap çekmeyin. 30 dakika içerisinde uykuya dalamadıysanız kalkın ve başka bir şey yapın. Uykunuzun geldiğini hissettiğinizde yeniden uyumaya çalışın.

Bir ya da iki hafta geçtiği halde uykuya dalmakta zorlanıyorsanız doktorunuza danışın. Altta yatan nedenlerin belirlenmesi ve tedavi edilmesi o çok ihtiyaç duyduğunuz dinlenmeye kavuşmanızı sağlayabilir.

Uykusuz gecelere artık bir son verebilirsiniz!

Gece bebeğiniz/çocuğunuz sık sık ağlayarak uyanıyor ve yeniden uykuya dalabilmesi için her seferinde onu kucağınıza almanız, sallamanız, arabasında gezdirmeniz gerekiyor. Artık bu durum sizin bitap düşmenize neden oluyor. Gece yeterince dinlenememiş olmanız gündüz de yorgun ve gergin olmanıza neden oluyor. İşin daha da kötüsü bu durum ailedeki diğer çocukların da uykularını alamamalarına neden oluyor.

Elbette bebeğinizi çok seviyorsunuz ve onun için her türlü fedakarlığı yapmaya hazırsınız. Ancak kötü bir uyku düzenini büyük fedakarlıklarla devam ettirmenizin bebeğinize hiçbir faydası olmayacağı gibi, gece yarısı uykulu ve bazen de gergin bir şekilde onu sallarken, gezdirirken ya da beslerken kaliteli ve yararlı bir iletişim içerisinde olmanız çok zor.

Unutmayın normal şartlarda bebekler 4 ya da 5 aylık olduktan sonra gece kalori ihtiyacı duymazlar ve dışarıdan bir müdahale olmadan kendi kendilerine yeniden uykuya dalma kabiliyetine sahiptirler. Tek yapmanız gereken onlara sahip oldukları bu kabiliyeti kullanmaları için yardımcı olmak ve fedakarlık potansiyelinizi daha verimli alanlara saklamak!

Aşağıda anlatılan planı dikkatle okuyarak ve sabırla en az 2 hafta uygulayarak, uykusuz gecelere veda edebilirsiniz. Ancak şunu kesinlikle unutmamalısınız: Bebeğinize her konuda yeni bir davranış alışkanlığı kazandırabilmek için, bir şeyi sadece birkaç kez ya da arada sırada denemeniz hiçbir zaman sonuç vermeyecektir. Gerçekten sonuç almak istiyorsanız, hedeflediğiniz uygulamayı belli bir süre boyunca hiç değiştirmeden, sabırla, tutarlılıkla devam ettirmelisiniz.

NORMAL ŞARTLARDA BEBEK KENDİ KENDİNE UYKUYA DALABİLECEK OLGUNLUĞA NE ZAMAN ULAŞIR? 

Doğumdan sonraki 2 ay içerisinde bebeklerin çoğu gece beslenmek için iki kez uyanır. 2 ve 3. aylar arasında bebeklerin çoğu gecenin ortasında bir kez beslenme ihtiyacı duyarlar. 4 aylıktan itibaren hazır mama ile beslenen bebeklerin çoğu 7 saat boyunca yeniden beslenme ihtiyacı duymadan uyurlar. Emzirilen bebeklerin çoğu da 5 aylık olduktan sonra gece boyunca uyumaya başlarlar. Yani, bu yaşlardaki normal çocuklar gece kalori ihtiyacı duymazlar ve sallanma veya kucağa alınma ihtiyacı duymadan gece boyunca uyuyabilme kabiliyetine sahiptirler.

O HALDE SİZİN BEBEĞİNİZ NEDEN GECELERİ UYANIYOR OLABİLİR? 

4 aylıktan büyük bebeklerin geceleri sık sık ağlayarak uyanmalarının en yaygın nedenleri şunlardır:

Bebeğin uykuya dalana kadar sallanması veya kucakta tutulması
Gece boyunca hepimiz dört-beş kez uyanırız. Bu çoğunlukla uykunun rüyaları en fazla gördüğümüz aşaması olan REM aşamasında gerçekleşir. Genellikle bu uyanmalarımızın farkına bile varmayız ve hemen yeniden uykuya döneriz.

Küçük çocuklar da gece bu şekilde uyanırlar ve uyandıklarında ağlayabilirler. Anne-babalar doğal olarak çocuklarının yeniden uykuya dalması için "yardım etmeleri" gerektiğini düşünürler ve bu yardımı da çoğunlukla bebeği besleyerek, sallayarak, kucakta gezdirerek veya yanına yatarak verirler. Sonuç olarak çocuklar kendi kendine uykuya dalamazlar ve normal uyanmalarında bile kendilerini rahatlatmak yerine anne-babanın yardımına bağımlı olurlar. Bu bebekler genellikle de beşiklerinin dışında bir yerde uykuya daldıkları için, beşik, yastık ve çarşafı uyku ile ilişkilendirmeyi öğrenmezler. Buna yanlış uykuyu başlatıcı çağrışımlar adı verilir.

Bu durumu anne şu tür cümlelerle ifade edebilir: "Tükendim artık her gece defalarca kez bebeğimi sallamam gerekiyor. Ben sallamazsam kesinlikle uykuya dalmıyor."

Aslında bu annenin bebeği uykuya dalma ile sallanmak arasında bir bağlantı kurmuştur. Bu hareket olmadan uykuya dalamamaktadır.

Kısacası, eğer bebeği kucağınızda tutarak, sallayarak veya yanına yatarak uyumasına yardımcı olmaya alıştırdıysanız, çocuğunuz sizin yardımınız olmadan yeniden nasıl uykuya dalacağını bilemiyor demektir.

Gece çocuğun eğlendirilmesi
Çocuklar bundan bir kazanç sağladıklarını fark ederlerse geceleri daha da sık uyanırlar ve ağlarlar. Örneğin gece ağladığında kucakta gezdiriliyor, sallanıyor, oyun oynanıyor ya da anne-babası ile başka bir haz verici iletişim içerisinde oluyorsa uyandığında yine bunu elde etmek için ağlayacaktır. Çocuğun anne-babanın yatağına götürülmesi ise sorunu daha da kötüleştirir.

Grip, yazın sıcaktan rahatsız olmak veya seyahat gibi anne-babanın gece çocuğa daha fazla ilgi göstermesini gerektiren durumlardan sonra gece ağlamaları daha da artabilir. Bebeklerin bir kısmı bu gibi durumlardan sonra eski uyku düzenlerine kolayca geri dönerler. Ancak bazıları da gece etkileşimlerinden o kadar hoşlanırlar ki, bunu talep etmeye başlarlar.

Ağlamanın zararlı olduğuna inanmak
Tüm küçük çocuklar düzenlerinde ya da ortamlarında bir değişiklikle karşılaştıklarında ağlarlar. Ağlamak bebeklerin konuşmayı öğrenmeden önceki iletişim yöntemidir. Kısa sürelerle ağlamak ne fiziksel ne de ruhsal açıdan çocuğa hiçbir zarar vermez. Unutmayın ki, çocuğunuza ilgi ve şefkat gösterdiğiniz diğer binlerce saat, kötü uyku düzeninin değişmesinden kaynaklanan mutsuzluğu kolaylıkla dengeleyecektir.

