Anne Babalara Ergenlik Dönemi Hakkında Önemli Bilgiler

Yazı detaylarını görmek için başlıklara tıklayınız.
Okuduğunuz başlıktaki yazının başlığına tıklayıp kapatabilir ve diğer yazılara geçiş yapabilirsiniz.


Beden imajı kendi zihninizdeki fiziksel görünümünüzdür. Özsaygı ise kişi olarak kendinizi nasıl hissettiğinizdir. Her ikisi de hem olumlu hem de olumsuz duygular içerebilir ve toplum, kültürel geçmiş ve yaşam deneyimleri gibi çeşitli unsurlardan etkilenebilir. Bedeniniz ile ilgili duygularınız bir bütün olarak kendiniz hakkındaki duygularınızı etkileyeceğinden, beden imajı ve özsaygı birbiri ile bağlantılıdır.

Anne-babalar olarak çocuklarınız sizden onlara yol göstermenizi ve desteklemenizi beklerler ve söylemeniz gerekenleri duymak isterler. Kendileri hakkında daha olumlu duygular beslemelerine yardımcı olmak için çocuklarınızla beden imajı ve özsaygı konusunda konuşmalı, yaşlarına uygun olumlu mesajlar vermelisiniz. Herkesin eşsiz ve tek olduğunu, beden imajı ile ilişkili sağlıklı ve sağlıksız bazı davranışların bulunduğunu ve medyanın beden imajı ile ilgili mesajlarının gerçek yaşama uymayabileceğini anlatmalısınız. Daha da önemlisi kendilerini oldukları gibi ve sahip oldukları her şey ile beğenmeleri ve değer vermelerine yardımcı olmalısınız.

Kendi beden imajınızı gözden geçirin

Çocuğunuzla beden imajı ve özsaygı konusunda paylaşmak istediğiniz mesajlar hakkında düşünürken kendi bedeninizle ilgili duygularınız ve büyürken aldığınız mesajları gözden geçirmeniz yararlı olabilir. Aşağıdaki soruları yanıtlarken, sahip olmuş olabileceğiniz tüm olumsuz düşünce tarzlarının zihninize not edin.

  • Bedeninizle ilgili olarak aldığınız ilk olumlu mesaj neydi? Olumsuz mesaj neydi? Kaç yaşındaydınız? Bu mesajlar sizi nasıl etkiledi?
  • Büyürken beden imajı ve özsaygı konusunda hangi mesajları almış olmak isterdiniz?
  • Bedeninizle ilgili olarak en beğendiğiniz şey nedir?
  • Kendi bedeniniz ile medyanın çizdiği “ideal” beden arasında kıyaslama yaptığınız oluyor mu? Bu ideal bedene benzemek için kendi bedeninizi değiştirmeye çalıştığınız oluyor mu? Eğer yanıtınız evet ise, bunu nasıl yapıyorsunuz?
  • Diyet, egzersiz veya estetik ameliyatlar konusundaki düşünceleriniz nelerdir? Bu düşünceler beden imajınızı ve davranışlarınızı nasıl etkiliyor? Bu düşüncelerinizi başkalarına ne şekillerde ifade ediyorsunuz?
  • Tüm bu sorulara verdiğiniz yanıtları, beden imajı ve özsaygı konusunda çocuğunuza verdiğiniz sözel ve sözel olmayan mesajları değerlendirerek düşünün. Bu mesajlar çocuğunuza vermek istediğiniz mesajlar mı? Yanıtınız hayır ise, beden imajı ve özsaygı konusunda çocuğunuzla paylaşmak istediğiniz mesajlar nelerdir?

Çocuklarla küçük yaşlardan itibaren konuşmaya başlamak olumlu bir beden imajı ve özsaygı geliştirmelerine yardımcı olacaktır. Çocuklarınız ergenlik çağına girmiş olsa bile, bu konuları konuşmak için hiçbir zaman geç olmadığını unutmamalısınız. Çocuğunuzla konuşmaya başlamadan önce paylaşmak istediğiniz mesajları gözden geçirmeniz yararlı olacaktır.

Basit, net ve yaşa uygun bir dille çocuğunuza anlatabileceklerinizden bazıları:

5–8 yaşlar

  • Herkes insanın beden ölçüleri, beden şekli ve rengi farklıdır.
  • Kadın ve erkek bedenleri eşit derecede özeldir.
  • Farklılıklarımız bizleri eşsiz kılar.
  • Engelli bedenler de dahil, tüm bedenler özeldir.
  • İyi beslenme ve egzersiz gibi sağlıklı alışkanlıklar kişilerin daha iyi görünmesini ve kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlayabilir.
  • Herkes kendi bedeninin farklı özellikleri ile gurur duyabilir.

9–12 yaşlar

  • Kişilerin dış görünümünü kalıtım, çevre ve sağlığı ilgilendiren alışkanlıkları etkiler.
  • Beden görünümünü asıl olarak anne-babalarımız ve büyükanne-babalarımızdan bize geçen genler belirler.
  • Ergenlik döneminde insan bedeni büyür ve değişir.
  • Medyanın “güzel” insan görüntüleri sunabilir ancak insanların çoğu bu “güzel” insan imajlarına uymaz.
  • Güzellik standartları zaman içerisinde değişir ve kültürlere göre farklılık gösterir.
  • Kişinin değerini görünümü belirlemez.
  • Yeme bozukluklarının nedenlerinden biri de olumsuz beden imajıdır.

12–15 yaşlar

  • Penis veya göğüslerin ebadı üreme veya mutlu bir cinsel yaşama sahip olma kabiliyetini etkilemez.
  • Kişinin beden ölçüsü ve şekli başka insanların bu kişiye yönelik duygu ve davranışlarını etkileyebilir.
  • Engelliler de, engelsiz insanlarla aynı duygulara, ihtiyaçlara ve isteklere sahiptirler.