Bu durum ne zamana kadar devam eder?
Aşağıdaki tavsiyeleri kararlı bir şekilde uygularsanız büyük olasılıkla 2 hafta içerisinde çocuğunuzun davranışı iyileşecektir. Çocuk ne kadar büyükse alışkanlıklarını değiştirmek de o kadar zor olacaktır. 1 yaşından büyük çocuklar çok yorgun olsalar bile uykuya direnebilirler. Bu yaşlardaki çocuklar her türlü değişikliği şiddetle protesto ederler ve saatlerce ağlayabilirler. Ancak bu adımları atmazsanız çocuğunuz en erken, gündüz faaliyetlerinin yoğunluğu nedeniyle akşam bitkin düştükleri 3-4 yaşından önce, gece boyunca uyanmadan uyumaya başlamayacaktır.

Bebeğiniz 4 aylıktan büyükse ve gecede bir veya daha fazla kez uyanarak ağlıyorsa aşağıdaki tavsiyeleri deneyebilirsiniz: 

Akşam veya gündüz ilk uyuma zamanında

  • Bebeği uykusu gelmiş ancak henüz uykuya dalmamışken yatağına koyun
  • Bebekleri kucakta tutmak ve uyku öncesinde rahatlatıcı rutin uygulamalarda bulunmak iyidir. Ancak bebeğiniz artık mahmur ve uykuya dalacak gibi gözüküyorsa yatağına koyun. Bebeğinizin uykudan önceki son hatırası beşik ve yatak olmalıdır. Bebeğiniz çok huzursuzsa sakinleşene kadar veya uykuya dalmak üzere olana kadar kucağınıza alın veya sallayın ancak tam olarak uykuya geçmeden önce mutlaka yatağına bırakın. Bu şekilde bebeğinizin kendisini uykuya geçirmeyi öğrenmesi gereklidir. Bebeğin gece normal uyanmalardan sonra yeniden kendi kendine uykuya dalabilmesi için bu beceriyi kazanması gerekir.

Bebeğiniz ilk uyku zamanında ağlıyorsa her 5-15 dakikada bir kısa bir ziyarette bulunun

Bebeğiniz çok fazla gerilmeden yanına gidin. Küçük veya daha hassas bebekleri her beş dakikada bir ziyaret etmeniz gerekebilir. Bu konuda muhakemeyi yapacak olan sizsiniz. Bu ziyaretleriniz arasındaki süreyi ise yavaş yavaş artırın. Unutmayın, bebekler biraz ağlamadan kendi kendilerini teskin etmeyi öğrenemezler. Bu ağlama bebek için zararlı değildir. Çocuğunuz korkmuş bir haldeyse sakinleşene kadar kucağınıza alın. Daha sonra sakinleşene kadar odasında (bebeğin yanında değil) geçici süreyle oturun ya da uzanın. Tam olarak uykuya dalmadan önce odadan ayrılmaya gayret edin.

Ziyaretlerinizi kısa ve sıkıcı ancak destekleyici tutun

Çocuğunuzun odasında bir dakikadan daha uzun süre kalmayın. Işıkları açmayın. Ziyaretiniz destekleyici ve güven verici tarzda olsun. Uykulu bir şekilde hareket edin. Fısıltıyla herkesin uyuduğunu söyleyin. Buna olumlu birkaç söz ekleyin, örneğin "sen harika bir bebeksin" ya da "aferin uyumak üzeresin" gibi. Bu ziyaretler sırasında öfkenizi asla çocuğa göstermeyin veya çocuğu cezalandırmayın. Sarılırsanız muhtemelen gitmenize izin vermeyecektir. Bebeğinize hafifçe dokunun ve bebek, tüylü oyuncak ya da battaniye gibi güven verici eşyasını bulmasına yardımcı olun.

Yatağından almayın

Çocuğunuzu bir kez beşiğine bıraktıktan sonra bir daha almayın. Bebeği sallamayın, oyun oynamayın veya yatağınıza götürmeyin. Hafif temaslar bebeğinizi davranışını devam ettirmesini isteyecek kadar ödüllendirmeyecektir. Çoğu bebek bir süre ağlayıp, mızıldandıktan sonra uykuya dalacaktır.

Gece uyanmalarında 

Akşam ya da gündüz ilk uykuya geçme aşamasında yukarıdaki tavsiyelere uymanızın ardından, bebeğin gece uyanmalarında da belli bir program izlemeniz gerekecektir.

Gece uyanmalarında geçici bir süre için bebeğinizi uyuyana kadar kucağınıza alın

Bebeğiniz gündüz ve gece uykularında uyandıktan sonra kendi başına yeniden uykuya dalmayı öğrenene kadar gece uyanmalarını herkes için mümkün olduğunca kolaylaştırın. 5-10 dakikadan daha uzun süre huzursuzluk yapmazsa, ilk uyuma zamanında olduğu gibi davranın. Aksi halde ağlayan çocuğunuzu kucağınıza alın ve uykuya dalana kadar tutun. Bu sürede ışıkları açmayın veya odasından çıkarmayın. Onunla çok fazla konuşmamaya çalışın. Böyle durumlarda babanın bebekle ilgilenmesi çok daha kolay sonuç verir.

Bebeğinizin bir güven nesnesine bağlanmasına yardımcı olun

Güven verici (geçiş) nesne gece uyanan bebeğin yeniden uykuya dalmasına yardımcı olan herhangi bir şeydir. Bu nesne bebeği rahatlatır ve sizden ayrılmasını kolaylaştırır. Bir pelüş oyuncak, bebek ya da battaniye iyi bir güven nesnesi olabilir. Bazen bir pelüş oyuncak ya da bebeği annenin tişörtlerinden biri ile sarılması çocuğun bu oyuncağı güven nesnesi olarak kabullenmesini kolaylaştırabilir. Gündüz de bebeğinizi her uyutmanızda bu nesneyi yanınıza alın. Ayrıca uyku öncesi rutinlerinize de bu nesneyi dahil edin ve beşiğe bebeğinizin yanına koyun. Nihayetinde çocuğunuz uyku zamanında sizin yerinize bu güven nesnesine sarılacak ve kendisini sakinleştirecektir.

Daha sonra gece kucağa almaları bırakın

Çocuğunuz gündüz uykularında ve akşam ilk uyuma zamanında kendi kendini teskin etmeyi ve uykuya dalmayı öğrendikten sonra gece uyanmalarında kucağa almaya da son verin. Gündüz uykusunda ya da akşam ilk uyuma zamanında kendi kendine uykuya dalmayı öğrenmiş olan bebeğinizin gece uyanmalarında da bu becerisini kullanmasını bekleyebilirsiniz. Ağladığında her 15 dakikada bir yanına gidin ve bu ziyaretlerinizi kısa ve sıkıcı tutun. Genellikle çocuğunuz akşam ilk uyku zamanında kendi kendine uykuya dalmayı öğrendikten birkaç gün sonra gece ağlayarak uyanmaları da sona erer.

Uyku sorunları konusunda diğer faydalı ipuçları 

Yukarıda belirtilen programa ilave olarak, bebeğinizin uyku sorununu çözümlemenizde yardımcı olabilecek diğer ipuçları da şunlar olabilir:

Beşiği başka bir odaya taşıyın

Bebeğinizin beşiği sizin odanızdaysa başka bir odaya taşıyın. Bu mümkün değilse beşiğin yan taraflarını bir battaniye ile kaplayarak gece uyandığında sizi görmemesini sağlayın.

Uzun gündüz uykularından kaçının

Bebeğinizin gündüz uykusu 2 saatten daha fazla sürdüyse, uyandırın. Günde 3 kez gündüz uykusu uyuma alışkanlığı varsa, bunu günde 2 sefere düşürmeye çalışın.

Gece ıslak bezleri değiştirmeyin

Gece sadece kaka yapmışsa veya pişik sorunu varsa bez değiştirin. Bez değiştirmek zorunda olmanız durumunda mümkün olduğunca az ışık kullanın, işinizi hızla tamamlayın ve o sırada bebeği eğlendirmeyin.

Gerekirse beşiğinde ayakta dururken bırakın

Çocuğunuz uyku zamanında beşiğin içinde ayağa kalkıyorsa sakinleştirmeye be yeniden yatmasını sağlamaya çalışın. Eğer yatmayı reddeder ya da yeniden ayağa kalkarsa, o şekilde bırakın. Aksi taktirde yeniden yatmaya ikna etme çalışmalarınız kısa sürede eğlenceli bir oyuna dönüşebilir. Gerekirse ayağa kalktığında tekrar nasıl yatabileceğini gündüz uyanık olduğu zamanlarda öğretmeye çalışın.

Uyku günlüğü tutun

Bebeğinizin uyuma ve uyanma saatlerini not ederek, bir dahaki doktor kontrolünüzde bu notları yanınızda götürün.

NE ZAMAN DOKTORUNUZU ARAMANIZ GEREKİR? 

  • Çocuğunuzun ağlamasının fiziksel bir nedeni olduğunu düşünüyorsanız
  • Çocuğunuz çok korkulu davranıyorsa
  • Ailenizdeki herhangi bir gece ağlamalarını tolere edemiyorsa
  • Yukarıda özetlenen adımları uyguladığınız halde 2 hafta sonunda hiçbir sonuç alamadıysanız
  • Başka kaygı ya da endişeleriniz varsa

İlk birkaç ay bebeğinizin uyum sağlama dönemidir. Bebekler anne karnında gece ve gündüz devamlı uyuyup uyandıklarından, gece ve gündüz düzenine alışmaları zaman alır. Yetişkinler ve daha büyük çocuklar gün içinde aktif olurlar ve geceleri de dinlenirler, bebeğin de belli bir süre bunu öğrenmesi gereklidir.

Bebeği bu düzene alıştırmaya başlamak için gün içinde daha fazla uyanık kalmasını sağlayabilir veya gece uyuması için akşam daha geç bir saatte yatırmayı deneyebilirsiniz.

Uyku; beslenme, yeni ortamları gözleme ve sizden ayrılmayı öğrenme gibi birçok günlük rutin aktiviteye bağlıdır. Bu uyum sağlama döneminde sizin sabır göstermeniz önemlidir.

Yenidoğanlar 
Yenidoğan bebekler günde 16 saat veya daha fazla uyurlar. Bu çok uzun bir süre gibi gözükse de, normaldir. Bu süreyi genellikle tek seferde 3-4 saatlik uykular ve bazen de sadece 1-2 saat süren daha kısa periyodlar şeklinde tamamlar. İlk aylarda bebeğiniz düzenli aralıklarla uyku ve beslenmeye gereksinim duyacaktır. "Düzen" ise çocuktan çocuğa değişiklik gösterebilir. Bebeğin açlık veya uyku sinyallerini gözlemek ve bunlara göre davranmak faydalı olabilecektir.

1-3 aylık bebekler
Bebeklerin çoğu 3 ayı doldurduktan sonra gece boyu uyumaya başlarlar. Bu, uyanmadan 7-8 saat boyunca uyumaları anlamına gelir. Bazı bebekler uyurken huzursuzlanmaya, inlemeye, kıvranmaya veya ağlamaya başlayabilirler. Bu hafif uyku aşamasıdır. Böyle durumlarda bebeği kucağa almamak daha doğrudur, bazı bebekler uykuya geçmek ya da uyanmak için enerji atmak amacıyla ağlamaya gereksinim duyabilirler. Ağlamasının açlık, ağrı ya da bezinin ıslaklığından kaynaklanmadığından emin olduğunuz sürece 10-15 dakikaya kadar dahi varabilen sürece kendi haline bırakmanız bebeğinize zarar vermeyecektir.

4 - 7 aylık bebekler 
Bu yaşta bebeğiniz gece uykusunu sizinkine benzer şekilde düzenleyebilecektir. Bebeklerin çoğu gece 7-8 saat boyunca uyur. Gece uyanmaları genellikle daha az ve daha kısa sürelidir. Bebeklerin çoğu bir ya da iki kez gündüz uykusuna gereksinim duyar. Uzun gündüz uykuları akşam uyumasını güçleştirmediği sürece, bebeğin istediği kadar uyumasına izin verilmesi en doğrusudur.

8 - 12 aylık bebekler
Bu yaşta bebeğiniz sizinle birlikte olmamaktan dolayı kaygılı olabilir. Bu aylarda bebeklerin ayrılık kaygısı yaşaması normaldir. Ancak bu kaygı uyku rutinini devam ettirmeyi güçleştirebilir. Yaşadığı bu yeni duygular yatağa gitmeye direnmesine ve geceleri sık sık uyanmasına neden olabilir. Uyku rutininizi mümkün olduğunca korumanız ve bu dönemi sabırla atlatmanız gerektiğini unutmamanız önemli.

1 - 2 yaşlar
İyice yerleşmiş bir uyku rutini ile çocuğunuzun gece boyunca düzenli bir şekilde uyuma şansı yüksek. Ancak 12-14 aylar arasında bebeğiniz rüya görmeye başlayacak. Rüyalar bebeğin gece aniden uyanmasına ve korkmasına neden olabilir. Özellikle uyku zamanından önce korkutucu olabilecek görüntüler, çizgi filmler, kitaplar ve benzerinden bebeğinizi uzak tutun. Gece terörleri ve kabuslar ise zor uyku sorunları olarak bu dönemde ortaya çıkabilmektedir.

3 - 5 yaşlar
Çocukların çoğu her gece 10-12 saat uykuya gereksinim duyar. Dolayısıyla uyku rutinini devam ettirmelisiniz. Okul yıllarına hazırlık olması açısından, çocuğunuzu sabahları daha erken uyandırmaya başlamayı düşünebilirsiniz. Erken yatma ve erken kalkmaya önceden alıştırmanız okul zamanında zor bir uyum dönemi yaşamanızı önlemeye yardımcı olabilir.

Çocuklar her zaman sabaha kadar rahat bir şekilde uyumazlar. 6 aylıktan büyük her yaştan çocuk kabus veya gece terörü nedeniyle zorluklar yaşayabilir. Kabuslar çocuğun yeniden uykuya dalmaktan korkmasına neden olabilir, gece terörü kendisine zarar verecek şeyler yapmasına yol açabilir.

Kabuslar ile gece terörü arasında ne fark vardır? Kabus gören veya gece terörü yaşayan bir çocuğa nasıl yardımcı olabilirsiniz?

KABUS NEDİR? 

Kabuslar çocuğu uyandıran ve tekrar uyumaktan korkmasına neden olan korkutucu rüyalardır. Kabuslar genellikle belli bir nedenden dolayı oluşmaz, ancak çocuk kendisini üzen, öfkelendiren, korkutan şeyler duyduğunda ya da gördüğünde kabus görebilir. 6 aylıktan büyük çocukların arada sırada kötü rüyalar görmesi normaldir.