15–18 yaşlar

  • Fiziksel görünüm bir kişinin diğerini çekici bulma nedenlerinden sadece biridir.
  • Kendi bedenini kabul eden ve olumlu duygular besleyen kişiler başkalarında da daha çekici görünür.
  • İnsanlar farklı fiziksel özellikleri çekici bulur.
  • Anne-babalara beden imajı ve özsaygı konusunda konuşma ipuçları
  • Çocuğunuz sorular sormaya başlayana kadar beklemeyin.
  • Paylaşmak istediğiniz mesajları belirleyin ve bunları paylaşma ile ilgili alıştırmalar yapın.
  • Çocuğunuzla birlikte olduğunuz zamanlarda, aktarmak istediğiniz mesaj ve değerlerinizi paylaşmanızı kolaylaştıran günlük fırsatları yakalamaya çalışın.
  • Çocuğunuzun, bu önemli konularda kendisi ile konuşmaya açık olduğunuzu bilmesini sağlayın.
  • Çocuğunuzu dinleyin.
  • Çocuğunuzun bakış açısını anlamaya çalışın.
  • Çocuğunuzun sorularını nasıl yanıtlayacağınızı bilemiyorsanız, yanıtları araştırarak daha sonra vermeyi veya birlikte araştırmayı teklif edin. 
  • Tıbbi ve bilimsel olarak güvenilir kitaplar, kitapçıklar, broşürler ve benzeri materyaller temin edin.
  • Okulda bu konularda neler öğretildiğini anlamaya çalışın.
  • Çocuğunuzun yaşamında aktif bir katılımcı olarak yer almaya devam edin.

 

Ergenlik döneminde sağlığın korunmasında riskli davranışların önlenmesi büyük önem taşır. Yaşamın bu döneminde, arkadaş gruplarının da etkisi ile tehlikeli araç kullanımı, intihar, başkalarına yönelik şiddet, alkol, sigara ya da madde denemeleri, riskli cinsel denemeler gibi zaman zaman çok önemli ve geri dönüşsüz sonuçlara yol açabilecek davranışlar görülebilmektedir.
Ergenlik döneminde, ergen çocuğun öfke patlamalarından çekinen ebeveynler sınır koymakta zorlanabilir. Ancak ergenlerin güvenliği açısından anne-babalarının belirli sınırları koyması şarttır.

Ona duyduğunuz sevginin bir parçası olarak sınır koyun

Genellikle ergenler anne-babalarının her şeye “evet” demesini istemezler. Çocuklara sınır koymak onlara yönelik sevgi, özen ve ilginin bir parçasıdır. Ancak ergenlerin kendilerine sınır koyulmasını bu şekilde değerlendirebilmeleri zaman alır ve bunun gerçekleşmesi anne-babanın daha önceki yıllarda sergilediği tutuma da bağlıdır.

Önceden tahminde bulunabilmelerine yardımcı olun

Ergenlerin çoğunda soyut düşünebilme kabiliyeti yeni gelişmektedir, bu nedenle bir şeyin gelecekte yol açabileceği sonuçları tahayyül edebilme kabiliyetleri zayıftır. Örneğin sigaranın uzun vadeli sonuçlarından söz ederken gençlerin “kalp damar hastalıklarını” düşünebilmesi zordur. Ancak sararmış parmakları, kırışık yüzleri ve nahoş öksürmeleri hepsi zihninde canlandırabilir.

Anne-babalar önceden çocukları ile konuşarak ve alternatifleri düşünmelerine yardımcı olarak ergen çocuklarının ortaya çıkabilecek sorunları tahmin etmelerine yardımcı olabilirler. Örneğin ergen çocuğun dışarı çıkmasından bir saat kadar önce anne-ya da baba, bineceği otomobilin sürücüsünün içki içmesi durumunda ne yapması gerektiği; katılacağı partinin yapıldığı evde partiyi veren çocuğun anne-babasının bulunup bulunmayacağı gibi konularda kısa bir sohbet açabilirler. Çocukların geleceğe yönelik plan yapabilecek yaşam deneyimine ya da “hayır” diyebilecek kadar güçlü bir kişiliğe sahip olmamaları durumunda bir yetişkinin önceden yol göstermesi yararlı olur.

Sorumluluk vererek ödüllendirin

Anne-babalar sorumluluk ödülü vererek de ergenleri çeşitli durumlara hazırlayabilirler. Anne-babalar kuralları belirlerken, bunlara uymanın sonuçlarını da tutarlı olarak göstermelidirler. Çocuğun kurallara düzenli biçimde uyması durumunda, bunlara giderek artan ölçüde ayrıcalıklar eklemek, ergenin kendi başına karar vermeye başlamasından önce sorumluluğu öğrenmesinin güvenli bir yoludur.

Bu ayrıcalıkları tanırken esnek olmanız ergen çocuğunuza saygınızı gösterir. Ayrıca karşılıklı müzakerenin olumlu çözümler bulmanın etkin bir yolu olabileceğini de göstermiş olursunuz.

Anne-babalar çocukları ile müzakere ederken, çocuğun yetişkinlik aşamasında geçtiğinde başvuracağı davranışlara modellik etmiş olurlar. Hem her iki ebeveynin, hem de ergenin kendini kazanmış olarak hissedeceği çözümler üretme görevi ise anne-babalara düşer.

 

Çocukların ve özellikle de ergenlik dönemindeki çocukların anne-babaya saldırgan davranması veya şiddet uygulaması oldukça sık görülen ancak hakkında fazla konuşulmayan bir durumdur. 

Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayten Erdoğan gençlerin anne-babaya yönelik şiddet davranışları konusunda bilgiler verdi.

Hangi davranışlar şiddet olarak kabul edilir?

Anne-babaya yönelik şiddet küfürlü konuşma, korkutma, tehdit etme, anne ya da babaya fiziksel zarar verme (itme, tekmeleme, eşyaları üzerine fırlatma, vurma), eşyalara ve eve zarar verme ya da bıçak vb. silahla tehdit etmeyi içerebilir. Anne-babaya yönelik şiddet ister bir kere yaşanmış olsun, isterse sürekli bir tutum olsun, mutlaka üzerinde durulması gereken bir durumdur.

ÇOCUKLAR ANNE-BABALARINA KARŞI SALDIRGANLIK VE ŞİDDETE NEDEN BAŞVURUR?

Çocuklar anne-babaya karşı çeşitli nedenlerle saldırganlık gösterebilir. Bu nedenlerden hiçbiri saldırganlık ve şiddet tutumunun hoş görülmesini gerektirmese de, özellikle ergen çocuğunuzun neden böyle davrandığını anlamanıza yardımcı olabilir:

Kendini doğru biçimde ifade etmeyi bilmiyor olabilir
Duygularını, özellikle de öfke duygularını kontrol etmeyi ve doğru bir şekilde ifade etmeyi henüz öğrenememiş olabilir ve bu nedenle de hiçbir öz disiplin uygulamadan hareket edebilir.

Şiddete tanık olarak büyümüş olabilir
Yetişkinlerin öfkesini kontrol etmeden, birbirlerine şiddet uyguladığını görerek büyümüş olabilirler. Bu durum, bu şekilde davranmanın normal olduğunu düşünmelerine neden olabilir.

Sorun çözmeyi bilmiyor olabilir
Sorunları çözmek ya da istediklerini elde etmek için başka bir yöntem bilmiyor olabilirler.

Başkalarına saygı göstermeyi bilmiyor olabilir
Başka insanlara veya eşyalara değer verme ve saygı göstermeyi yeterince öğrenememiş olabilirler.

Madde kullanımı veya arkadaş sorunları olabilir
Uyuşturucu veya alkol kullanımı, arkadaşından ayrılmak, arkadaşları ile sorunlar yaşamak gibi nedenler de saldırgan tutumu tetikleyebilir.

Anne-babayı güçsüz görüyor olabilir
Anne-babalarını zayıf ve güçsüz görüyor olabilir, ya da kadınlara bu şekilde davranılması gerektiğini düşünüyor olabilirler.

Stres yaşıyor olabilir
Gerçekten yaşamında zor bir dönemden geçiyor ve stresle baş edemiyor olabilirler.

ÇOCUĞUNDAN ŞİDDET GÖREN ANNE-BABALAR NE YAPMALI?

Çocuğu tarafından saldırıya uğrayan anne-babalar korkabilir; kendini güçsüz, yalnız, başarısız hissedebilir; utanma ve suçluluk duygularına kapılabilir ve ailede kontrolü kaybetmiş gibi hissedebilirler.
Öncelikle, çocuğunuzla ilişkinizde ne yaşamış olursanız olun, şiddetin hiçbir şekilde mazur görülemeyeceğini asla unutmayın.
Kendinize olan güveniniz sarsılmış olsa dahi, bazı zor kararları almak için hazırlıklı olun.

Ailenizde belli ölçüde de olsa kontrolü yeniden sağlamanız gerekir
Ergen çocuğunuzun bu davranışını değiştiremeyebilir ya da sona erdiremeyebilirsiniz, ancak yine de önceden belirlediğiniz kararınızı savunmanız gerekir. Özellikle de evde bu ortamdan dolayı korkmuş ve size sığınma ihtiyacı hissedebilecek daha küçük çocuklarınız varsa bunu yapmanız önemlidir.

Tartışmaların çoğunlukla hangi konulardan kaynaklandığını düşünün
Hangi konularda taviz verebileceğinizi ve hangi konularda kesinlikle taviz veremeyeceğinizi belirleyin.

Tartışma çıktığında neler olduğunu düşünün
Saldırgan davranışın sinyalleri nelerdi? Bu sinyalleri gördüğünüzde mutlaka birbirinizden uzaklaşın. Gerekirse evden çıkın ve şiddete maruz kalmamaları için küçük çocuklarınızı da yanınıza alın. Her ikiniz de sakinleştikten sonra gerekli konuşmaları yapın.

Onun gözünden görmeye çalışın
Ne kadar mantıksız gelirse gelsin, konuyu çocuğunuzun gözünden görmeye çalışın. Hangi tutum ve sözlerinizin, istemeseniz de, bu durumun yaşanmasına katkıda bulunuyor olabileceğini belirleyin.

Son zamanlarda yaşananları gözden geçirin
Çocuğunuz bu tutumu yeni sergilemeye başladıysa, son zamanlarda olan bitenleri düşünün. Örneğin, aileniz ya da çocuğunuz son zamanlarda yeni biri ile görüşmeye başladı mı? Bu kişi ile ilişkilerde neler oldu? Ergen çocuğunuz depresyon geçiriyor olabilir mi?

İyi davranışlarını takdir edin
Çocuğunuzun iyi davranışlarına dikkat edin ve bunları fark ettiğinizi ve takdir ettiğinizi ona belirtin.

Birlikte zaman geçirin
İzin verdiği ölçüde, onun sevdiği şeyleri yaparak birlikte zaman geçirmeye gayret edin.

Artık çocuk olmadığını kabul edin
Ergenlik dönemindeki evladınızın artık "çocuk" olmadığı gerçeğini kabul edin ve buna uygun davranın.

Sınırları net olarak belirleyin
Sınırınızın ne olduğunu ve bu sınırı aşarsa ne yapacağınızı net bir şekilde belirleyin ve çocuğunuza da belirtin. Sınırı aşması halinde yapacağınızı söylediğiniz şeyi mutlaka yapın. Örneğin böyle bir durumda ergen çocuğunuzun evden çıkmasını isteyebilir ya da polis çağırabilirsiniz. Tüm bunları yapmak mutlaka ki size çok zor gelecektir. Anlayış göstereceğini bildiğiniz biri ile durumu paylaşabilirsiniz.

Sağlam ve kararlı bir tutum belirleyin
Sağlam bir tutum belirlemek ve uygulamak ne kadar güç olsa da, bunu yapmanız çok önemlidir. Ergen çocuğunuz da anne ya da babasına saldırgan davrandığında, kendisini ne kadar mazur göstermeye çalışırsa çalışsın (annem beni çok kızdırdı, beni buna zorladı, vb.) kendisi de bu davranışından mutlaka rahatsızlık duyacaktır. Ayrıca bu davranışı hiçbir engelleme görmezse, başka alanlarda da aynı tutumu sergileyebilecektir. Bu da, engellenmemesi ve öfkesini ifade edecek başka yöntemler öğretilmemesi durumunda, hayat boyu sorunlar yaşamasına ve belki de kanunları çiğneyerek ceza almasına dahi neden olabilecektir.