Kabuslar çoğunlukla çocuğun gelişimsel aşaması ile bağlantılıdır. Yeni yürüyen çocuklar anne-babalarından ayrılmaları; okul öncesi çağdaki çocuklar canavarlar ya da karanlık; okul çağı çocuklar ölüm ya da gerçek tehlikelerle ilgili kabuslar görebilir. Kabuslar genellikle uykunun son aşamasında, REM uykusu sırasında görülür.

Kabus gören çocuğa nasıl yardım edilmeli? 

  • Çocuğunuzu rahatlatın, güven verin, sarılın.
  • Gün içerisinde çocuğunuzun kötü rüyaları hakkında konuşmasına yardımcı olun.
  • Çocuğunuzu televizyondaki korkutucu filmler ve görüntülerden koruyun, bunları görmemesi ya da duymamasını sağlayın.
  • Çocuğunuzun odasının kapısını açık bırakın (asla korkmuş bir çocuğun kapısını kapatmayın).
  • Rahatlaması için bir "güvenlik battaniyesi" ya da oyuncağı temin edin.
  • "Canavarı" arayarak çok fazla zaman geçirmeyin.
  • Uyku öncesi rutini sırasında, çocuğunuz uyumadan önce mutlu veya eğlenceli konulardan bahsedin.
  • Gece korkularının üstesinden gelmesine yardımcı olabilecek masallar okuyun, anlatın.

Ne zaman doktora başvurmak gerekir? 

Aşağıdakilerden herhangi birini fark ederseniz doktorunuza başvurun:

  • Kabuslar giderek kötüleşiyor veya sıklaşıyorsa 
  • Korkular günlük faaliyetlerini engelliyorsa 
  • Çocuğunuzun kabus görmesi ile ilgili başka endişeleriniz varsa.

Gece terörü çocuğun uykudan tam uyanmadan, yarı uyanık bir şekilde çığlık, tekmeler, panik, uykuda yürüme, vurma hareketleri veya mırıldanma gibi davranışlar göstermesidir. Çocuğun gözleri açıktır ancak aslında halen uyumaktadır. Gece terörü genellikle çocuk uyuduktan sonraki yaklaşık iki saat içerisinde meydana gelir. Gece terörleri zararsızdır. 6 yaşına kadar normal olarak değerlendirilir.

Gece terörünün özellikleri 

  • Çocuk korkmuştur ancak uyanamaz veya sakinleştirilemez.
  • Çocuğun gözleri açıktır ancak sizin yanında olduğunuzu bilmez.
  • Çocuk odadaki nesne ya da kişilerin korkunç olduğunu düşünebilir.
  • Gece terörü 10 dakika ile 30 dakika arasında sürer.
  • Genellikle sabah uyandığında olan bitenleri hatırlamaz. 

Gece terörü sırasında çocuğa nasıl yardım edilmeli? 

Çocuğunuzun normal uykuya dönmesine yardımcı olmaya çalışın. Çocuğu uyandırmanız çok güçtür, bu nedenle uyandırmaya çalışmayın. Işıkları açarak çocuğun gölgelerden dolayı yaşadığı kaygıları azaltın. Rahatlatıcı şeyler söyleyin. Sarıldığınızda kendini daha iyi hissediyorsa, sarılın. Çocuğu sarsmak ya da bağırmak daha da korkmasına ve öfkelenmesine neden olabilir. 

Çocuğunuzu yaralanmalara karşı koruyun. Gece terörü sırasında çocuk merdivenlerden düşebilir, duvara hızla çarpabilir ya da camı kırabilir. Çocuğunuz ayağa kalkmışsa, yumuşak ve sakin bir şekilde yeniden yatağına yöneltin. 

Çocuğunuza geceleri sizden başka birilerinin de bakması gerekiyorsa, onlara durumu anlatın. Gece terörünün ne olduğunu ve neler yapmaları gerektiğini açıklayın. 

Gece terörlerini önlemeye çalışın. Çocuğunuzun her gün düzenli ve uykusunu almasına yetecek kadar erken bir saatte yatmasına özen gösterin. 

Birkaç gün boyunca çocuğunuzun uykuya dalmasından ne kadar süre sonra gece terörünün başladığına dikkat edin. Gece terörünün başlaması muhtemel saatte her 15 dakikada bir çocuğunuzu uyandırın ve 5 dakika boyunca tam uyanık vaziyette ve yatağın dışında tutun. Bu şekilde bir hafta boyunca çocuğunuzu uyandırmaya devam edin. Çocuğunuzu uyandırmayı bıraktıktan sonra gece terörü yine devam ediyorsa, doktorunuza başvurun.

Ne zaman doktora başvurmak gerekir? 

  • Gece terörleri çoğunlukla zararsızdır. Ancak aşağıdakilerden herhangi birini fark etmeniz durumunda, doktorunuza başvurun:
  • Çocukta salyalanma, sarsılma ve katılma varsa,
  • Yedi gece boyunca çocuğu uyandırdığınız halde gece terörleri devam ediyorsa,
  • Gece terörü 30 dakikadan daha uzun sürüyorsa,
  • Çocuk gece terörü sırasında tehlikeli bir şey yapmışsa,
  • Gece terörü gecenin ikinci yarısından sonra meydana geliyorsa,
  • Çocuk gündüz de normal faaliyetlerini etkileyecek ölçüde korkular yaşıyorsa,
  • Ailede yaşanan bir stresin etkili olduğunu düşünüyorsanız,
  • Çocuğunuzun gece terörü yaşaması ile ilgili başka kaygılarınız varsa.
  • Bu aylarda en sık görülen uyku sorunları uykuya dalmada güçlük ve sık gece uyanmalarıdır.
  • Çocuklarda motor fonksiyonlar geliştiği için beşikten, yataktan tırmanıp çıkmalar, düşmeler sık görülür.
  • Bu sorunun oluşmasını engellemek için aşağıdaki önlemler alınabilir.
  • Yatağı alçaltın. 
  • Yataktan tırmanıp çıkarken beğeni ile ilgi göstermeyin. Sakince durup tekrar yerine koyarak, çıkılmaması gerektiğini belirtin.
  • Yatağa, beşiğe çadır, koruma kollukları konulabilir.
  • Kaçışlarını kontrol edin. Yataktan çıkma girişimi olup olmadığını çocuğa fark ettirmeden gözleyin. Fark ederseniz, bunun olmaması gerektiği şeklinde ciddi bir ses tonu ile uyarın.
  • Çevresini emniyetli hale getirin. Beşiğin etrafını yumuşak yorgan gibi maddelerle destekleyin.
  • Başını çarpabileceği yerlere de destek maddesi olarak yumuşak şeyler koyabilirsiniz.
  • Yataktan inmesini hiçbir şekilde engelleyemiyorsanız, mücadeleyi bırakıp, düşmeden çarpmadan inebileceği hale getirin.

6-9 aylık bebeklerde uyku sorunları

Bu aylarda hiç uyku sorunu olmayan bebekler gece uyanmaya ve tekrar uykuya dalmada güçlük yaşamaya başlayabilirler.

Uyku sorunları ayrılık anksiyetesinin ortaya çıktığı aylarda ve oturma, yürüme gibi gelişimsel dönüm noktalarında özellikle yaşanabilir.

Yeni yeteneğini test etmeye devam etme isteği uykuya gitmek istememesine yol açabileceği gibi geceleri de bu yeteneklerini deneme girişimleri ortaya çıkabilir.

Ancak gece kendi kendine oturunca veya ayağa kalkınca tekrar kendi kendine yatmayı başaramadığı için anne-babayı çağırabilir.