Tüm bunlar işe yaramıyorsa ya da en başından sorunla baş edemeyeceğinizi düşünüyorsanız mutlak surette uzman yardımı almalısınız.

Ergen çocuğunuz evdeki neredeyse tüm vaktini bilgisayar başında geçiriyor ve bu durum artık size endişe vermeye başladı. Böyle bir durumda ne yapmalısınız?

Öncelikle bilgisayarda neler yaptığını kontrol etmeniz gerekir, bunu ise elbette kedisine sorarak öğrenebilirsiniz. Çocuğunuzun bilgisayar ve interneti gayet eğitsel amaçlarla kullanıyor olması da mümkündür.

Uygunsuz durumlar söz konusu olabilir mi?

Ne yazık ki internette çocuk ve ergenler için uygun olmayan pek çok materyal mevcuttur. Eğer ergen çocuğunuzun bomba yapımını öğrenmesini ya da porno izlemesini istemiyorsanız tamamen denetimsiz biçimde internete girmesine izin vermemelisiniz. Bunun için zararlı materyalleri filtreleyecek bir yazılım almalı ve sohbet odalarında uyması gereken temel kuralları çok iyi anladığından emin olmalısınız. Ayrıca bilgisayarı mutlaka salon, oturma odası gibi ailenin ortak olarak kullandığı bir alanda bulundurmalısınız.

Bilgisayarın aranızdaki iletişimi kesmesine izin vermeyin 
Ergenler söz konusu olduğunda, bir arada bulunduğunuz zamanları değerlendirebilmeniz çok önemlidir. Yaşamları okul, dersler, dershane ve arkadaş grupları ile dolu olduğundan aileye ayıracak zamanları çok azalır. Bu nedenle bir arada olabilmek için fırsat yaratmalı ve özellikle de akşam yemeklerini aile olarak hep birlikte yemek için elinizden geleni yapmalısınız. Yemek sırasında da yemeğini sessiz ve acele ile yemesine izin vermemeli, sizlerle sohbete teşvik etmelisiniz.

Derslerini etkilemesi de mümkün
Çocuğunuzun bilgisayar başında çok fazla zaman geçirmesi nedeniyle derslerinin etkilendiğini düşünüyorsanız, bu konuyu onunla konuşun. Ödevlere ayırması gereken süre konusunda bir fikir birliği sağlayın ve bilgisayar başına geçebilmek için ödevlerini acele ile savsaklamaması konusunda söz alın.

Ergenlerle ilgili tüm konularda olduğu gibi bu konuda da en etkin çözüm karşılıklı konuşarak, herkesin fikirlerini belirtmesi ve birbirini dinlemesi sonucu bir uzlaşıya varmaktır. Bu konuşma sırasında nutuk çekmekten ve patron gibi davranmaktansa kaçınmalısınız.

Yetişkinler olarak pek çok stres ve baskı ile baş etmeye çalışırken, ergen olmanın da çok kolay bir durum olmadığını kolaylıkla unutabiliriz. Oysa ergenler de ne yetişkin ne de çocuk olarak görülmedikleri zor bir yaş dönemindedirler. Ayrıca hormonları adeta yarış halindedir ve yoğun bir arkadaş baskısı altındadırlar.

Bunlar ergenlerin ruh durumundaki çalkantılar ve öfke nöbetlerine yol açan nedenlerden bazıları. Ergen çocuğunuzla ilgili sorunları halletmeye çalışırken aşağıda belirttiğimiz birkaç noktayı aklınızda bulundurursanız, başarı şansınız da yüksek olacaktır.

Ergenler sizden sevgi bekler
Ne kadar rahat ve uzak görünseler de, hala sizin dikkat ve özeninize ihtiyaç duyarlar. Buna ihtiyaçları yokmuş gibi gözükerek, sizi yanıltmalarına izin vermeyin.

Ergenler mahremiyet ve özel yaşamlarına saygı göstermenizi bekler
Sürekli dış görünümleri, bedenlerindeki değişimler ve yaşadıkları farklı düşünce ve duygularla meşguldürler. Bazen kendine güvensizlikten, bazen de bedenlerinin nasıl geliştiğini merak ettiklerinden bazı şeyleri kendi başlarına çözümlemek ve bir düzene koymak isterler. Onlara ihtiyaç duydukları mahremiyeti tanıyın ve sizinle konuşmak istemediklerinde bunu kişisel bir durum olarak üzerinize alınmayın.

Ergenler kendilerine rehberlik edecek sınırları koymanızı bekler
Artık kendilerine bakacak kadar büyüdükleri konusunda yaygaralar koparsalar da, ergenler her zaman doğru kararlar veremeyebilir ve aslında kendileri de sizin kadar bu durumun farkındadırlar. Bazı temel kuralları koymak kendilerine dikkat edildiğini gösterir ve artık kendi hayatlarını yönetebilecek kadar büyüdüklerini iddia etseler de, kurallar ve sınırlar kendilerini güvende ve güvenli hissetmelerini sağlar.

Ergenler kendilerini dinlemenizi bekler
Bazen onlara kendi düşüncelerini açıklama şansı vermediğinizi düşünürler. Oysa, ergenlerin sizi dinlemesini istiyorsanız, siz de aynı şekilde onları dinlemelisiniz. Katılmasanız bile fikir ve görüşlerinin sizin için önemli olduğunu gösterin, daha sonra her ikiniz için de adil olabilecek bir çözüm üzerinde uzlaşmaya çalışın ve kendi kararlarının sorumluluğunu kendilerine bırakın.

Tüm iyi niyetinizle elinizden gelen her çabayı gösterdiğiniz halde, bazen hiçbir olumlu sonuç da alamayabilirsiniz. Bu sizin hatanız değil.

Unutmayın ergenler hem zihinsel hem de bedensel olarak çok büyük değişiklikler geçirmektedirler ve sürekli olarak size karşı öfkeli davranırlarsa bunun mutlaka sizin onlara karşı başarısızlığından kaynaklandığını düşünerek pes etmeyin. 