Bu yeteneği kazandırmak için bebeğe oturup kalkmayı, otururken veya kalkmışken tekrar yatmayı alıştırmalar yaparak öğretmek faydalı olur. Yatağa koyarken de oturtarak koymak ve kendisinin yatmasını istemek de öğrenmesine katkıda bulunur.

Uyku öncesi rutini oluşturun
Uykuya gitme zamanı bebeğe uykuda yardımcı olacak nesne ve işlemlerle daha kolay ve zevkli hale getirilebilir.

Banyo yaptırmak, müzik dinletmek, şarkı söylemek, masal okumak, sessiz bir oyun oynamak, sevdiği bir nesneyi kucağına koymak gibi her akşam düzenli yapılan işlemler uykuyu kolaylaştırarak belli bir ritüel oluşmasına yardımcı olur.

Bebek bu işlemler olduğunda artık uyku zamanın geldiğini anlar. Rutinin hiç değişmemesi, aynı yatak, aynı kişiler, aynı şarkı ve oyunlar olmasına dikkat etmek gerekir. 

Çocuğun gündüz ve gece uykuları dahil günlük programının düzenli olmasını sağlayın.

Yemek saatleri, gündüz ve gece uykuları, oyun zamanı gibi aktivitelerin belli bir düzende yapılması bebeğin güven duygusu oluşturmasına yardımcı olarak sakin ve huzurlu olmasını sağlar.

Burada dikkat edilmesi gereken nokta kurallarda katı olmamaktır, bu da çocuğu huzursuz eder.
Bebeğe sağlıklı uyku alışkanlığı kazandırmak için ne yapabiliriz?
Gündüz ve gece uyku saatlerini belirleyin ve sabitleştirin.

Bebekler için en iyi akşam uyku saati 19.00 ile 20.30 arasıdır.

Gündüz uyku saatleri de aynı gece belirlendiği gibi belli saatler olarak uygulanabilir, ya da son uykudan iki saat sonra bebek tekrar uyku için yatırılabilir. 

Uyku zamanına özel bir rituel (tören) geliştirin. Şimdiye kadar yapmadıysanız, böyle bir ritüel geliştirmeye başlamanızın tam zamanıdır.

Ritueller şunlar olabilir:

  • Bebeğe banyo yaptırmak, yatak için kıyafetlerini giydirmek, bir ya da iki hikaye okumak ya da anlatmak, şarkı ya da ninni söylemek, iyi geceler öpücüğü vermek.
  • Bunların hangilerini seçeceğiniz tamamen siz ve çocuğunuzun özelliklerine göre değişir.
  • Önemli olan her gece aynı şeyin aynı sıra ile yapılmasıdır.
  • Bu, bebekler için süreklilik ve aynılık güven duygusunun oluşmasını sağlar. 
  • Çocuğunuzu sabahları belli saatlerde uyandırarak vücut saatinin işlemesine yardımcı olun.
  • Halen uyumaya devam eden bebeğin uykusunu vücut saatinin oluşmasına yardım etmek için bozmakta sakınca yoktur.

9-12 aylık bebeklerde uyku sorunları

Bu aylarda hiç uyku sorunu olmayan bebekler gece uyanmaya ve tekrar uykuya dalmada güçlük çekmeye başlayabilirler.

Uyku sorunları oturma, emekleme, yürüme gibi gelişimsel dönüm noktalarında özellikle ortaya çıkabilir.

Yeni yeteneğini test etmeye devam etme isteği uykuya gitmek istememesine yol açabileceği gibi, geceleri de bu yeteneklerini deneme girişimleri ortaya çıkabilir.

Ancak oturunca ya da kalkınca tekrar kendi kendine yatmayı başaramayarak anne-babayı çağırabilir. Bu yeteneği kazandırmak için bebeğe oturup kalkmayı, otururken veya kalkmışken tekrar yatmayı alıştırmalar yaparak öğretmek faydalı olur.

Yatağa koyarken de oturtarak koymak ve kendisinin yatmasını istemek de öğrenmesine katkıda bulunur. 

Bu aylardaki bebekler anne ve babadan ayrılmak istememe gibi nedenlerle de uykuya gitmek istemeyebilirler veya gece uykuda büyükleri yanlarında isteyebilirler.

Bu nedenle anne-babanın yatağına alma, kucağa alma, yanına yatma oluşturulmuş uyku alışkanlığını bozabileceğinden, dikkatli olmak gerekir.

Güven vermek ve yanında olduğunu hissettirmek için çocuğa görünmek ve sakinleştirici bir şeyler söylemek faydalı olur.

Uykuyla ilgili sorunlar sadece bebeklik döneminde yaşanmaz. Okul öncesi dönemdeki çocuklar da çeşitli uyku sorunları yaşarlar. Uykuya dalmada güçlük, gece terörleri ve kabuslar, yatağa gitmeyi reddetme gibi sorunlar bu dönemde sık sık görülür.

Bu yaşlardaki çocuklarda uyku konusunda en sık rastlanan sorunların çocuğun uykuya dalmakta güçlük yaşaması ve geceleri sık sık uyanması olup "bu sorunlar hem anne-baba, hem de çocuk için sıkıntılar yaratır. Çocukların neredeyse üçte birinde uykuyla ilgili sorunlar görülür ve bu sorunlar ailedeki herkesin stres düzeyini artırır. Uyku sorunlarının genellikle geçici olduğu ve uzun vadeli sorunlara neden olmadığı unutulmamalıdır.

SORUN: UYKUYA DALMAKTA GÜÇLÜK

Uykuya dalmakta güçlük, okul öncesi dönemdeki çocukların anne-babalarının en fazla şikayet ettikleri sorunlardan biridir. Çoğu durumda bu sorun uyku öncesi rutinlerinin tutarsız olmasından kaynaklanır.
Çeşitli araştırmalar, yetişkinlerin uyuma zamanı konusunda net sınırlar koymaya başlaması durumunda, yatma ve uykuya geçme konusunda zorluk çeken çocukların, sorunsuz bir şekilde yatmayı ve uyumayı öğrendiklerini göstermiştir.

Nedenleri ve çözüm yolları

Uykuya dalmada güçlük yaşanmasının nedenleri ve çözüm yolları şu şekilde özetlenebilir:

1-Yatma saati ve uyku öncesi rutini
En önemli nokta her gece düzenli bir saatte yatırılması ve bundan önce de tutarlı (yani her gün aynı şekilde ve aynı saatlerde uygulamak) bir uyku öncesi rutininin uygulanmasıdır. Örneğin uyku saatinin geldiği belirtilerek, tuvalete gitmek, banyo yapmak, dişlerini fırçalamak ve bir masal okumak güzel bir uyku öncesi rutini olabilir. Bu rutini kendi özel şartlarınıza göre uyarlayabilirsiniz.

Her gün düzenli bir saatte yatmak beden saatinin ayarlanmasını sağlar ve böylece her gece aynı saatte çocuğun uykusu gelir. Ayrıca uyku öncesi rutinleri küçük çocukların meşgul bir günden dinlendirici bir uykuya fiziksel ve duygusal geçişi yapmalarına yardımcı olur.

Genel bir uyku öncesi rutinine sadık kalmak yararlı olmakla birlikte, belirli bazı aktivitelerin kontrolünü de çocuğa vermeye özen gösterin. Örneğin pijamalarını, okuyacağınız masalı ve yatakta güven objesi olarak yanına alacağı oyuncakları seçmesine izin verin.