Unutmayın, yetişkin olarak kontrolü kaybetmemek ve iletişim kanallarını açık tutmaya çalışmak esas olarak sizin sorumluluğunuz.

Ergen çocuğunuzun sizin duygularınızı dikkate almadığından, ben merkezli düşünce yapısından ya da kendisini başkalarının yerine koyarak düşünemediğinden şikayet ettiğiniz oldu mu? 

Yapılan bir araştırma, devam eden beyin gelişimi nedeniyle ergenlik döneminde kişinin kendisini başkasının yerine koyabilme kabiliyetinin de gelişme sürecinde olduğunu ve tam olarak gelişmesinin zaman istediğini ortaya koydu.

İngiltere’de yapılan araştırma ergenlerin davranışlarında, hızla değişen hormonların yanı sıra beyinde meydana gelen büyük bir değişimin de etkili olduğunu gösterdi.

Yakın tarihlere kadar puberte öncesinde beyin gelişiminin durduğu varsayılmaktaydı ancak İngiltere’de yapılan yeni bir araştırma ergenlik döneminde beynin karar verme, planlama ve sosyal farkındalıkla ilgili bölümlerinde değişikliklerin meydana geldiği ortaya koyuldu.

Araştırmayı gerçekleştiren University College London’dan (UCL) nörolog Dr. Sarah Blakemore yeni beyin görüntüleme teknikleri ile ergenlerin davranışlarında sadece hormonların değil, aynı zamanda beyinlerinin de gelişmekte olmasının etkili olduğunun saptandığını ve 16 yaşında beyinde gelişmelerin devam ettiğini söyledi.

Araştırmacılar, gençlere o anda yapmak istedikleri şeyler (örneğin sinemaya gitmek gibi) ile ihtiyaç duydukları şeyler hakkında düşünmelerini istediler ve bu sırada beyinlerini fonksiyonel MRI ile taradılar.

Blakemore bu tarz görevlerin beyinde başka insanları anlama ve sosyal idraki sağlayan alan olan prefrontal korteksi içerdiğinin önceden bilindiğini belirtti ve ergenlerde beynin ön ve arka alanlarını kapsayan bir ağ sisteminin kullanıldığının saptandığını söyledi.

Bu işlevlerde prefrontal korteks aktivitesinin yaşla birlikte arttığı ve bu artışa paralel olarak beynin arka bölümünün kullanımının azaldığını ve yetişkinlerin prefrontal korteksi ergenlerden daha fazla kullandığını ifade eden araştırmacılar, ergenlik döneminde bu tür empati görevlerinin yerine getirilmesinde beyin aktivitesinin beynin arkasından önüne doğru kayma tarzında gerçekleştiğini belirttiler.

İkinci bir analizde de 150 ergenden belli durumlar karşısında kendilerinin neler hissedebileceğini ve başkalarının neler hissedebileceğini düşünmeleri istendi.

Bu sorunun cevabını verme hızının yaşla birlikte arttığı ve bunun da kendini başkasının yerine koyabilme kabiliyetinin yaşla birlikte yerine oturduğunu ve daha etkin bir hal aldığını gösterdiği ifade edildi.

Dr. Blakemore beyin gelişiminin sona erdiği kesin bir zaman bulunmadığını ve bunun kişiden kişiye farklılık gösterebildiğini belirterek, bu araştırmanın puberte (ergenliğin başlaması) ile birlikte yepyeni bir gelişim dalgasının başladığını da ortaya koyduğunu bildirdi.

Ergenlik dönemi çocukluktan erişkinliğe geçiş sürecidir. Bu süreçte çocuklarda önemli bedensel ve ruhsal değişiklikler meydana gelir.

Genel olarak ergenliğin ilk belirtisi kız çocuklarında göğüslerde büyüme, erkek çocuklarda ise testislerde büyümenin başlamasıdır.  Daha sonra tüylenme ve diğer bulgular ortaya çıkar.

Ergenlik dönemi hipofiz bezinden salgılanan hormonların etkisiyle başlar ve cinsiyet hormonlarının (kızlarda estrojen, erkeklerde testosteron) düzeyindeki artış sonucu o cinse özgü fiziksel özelliklerin ortaya çıkmasını sağlar. Ergenlik döneminde boy uzamasında hızlanma olur ve bu dönemin sonunda kemiklerin büyüyen kısmı olan epifizler kapanarak büyüme durur. 

Ergenlik belirtileri kızlarda 8-13 yaş (ortalama 11-11.5 yaş ), erkeklerde ise 9-14 yaş (ortalama 11.5-12 yaş)  arasında başlar.

Erken ergenlik nedir?

Ergenlik bulgularının kız çocuklarında 8 yaş, erkek çocuklarında ise 9 yaşından önce ortaya çıkmasına erken ergenlik denir. Bu durum genellikle ergenlik hormonlarının zamanından önce faaliyete geçmesi sonucu ortaya çıkar. Olguların bir kısmında buna neden olabilecek, altta yatan ciddi bir sorun olabilirken, bazılarında da sadece hipofiz bezi ile ilgili bir zamanlama hatası olabilmektedir.

Nedeni ne olursa olsun erken ergenlik çocuğun hem ruhsal hem de fiziksel gelişimini etkileyen bir durumdur. Bazı hallerde de ergenliğin başlama yaşı normal olup ilerlemesi çok hızlı olabilmektedir.  Her iki durumda da kemik yaşı hızlı ilerleyerek büyümenin erken durmasına ve boy kısalığına yol açar. 

Ne yapmak gerekir?

Zaman yitirilmeden bir çocuk endokrinolojisi servisine başvurularak, hem altta yatan neden hem de tedavi açısından çocuk değerlendirilmelidir.

Cinsel aktivitenin erken yaşlarda başlaması istenmeyen hamilelikleri, cinsel yolla bulaşan hastalıkları ve diğer olumsuz sosyal ve psikolojik sonuçları beraberinde getiriyor.