Çocukların "biraz daha oturmak" isteğine anne-babaların izin vermesi halinde sorunlar doğar. Düzenli bir saate sadık kalınmaması beden saatini bozar ve sorunu daha da kötüleştirir. Elbette ki özel bazı akşamlarda çocuğunuzla uyku saati sonrasına taşan süreler boyunca birlikte olmak isteyeceğiniz zamanlar olacaktır. Ancak bu istisnalar uygulandığında, yeniden olağan uyku saatine dönmenin birkaç gün alabileceğini unutmamalısınız.

Bazen de çocuklar çok erken bir saatte veya yeterince uykuları gelmeden yatırıldıklarında uykuya dalmakta sorun yaşarlar. Bu özellikle de uzun gündüz uykusu uyuyan çocuklarda geçerli olur. Çocukların çoğu öğleden önceki gündüz uykusunu 1 yaş civarlarında ve öğleden sonraki gündüz uykusunu da 3-4 yaş civarlarında bırakma eğilimindedir. Çocuğunuz gündüz uykusu uyuyorsa, bunun da düzenli saatlerde olmasına özen gösterin, çünkü gündüz uykusu saatinin değiştirilmesi de beden saatinin şaşmasına neden olacaktır.

2- Kaygı ve korkular
Uykuya dalmada güçlük bazen de kaygı ve korkuların bir sonucu olmaktadır. Okul öncesi çocuklarının bazıları ayrılma kaygısı yaşamakta ve anne-babaları kendilerini yalnız bırakacağı için yatma zamanı da onlara güç gelmektedir.

Bazı çocuklar da karanlıktan korkar veya televizyonda, filmlerde ya da bilgisayar oyunlarında tanık oldukları görüntüler nedeniyle korkuya kapılır. Böyle durumlarda genellikle en iyi çözüm anne-babanın güven vermesi olmaktadır. Yumuşak bir müzik çalarak veya sakinleştirici bir masal okuyarak uyku öncesi rutinini rahatlatıcı bir hale getirebilirsiniz. Işıkları kapattıktan beş dakika sonra kendisini kontrol edeceğinizi ve sizin de ona yakın bir yerde uyuyacak olduğunuzu söyleyin. Ayrıca çocuğun odasında gece lambası bulundurmak ve uyku öncesinde medya görüntülerinden kaçınmak da faydalı olur.

SORUN: GECE UYANMALARI

Aslında çocukların gece boyunca defalarca kez uyanması normal bir durumdur. Sorunlar, çocuklar kendi başlarına yeniden uykuya dalamadıkları için yaşanmaktadır. Bunun en sık görülen nedeni çocuğun yardımsız olarak uykuya dalmayı daha önce hiç öğrenmemiş olmasıdır.

Nedenleri ve çözüm yolları

Gece uyanmalarının nedenleri ve çözüm önerileri şöyle özetlenebilir:

1- Uykuya dalma şekli
Kucakta, sallanarak veya beslenerek uykuya dalan çocuklar, gece uyandıklarında anne-babadan aynı desteği göremezlerse uykuya yeniden dalmakta güçlük çekerler. Bu durumlarda gece uyanmaları çocuğun henüz uykuya dalmadan önce yatağa koyulmasını içeren düzenli uyku rutinlerinin uygulanmasıyla çözümlenir.

2- Kabuslar ve gece terörü
Okul öncesi dönemdeki çocuklar kabuslar ve gece terörü nedeniyle de uyanırlar. Bu durum son derece yaygın görülür ve genellikle çocuğun kaygılı veya stresli olduğu zamanlarda görülür.
Stres nedeni tam olarak belirlenemeyebilir. Tuvalet eğitimi veya okula başlama gibi normal gelişim basamakları da kabusları tetikleyebilir.

Kabustan sonra çocuk tamamıyla uyanır ve korkar. Çoğunlukla çocukların uykuya tekrar dalabilmesi için anne-babanın rahatlatması ve güven vermesi gerekir.

Kabusların sıklaşması durumunda gün içinde çocuğunuzla yaşadıkları hakkında konuşun ve korku ve kaygılarını gidermeye çalışın.

Gece terörü de (uyku terörü) kabuslara benzer ancak o kadar yaygın görülmez.
Gece teröründe çocuk aniden yatağa oturur ve aşırı derecede korkmuş veya ajite olmuş gözükür ve çığlık atabilir ya da ağlayabilir.

Çocuğun gözleri açıktır ancak aslında halen uyumaktadır. Yanında başkalarının olduğunu fark etmez ve sakinleştirilemez ve uyandırılamaz.

Böyle durumlarda çocuğunuzun kendi kendine zarar vermesini engellemelisiniz. Durum yatıştığında çocuğunuz yeniden derin uykuya dönecek ve sabah kalktığında gece olanları hatırlamayacaktır.

Gece terörü uykuya daldıktan sonra yaklaşık 1-2 saat içinde ortaya çıkar ve geceler boyunca defalarca kez yaşanabilir ve sonra kaybolur.

Gece terörü 1-8 yaş arasında daha yaygın görülür ve fiziksel ya da duygusal stres ile tetiklenebilir. Genel olarak bu durum herhangi bir tedavi gerektirmeden kendiliğinden kaybolur ve kalıcı bir soruna yol açmaz.

NE ZAMAN UZMAN YARDIMI ALMALISINIZ?

Çocuğunuz sık sık, çok uzun süre boyunca veya çok ağır gece terörleri yaşıyorsa çocuk ruh sağlığı hekiminden yardım almanız faydalı olur.

Uyku sorunları küçük çocuklarda yaygın olarak görülür ve birçok anne baba için gerilim yaratan bir durumdur. Çoğunlukla yukarıda belirtilen davranış değişikliği önerileri sorunun çözümlenmesini sağlar. Ancak her çocuk bu tekniklere cevap vermeyebilir.

Yukarıdaki önerileri bir ya da iki hafta boyunca uyguladığınız halde sorun devam ediyorsa ya da başka kaygılarınız da varsa çocuğunuzun doktoru ile görüşünüz.

Doktorunuz ilave tavsiyeler verebilir ve başka muayenelere gerek olmadığını teyit edebilir. Doktorunuza, uyku öncesi rutini, gündüz uykularının sayısı ve süresi ve uykuya nasıl daldığı ve uyandığı gibi uyku alışkanlıklarını ayrıntılı olarak anlatmak için hazırlanın. Hatta doktorunuz birkaç hafta boyunca bu bilgileri kaydettiğiniz bir "uyku günlüğü" tutmanızı da isteyebilir.
Uyku konusunu doktorunuzla görüşmek için bir sorun olmasını beklemenize gerek yoktur. Rutin sağlıklı çocuk kontrollerinde çocuğunuzun uyku alışkanlıklarını da gözden geçirerek bu tip sorunların doğmasını engelleyebilirsiniz.

Çoğu halde sizi neler beklediğini bilmek ve daha sonra doğru uyku alışkanlıklarını oluşturmak ve sürdürmek için gerekli teknikleri öğrenmek uykusuz bir geceyi rahat ve dinlendirici bir geceye dönüştürmenizde önemli katkı sağlayacaktır.

 

Uzmanlar küçük çocukların yatağa gitmeye direnmelerinin doğal olduğunu söylüyorlar. Bazı çocuklar karanlıktan (yatağın altında yaşayan canavarlar, dolabın içindeki öcüler, vb.) veya yalnız kalmaktan korktuğu için yatağa direnç gösterirler. Bazıları da böyle davranarak bağımsızlığını sınamaktadır. Özellikle anne-babası çalışan bazı çocuklar da onları özlediğinden ve birlikte biraz daha fazla zaman geçirmek istediğinden yatmaya karşı direnç gösterirler.