Belçika’da yapılan bir araştırma televizyonun on iki yaş gibi oldukça erken yaştaki çocukların dahi cinsel sağlığı üzerinde son derece olumsuz etkilerinin olabileceğini ortaya koydu.

Child: Care, Health & Development dergisi Temmuz 2005 sayısında yayınlanan araştırmada çok fazla televizyon izleyen 12 ve 15 yaşındaki çocukların akranlarının cinsel deneyimlerini gerçeğinden çok daha fazla olarak algıladıklarını gösterdi. Araştırmacılar ergenlerin davranışlarının akranlarının davranışları konusundaki algılamalarından etkilendiğini gösteren daha önce yapılmış çalışmaları da incelediler. Bu çalışmalarda da, örneğin arkadaşlarının çoğunun cinsel ilişki deneyimini yaşamış olduğuna inanan bir ergenin cinsel aktiviteye başlama eğiliminin yükseldiği belirlenmişti.

Televizyon da ergenin cinsel aktivite konusundaki inançlarını etkileyebiliyor. Televizyon yayınlarının içeriğine ilişkin olarak yapılan araştırmalar, bir saat içerisinde cinsel ilişki konusuna ortalama 20 kez atıfta bulunan programların gençler tarafından en fazla tercih edilen programlar olduğunu göstermiştir. Başka araştırmalar da televizyonun cinsel hareketleri verme biçiminin, bu hareketlerin gerçek yaşamda olduğundan çok daha yaygın olduğu zannını yarattığını ve gerçek yaşamdaki cinsel aktivite sıklığının çok fazla olduğunun düşünülmesine neden olduğunu ortaya koymuştur.

Belçika’da yapılan araştırmada 12 ve 15 yaşlarında 2127 katılımcıya haftada kaç saat televizyon izledikleri; dört cinsel aktivitenin akranları arasındaki yaygınlık derecesi konusundaki düşünceleri; yanaktan öpüşme ile cinsel ilişki arasında yer alan 11 cinsel eylemden hangilerini gerçekleştirdikleri sorulmuş ve pubertal gelişimleri konusunda da bilgi toplanmıştır.

Cinsel deneyim ve TV izleme süresi akranların cinsel davranışı konusundaki algılamaları etkiliyor 

Her iki yaş grubunda da günde ortalama üç saatten biraz daha fazla süre ile televizyon izlendiği saptanmıştır. Gerek 12 gerekse 15 yaş grubunda yer alan ve cinsel deneyime sahip olan çocuklar akranlarının cinsel deneyimlerini önemli ölçüde yüksek olarak değerlendirmişlerdir. 15 yaş grubunda televizyon izleme süresi ile akranların cinsel aktivite sıklığı konusundaki inançlar arasında dolaysız bir ilişki saptanmıştır: Gençler, televizyon izleme süresi arttıkça akranların cinsel aktivite yelpazesi ve sıklığı konusunda o kadar yüksek tahminlerde bulunmuşlardır. 

Araştırmayı yapan uzmanlar araştırma sonuçlarına dayanarak televizyon izleme ve cinsel beklentiler arasındaki bağlantı konusunda kesin bir çıkarım yapmanın mümkün olmadığını ancak bu sonuçların oldukça anlamlı olduğunu vurguluyorlar. Uzmanlar çocuk ve gençlerin riskli davranışlara başvurmalarında, akran davranışları konusundaki, çoğunlukla da yanlış olan tahmin ve inançlarının etkili olduğunun uzun süreden beri bilindiğini vurguluyorlar.

Bu araştırma, yeni araştırmalarla televizyonda verilen mesajlardan etkilenme olasılığı en yüksek olan alt grupların belirlenebileceğini de ortaya koyuyor.  Uzmanlar, akran davranışları konusundaki algılamaların nasıl oluştuğunun ve akran davranışları ile ilgili algılamalardan etkilenme konusunda en fazla risk altında bulunan genç ergenlerin özelliklerinin belirlenmesine yönelik yeni araştırmaların yapılması gerektiğini de vurguluyorlar. 

Anne-babalara tavsiyeler

Televizyonun ergen çocuğunuz üzerindeki etkilerini dengelemek amacıyla:

  • Ergen çocuğunuzun akran grubu arasında popüler olan programları öğrenin.
  • Belirgin biçimde yetişkinlere yönelik içeriği olan programlara erişimini kısıtlamayı düşünün.
  • Ergen çocuğunuzun izlediği programları takip edin ve bu programları onunla birlikte izleyin. En önemlisi de bu programlarda betimlenen cinsel davranışlar hakkında konuşun. Çocuğunuz bu davranışların akranlarının cinsel davranışlarını doğru olarak yansıttığına inanıyor mu? Televizyon programlarını, çocuğunuzun akranlarının cinsel davranışları konusundaki algılamalarını ve seks konusundaki düşüncelerini anlamak ve aile olarak kendi değerlerinizi anlatmak için kullanın.

Öfkelendiğinizde verdiğiniz tepkilerin çok şiddetli olduğunu düşünüyor ve başkalarını kırmaktan dolayı sonradan pişmanlık mı yaşıyorsunuz?

Öfkenizi her zaman içinize hapsediyor ve kendinizi gergin ve stresli mi hissediyorsunuz?

Çoğunlukla öfke belli bir durum karşısında ortaya çıkan normal bir tepkidir. Ancak öfkeyi sosyal olarak kabul edilebilir bir şekilde ifade etmek öğrenilmesi ve bunun için de alıştırma yapılması gereken bir şeydir.

Birbirine bağırarak, öfkeyle karşılık veren bir ailede büyüdüyseniz, sizin de kolayca öfkelenmeniz ve doğal olarak benzer şekilde tepki verme olasılığınız yüksektir. Öfkesini ifade edemeyen, her şeyi uzun uzadıya, en ince ayrıntısına kadar konuşarak, her zaman kibarca ve asla bağırıp çağırmadan konuşan bir ailede büyüdüyseniz, siz de zaman zaman öfkelenseniz bile, bunu gizlemeyi öğrenirsiniz. Ancak her iki tarzın da kendine göre faydaları ve zararları var.