YATAĞA GİTME MÜCADELESİNİ SONA ERDİRMENİZE YARDIMCI OLACAK İPUÇLARI
Yatağa gitme mücadelesini geçmişte bırakmak ve çocuğunuzun kolayca yatağına yatıp, tatlı rüyalara dalmasını sağlamak için bunları deneyebilirsiniz:

Uyku öncesi rutini oluşturun
Uyku öncesi rutini günün koşturmalı ve telaşlı değil sakin ve rahatlatıcı bir kısmını oluşturmalıdır. Dişlerini fırçalaması, ılık bir banyo alması, sevilen bir oyuncakla beraber yatağa girmesi, ona kitap okumanız veya aklından geçen herhangi bir konuda onunla hoş bir kısa sohbet etmenizi içeren, rahatlatıcı aktivitelerden oluşan bir yatma öncesi rutini oluşturarak ( ve buna sadık kalarak) yatma zamanını çocuğun hoşuna giden bir zamana dönüştürün.

Birlikte zaman geçirin
Yatma zamanından uzun bir süre önce "birlikte zaman" geçirin. Çocuğunuzla gün içinde olanlar hakkında sohbet edin. Yatağa gitmek istemiyorsa bunun nedenini sorun ve sorununu çözmesinde ona yardımcı olun.

Aydınlatın
Karanlık korkusu varsa odasına gece lambası koyun ve istediğinde açması için bir el feneri verin.

Müzik açın
Uykuya dalmasını kolaylaştıracak sakin ve rahatlatıcı bir müzik açın. Müzik diğer gece seslerini de maskeleyerek çocuğun bu seslerden korkmasını önlemeye de yardımcı olabilir.

Odasını cazip hale getirin
Odasını içinde bulunmaktan hoşlandığı bir yer haline getirin. Yatak örtüsünü, duvara asılacak tabloyu, vb. onun seçmesine izin vererek odasını kendisinin dekore etmesine yardımcı olun.

Önceden hatırlatın
30 dakika önceden uyku öncesi rutininin başlayacağını hatırlatın. 15 dakika sonra bunu yeniden hatırlatın ve zaman gelince rutin faaliyetleri başlatın. Fazladan zaman tanımanız oyalama davranışlarını teşvik edeceği için önceden belirlediğiniz sürelere mutlaka sadık kalın.

Seçim yapma şansı verin
Yatağa gitmeyi reddetmek çocuğun yeni keşfettiği bağımsızlığını sınamasının bir yoludur. Örneğin, okunacak kitabı ve giyeceği pijamayı seçmesine, dişlerini banyodan önce mi sonra mı fırçalayacağına karar vermesine izin vererek rutin üzerinde belli bir kontrole sahip olmasını sağlayabilirsiniz. 

Ödüllendirin
Belli bir rutine bağlı kalırsa bir çıkartma kazanacağını ve örneğin peş peşe üç çıkartma kazandığında yeni bir kitap veya birlikte parka gitmek (ya da beraberce belirleyeceğiniz başka bir şey) gibi bir ödül kazanabileceğini söyleyin (ve söylediğinizi uygulayın).

Güven verin
Kendiniz yatmadan önce onu mutlaka kontrol edeceğinizi söyleyin.

Ceza olarak yatağa göndermeyin
Yatma zamanı hakkında yanlış mesaj vereceğinden, asla cezalandırmak yatağına göndermeyin.
Yatağa gitme savaşlarına son verebilirsiniz!
Birçok anne-baba akşam çocukları yatağa gitmeye ikna etmekte zorlanır. Bazı çocuklar yatağa gitmeyi reddeder, bazıları da yatağa gider ama uykuya dalması çok uzun sürer.

Bu sorunların kronikleşmesi ise anne-babaların ciddi bir gerilim yaşamasına neden olabilir. Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayten Erdoğan, yatağa gitme savaşlarını sona erdirmek isteyen anne-babalara izleyebilecekleri bir program tavsiyesinde bulundu:

1- Geçici yatma zamanı
Yatma zamanını geçici olarak çocuğun doğal olarak uykuya daldığı saate alın. Örneğin çocuğunuzu saat 20.00’de yatırıyorsunuz ama 21.30’a kadar uyumuyor mu? O halde geçici olarak yatma zamanını 21.30’a alın.

2- Uyku öncesi rutini
Yaklaşık 20 dakika süren bir uyku öncesi rutini oluşturun.

Rutin fiziksel olarak uyarıcı olmayan (örneğin kovalamaca oynamayın) dört ile yedi aktiviteden oluşmalı.

Bu aktiviteler hafif birşeyler atıştırmak, banyo, iyi geceler öpücüğü, kitap okumak gibi şeyler olabilir. Bu aktiviteler sırasında çocuğunuzla iletişiminiz çok olumlu olmalıdır.

3- Rutini uygulama zamanı
Geçici yatma zamanından yaklaşık 20 dakika önce rutini uygulamaya başlayın.

Rutini her akşam ve her seferinde aynı sıra ile uygulayın. Tutarlılık çok önemli.

4- Rutin tamamlandıktan sonra
Belirlediğiniz rutini tamamladıktan sonra çocuğu yatağına yatırın ve odasından çıkın.

Çocuğu yatağa yatırdığınızda uyanık olması da çok önemli. Çocuk mutlaka kendi kendine uykuya dalmayı öğrenmeli.

5- Yattıktan sonra
Yatağa yatırıldıktan sonraki ağlaması ve/veya protestolarını görmezden gelin.

Beş dakika sonra çocuğu kontrol etmek amacıyla çok kısa süreliğine (bir dakika için) odasına gidebilirsiniz.

6- Süreyi artırın
Her akşam çocuğunuzun odasına gitmeden önceki süreyi yavaş yavaş artırın.

Örneğin, ilk gece beş dakika, ikinci gece on dakika ve üçüncü gece onbeş dakika bekleyin.

7- Odasına gittiğinizde
Odasına geri gitmenizdeki amaç çocuğun mızıldanması sona erene kadar onunla konuşmak, istediği şeyleri yapmak değildir. 

Amacınız çocuğun iyi olduğunu görmek (kızmış ama iyi) ve onu unutmadığınızı göstermektir.

8- Yatağından çıkarsa
Çocuğunuz odasından çıkarsa çok az fiziksel temas ile yeniden yatağına götürmeli ve yatağında kalmasını söylemelisiniz.

Yatağına götürürken ilgisini çekecek, onu uyandıracak sohbetlerden, oyunlardan kaçınmalısınız.

9- Davranışı izleyin
Programı uygulamanız halinde birkaç hafta içinde çok önemli ilerlemeler kaydetmiş olacaksınız.

10- Yatma saatinin değiştirilmesi
Geçici yatma saatinde kalıcı bir iyileştirme sağladıktan sonraki adım yatma saatini geri çekmektir.

Her hafta uyku öncesi rutinini bir önceki haftaya göre on, onbeş dakika önce uygulamaya başlayın ve almak istediğiniz saate gelene kadar buna devam edin.

11- Pekiştirme
Programın ilk haftalarında kaydettiğiniz iyileşmeleri pekiştirmeniz önemlidir.