Öfkenizi bağıra çağıra, şiddetli bir şekilde ifade etmeniz o an için rahatlamanızı ve daha fazla stres yaşamamanızı sağlayabilir, ancak başkalarının incinmesine ve stres yaşamasına neden olabilir. Daha da kötüsü, öfkelenmenize neden olan durumu değiştirmenize yardımcı olmaz.

Duygularınızı içinizde saklamanız ve öfkenizi ifade etmemeniz de stresi başka fiziksel ve duygusal biçimlerde yaşamanıza neden olur.

Ne yapmalısınız?

Öfkelendiğinizde atmanız gereken ilk adım öfkenin kaynağını düşünmek olmalı. Duygularınızın haklı nedenleri var mı yoksa sadece bencillik mi ediyorsunuz? Öfkenizi göstermeniz sorunu çözmenize yardımcı mı olacak, yoksa daha da içinden çıkılmaz hale mi getirecek? Sorunlarınızı başkalarını fiziksel veya duygusal olarak incitmeden çözümlemeniz mümkün mü?

Öfkelenmeye başladığınızı hissettiğiniz anda şunları yapın:

  1. Derin bir nefes alın, tutabildiğiniz kadar nefesinizi tutun ve sonra yavaş yavaş nefes vermeye başlayın.
  2. Çok kısa bir süre için de olsa, hiçbir şey söylemeden bekleyin ve sadece durumu düşünün.
  3. Kendinize neden öfkeli olduğunuzu sorun: İstediğiniz bir şeyi mi yapamıyorsunuz? Birisi sizi anlamadı mı? Birisi size bir şey mi yaptı?
  4. Tepki vermeden önce, bu tepkinin size ne kazandıracağını düşünün. Unutmayın birinci hedefiniz en iyi sonucu almak olmalı.
  5. Şimdi tepkinizi gösterin. Tepkiniz örneğin durumun daha da kötüleşmemesi için oradan uzaklaşmak, konuyu tekrar konuşmak, öfkenizi sakin bir şekilde ifade etmek veya karşınızdaki kişiye sizi nasıl öfkelendirdiğini açıklamak olabilir.

Öfkelenmeye başladığınızı fark ettiğiniz anda bu adımları takip eder ve her fırsatta bunları tatbik ederek alıştırma yaparsanız, öfkelenseniz bile, artık daha iyi sonuçlar aldığınızı ve daha az stres yaşadığınızı fark edersiniz.

Anne-babalar bazen çocuklarının yaşamı ile ilgili çeşitli ayrıntıları izleyemeyecek kadar meşgul olurlar. Aşağıdaki test oğlunuz ya da kızınız hakkında ne kadar fazla (ya da ne kadar az) şey bildiğinizi görmenize yardımcı olacak.

Yanıtlarınızı bir kâğıda yazarak cevaplayabildiğiniz tüm soruları cevaplayın. Tamamladığınızda yazdıklarınızı kızınıza/oğlunuza okutarak, vermiş olduğunuz yanıtlar hakkında konuşun.

  1. Kızınızın/oğlunuzun en sevdiği oyun ya da spor dalı hangisi? 
  2. Kızınız/oğlunuzun boyu kaç santim? 
  3. Kızınızın/oğlunuzun en yakın arkadaşı kim? 
  4. Kızınız/oğlunuz bir gün istediği her şeyi yapabilecek olsa, ne yapmayı tercih ederdi? 
  5. Kızınızın/oğlunuzun en sevdiği TV dizisi hangisi? En beğendiği karakter kim? 
  6. Kızınız/oğlunuz en son hangi filmi izledi? 
  7. Kızınızın/oğlunuzun en sevdiği yemek nedir?
  8. Kızınızın/oğlunuzun okuldan döndükten sonra yapmaktan en fazla hoşlandığı şey nedir? 
  9. Kızınız/oğlunuz bisiklete binmeyi mi, ata binmeyi mi yoksa araba kullanmayı mı tercih eder? 
  10. Kızınızın/oğlunuzun en beğendiği şarkıcı ya da müzik grubu hangisi? 
  11. Kızınızın/oğlunuzun bir evcil hayvan alma şansı olsa, hangi hayvanı tercih ederdi? 
  12. Kızınız/oğlunuz şunlardan hangisini yapmayı tercih eder: Bulaşık makinesini boşaltmak, odasını temizlemek, evi süpürmek?
  13. Kızınızın/oğlunuzun arkadaşlarının ona taktığı bir lakap var mı? Varsa ne?
  14. Akşam kızınız/oğlunuz ailesiyle birlikte bir oyun oynamayı mı; bir akrabanızı ziyaret etmeyi mi; odasında kitap okumayı mı; bilgisayar başında zaman geçirmeyi mi tercih eder? 
  15. Kızınız/oğlunuz en son hangi sorunu için sizden yardım istemişti? 
  16. Kızınızın/oğlunuzun almaktan en fazla hoşlanacağı hediye ne olurdu? 
  17. Kızınızın/oğlunuzun yapmaktan gurur duyduğu şey nedir? 

15’den fazla doğru cevap verdiyseniz, tebrikler… Kızınızı/oğlunuzu gerçekten iyi tanıyorsunuz.

Doğru cevaplarınızın sayısı 11-15 arasındaysa durumunuz fena değil. Ancak biraz daha fazla dikkat göstermeniz gerekli.

Doğru cevaplarınızın sayısı 11’den az ise çocuğunuzdaki değişiklikleri yakalamak ve onu daha iyi tanımak için birlikte daha fazla zaman geçirmeye gayret etmelisiniz.

Kızımın simsiyah giysilere bürünmesi, tırnaklarına siyah oje sürmesi ve tuhaf takılar takması beni ürkütüyor...

Oğlumun her zaman "metalcilerin" resimlerinin olduğu siyah tişörtleri giymesi ve uzun ve bakımsız saçlarla gezmesi bizi endişelendiriyor...

Gençlerin "tuhaf" giysileri tercih etmesi anne-babaları endişelendirir ve sağlıksız ortamlara girmesinden ya da psikolojik sorunları olmasından kaygı duyarlar.