Yatağında kaldığı ve kendi kendine uyuduğu gecelerin sabahında çocuğunuzu takdir edin ve ödüllendirin (örneğin kahvaltıda sevdiği iki yiyecekten birini tercih etmesine izin vererek). 

Ancak akşam herşey yolunda gitmediyse çocuğu eleştirmeyin. Sadece olumlu gelişmelere odaklanın.

Uzun yaz tatilinde uyku düzeni değişen çocuklar okul açıldıktan sonra sabahları zamanında uyanmakta zorlanabilirler. Ancak bazı özel stratejilerle çocukların iç saatlerinin yeniden ayarlanmasına yardımcı olabilirsiniz.

Uzmanlar iyi bir uykunun okul performansı açısından son derece önemli olduğunu, okul başarısı düşük çocuklarda uyku bozukluğu olma olasılığının yüksek olduğunu ve bu çocuklarda uyku bozukluklarının okul performansı yüksek çocuklara kıyasla yedi kat daha fazla görüldüğünü bildiriyorlar.

Ayrıca uyku problemleri çocukları daha gergin, hassas ve depresyona daha açık hale getirebilmekte ve hatta atletik yeteneklerini dahi etkileyebilmektedir. Uzmanlar tüm bunları önlemek için uyku düzenini ayarlamaya okul başlamadan en az bir hafta önce başlanması gerektiğini belirtiyorlar.

Ancak aileler genellikle çocukların daha erken uyanması için, yatma saatini erkene almaya çalışıyorlar. Oysa uzmanlar, çocukları daha erken yatırmaya çalışmak yerine, doğru kalkma saatine ulaşana kadar her gün uyanma saatinin biraz geriye kaydırılmasını öneriyor ve bu şekilde erken kalkan çocukların akşam daha erken yatma ihtiyacı duyacaklarını belirtiyorlar.

Ancak bu strateji gece geç saatlerde yatma eğiliminde olan ergenlerde çok yararlı olamayabilmektedir. Puberte döneminde, uyku ile bağlantısı olan melatonin hormonundaki değişimler biyolojik saati değiştirerek, daha geç yatmayı ve daha geç kalkmayı teşvik etmektedir. Buna karşın ergenler günde dokuz saat uykuya ihtiyaç duyduklarından bu değişim erken kalkmalarını daha da güçleştirmektedir.

Bu nedenle daha küçük çocukların uyku saatleri açısından okul dönemine uyum sağlamaları nispeten daha kolay olurken, ergenlikte beyin daha geç uyanmayı, ebeveynler ve okul ise daha erken uyanmayı emrettiğinden bu geçiş çok zor olabilmektedir.

Ergenlerin biyolojik saatini ayarlamanın bir yolu beyne uyanma veya uyuma sinyali vermeye yardımcı olmak amacıyla parlak ışıktan yararlanmaktır. Örneğin sabahları beynin uyanmasına yardımcı olmak için parlak ışıktan faydalanabilirsiniz. Uzmanlar ergenleri istenilen uyku ve uyanma saatine ulaşana kadar, her gün 15 dakika daha erken kaldırmayı öneriyorlar. Ayrıca çocuk uyanır uyanmaz perdeleri ve tüm ışıkları açmanızı veya gerekirse çocuğunuzu ışığa maruz bırakarak biyolojik saatini kaydırmak için yarım saat süreyle açık havaya çıkarmanızı da tavsiye ediyorlar.

Çocukların odalarının Doğu veya Güneye bakması ve egzersiz de biyolojik saatin kaydırılmasına yardımcı olabilmektedir.

Çocukların geceleri televizyon ve bilgisayar gibi parlak ışık kaynaklarından uzak durmaları ve uyku öncesinde zihinsel ve fiziksel açıdan gevşemeleri de önemlidir. Bu nedenle uyku öncesinde sakin ve loş bir ortam beynin uykuya geçişine yardımcı olmaktadır.

DVD izlemek ya da bilgisayar oyunları gibi faaliyetler zihinsel aktiviteyi artırır. Dolayısıyla uykudan birkaç saat öncesinden itibaren zihinsel aktiviteyi artıran bu gibi faaliyetlerden kaçınmak gerekir.

Ergenlerin hafta içinde uykularını yeterince almamaları durumunda, hafta sonu biraz daha fazla uyuyarak veya gündüzleri kısa sürelerle kestirerek bu açığı kapatmaları da önerilmektedir.

Ergenlerin gündüz kestirmeleri, onların tembel olduğunu göstermez. Ergenlik yıllarında uyku ihtiyacı değişmez, ancak gece uyuma süreleri kesinlikle değişir. Dolayısıyla ergen çocukların uyku ihtiyaçları ile uyuma süreleri arasındaki farkı mutlaka telafi etmeleri gereklidir.

Çocuğunuzun gece boyunca deliksiz uyumasını istiyorsanız, birlikte uyumaktan ve gece uyandığında beslemekten kaçının...

Montréal Üniversitesi uzmanları tarafından yapılan bir araştırmada* anne-baba davranışlarının bebek ve çocukların uyku kalitesini etkilediği ortaya koyuldu.

Araştırmaya göre anne-babaların bebeği uyuturken sergiledikleri davranışlar çocuğun 4-6 yaşındaki uyku düzenini de etkiliyor.

Araştırmada 29-41 aylık çocukların uyutulma biçiminin bu çocukların 4-6 yaşındaki uyku düzenlerini de etkilediği saptandı. Çocukların uyku düzenini en fazla etkileyen anne-baba davranışları ise şunlar:

  • Gece uyandığında çocuğa yiyecek ya da içecek verilmesi. Bu durum kötü rüyaları tetikliyor, çocuğun gece 10 saatten az uyumasına veya uykuya dalmasının gecikmesine neden oluyor.
  • Gece uyandığında çocuğun yanına yatılması ya da çocuğun anne-baba yatağına alınması. Bu durum çocuğun yeniden uykuya dalmasını 15 dakika kadar geciktiriyor.

İlk yatırıldığı sırada çocuğun yanında kalmak ise uykuya dalmada gecikmeleri önlüyor.

Montréal Üniversitesi çocuk psikolojisi bölümünden Valérie Simard, gece uyandığında çocuğa yiyecek veya içecek vermenin bebeklik dönemindeki uyku sorunlarına karşı etkin bir strateji olduğunu ancak bu uygulamanın ilerleyen zamanlarda da devam ettirilmesinin uyku sorunlarına yol açtığını belirtiyor. Simard, 29-41 aylık çocuğa gece uyandığında yiyecek ya da içecek verilmesinin çocuğun kötü rüyalar görmesine ve 4-6 yaşına vardığında da uyku süresinin azalmasına neden olduğunu da vurguluyor.

Simard anne-baba davranışlarından başka bebeğin kendi kendine de kötü uyku alışkanlıkları geliştirebileceğini ve bunların okul öncesi döneme ve hatta daha sonraki yıllara kadar devam edebileceğini belirterek; böyle durumlarda anne-babaların genellikle çocukla birlikte yatma yöntemine başvurduklarını söylüyor. Ancak birlikte yatmanın uyku sorunlarının çözümü açısından etkin bir yöntem olmadığını vurgulayan Simard,  araştırmanın birlikte yatmanın çocuğun gelecekteki uyku düzenini de olumsuz etkilediğini gösterdiğini belirtiyor.

* Arch Pediatr Adolesc Med. 2008;162[4]:360-367.

Danışma Formu

Aklınızdaki sorular için formu doldurun ve gönderin.