Çocuğunuzu gözlemeniz ve sağlıksız tercihler yapmaması için dikkatli davranmanız doğal olmakla birlikte, sadece giyim-kuşamına bakarak çocuğunuz hakkında yargılar oluşturmanız da doğru değil.

10-15 yaş arası ergenlik dönemindeki çocukların ve hatta zaman zaman daha büyük yaşlardaki gençlerin yeni görünüm biçimlerini denemeleri normaldir. Bazıları örneğin saçlarını rengarenk boyayarak punk tarzını deneyebilir, bazıları dış görünümünden "metalci" olduğunu belli etmek ister, bazıları da simsiyah giysi ve makyaj ile "gotik" tarzı deneyebilir. Her tarzın kendine göre bir "üniforması" vardır ve gençlerin bazı giyim tarzları ile dinledikleri müzik size "korkunç" gözükebilir.

Korkunç giyim tarzı ve kulak tırmalayıcı müzikler dinlemesi her zaman çocuğunuzun "satanist" olduğuna ya da ciddi bir sorunun varlığına işaret etmez.

Ne zaman endişe etmeniz gerekmez?

Böyle durumlarda çocuğunuzun ojesinin rengi, siyah tişörtü, tuhaf takıları ya da saç modelinin ötesini görmeye çalışmalı ve şu durumların var olup olmadığı üzerinde düşünmelisiniz:

  • Çocuğunuzun okul veya çalışma ortamındaki uyumu iyi mi?
  • Birlikte olmaktan zevk aldığı arkadaşları var mı?
  • Bu arkadaşlarını tanıyor musunuz?
  • Kendine ait ilgi alanları ya da hobileri var mı?
  • Hayatı ve duyguları hakkında sizinle konuşuyor mu?
  • Rutin aile yaşamına katılıyor mu?

Bu sorulara verdiğiniz cevaplar alarm zillerinizin çalmasına neden olmuyorsa, endişelenmeniz gerekmez. Giyim tarzı değişebilir.

Ne zaman endişe etmeniz gerekir?

Çocuğunuzu dikkatle gözlediğinizde şu durumları görüyorsanız:

  • İçine kapanıklık, hayatıyla ilgili hiçbir ayrıntıyı sizinle paylaşmaması
  • Sizlere ve arkadaşlarına karşı ketum, sır saklar gibi davranması
  • Hoşlandığı faaliyet ve hobilere karşı ilgisini yitirmesi
  • Notlarında belirgin düşme olması ve sık sık okuldan kaçması
  • Ruh durumunda hızlı değişimler olması ve kaygılı, öfkeli veya depresif tutumlar sergilemesi
  • Tamamen yeni ve özellikle de madde bağımlılığı olduğu bilinen arkadaşlar edinmesi, arkadaşlarının hiçbiriniz sizin tanımamanız ve sizinle tanıştırmaktan kaçınması
  • Uyku ve yeme alışkanlıklarının değişmesi
  • Ani kilo değişiklikleri.

Zaman yitirmeden kendisiyle, öğretmenleriyle ve arkadaşlarıyla konuşmaya başlamalısınız.

Bu görüşmelerin sonucunda çocuğunuzun riskli alışkanlıklar edindiğini ya da ruhsal sorunlarla mücadele ettiğini düşünmeniz durumunda ise en kısa zamanda bir ergen psikiyatrından yardım alarak, gerekli girişimlerde bulunmalısınız.

Ergenlik çocukluk ve yetişkinlik arasında birçok fiziksel, psikolojik, fizyolojik ve duygusal değişimin gerçekleştiği bir gelişim dönemidir. Daha küçük yaşlarda da olduğu gibi, bu yaş döneminde de çocuklar arasında birçok gelişim farklılıkları mevcuttur.
Ergenliğin ikinci aşaması olan orta ergenlik döneminde bireysel kimlik duygusu gelişmeye devam eder ancak artık bu bireysel kimlik gelişimi cinsel kimliği de kapsar.

Fiziksel gelişim

Kızların çoğu mensturasyonun (adet görme) başlamasından iki yıl sonra fiziksel büyümelerini tamamlarlar.
Erkekler büyüme atağının büyük kısmını bu dönemde yaşarlar.
Bu dönemde ergenlerde cinsel dürtüler artış gösterebilir. Bu dürtüyü kontrol etme ve ifade etmeyi öğrenmek bu gelişim döneminin en önemli görevlerinden biridir.

Dünyayı anlama kabiliyeti

  • Bu dönemde ergen çocuğun soyut düşünme kabiliyeti gelişmektedir. Nedenler ve sonuçları artık çok daha iyi anlarlar.
  • Ergen çocuk davranışının sonuçlarını anlamaya başlamıştır.
  • Geleceği tahayyül edebilmeye başlar ve gelecek için planlar yapmaya başlayabilir.

Sosyal ve duygusal gelişim

  • Bu dönemin odak noktası kimlik oluşturmaktır. Bu dönemde ergenler “ben kimim” sorusunu yanıtlamaya çalışmaktadırlar.
  • Aile, toplum ve arkadaşları ile bağlantılı değer ve inançlarını belirginleştirmektedir.
  • Eleştiri ve tavsiyelere daha açıktır.
  • Halen hiçbir şeyin kendisine zarar veremeyeceği hissine sahip olabilir. Bu da tehlikeli faaliyetleri denemesine neden olabilir.
  • Bu dönemde ergenlerin çoğu cinsellik konusunda bazı deneyimler yaşarlar. Denemelerin miktarı çocuktan çocuğa değişebilir.
  • Bazı ergenler karşı cinsi seks objeleri olarak görebilir ya da başkaları tarafından saygı görmenin bir yolu olarak karşı cins ile flört etmek ve “çıkmak” isteyebilir.

Okul konuları

  • Ergen çocuğunuzun entelektüel kabiliyeti ve yaratıcılığı artacaktır.
  • Akademik başarının geleceği üzerindeki etkilerini görmeye başlayacaktır. Ergen çocuğunuz bu dönemde kendisine geleceğe yönelik bir yol çizebilir.
  • Ders başarısı konusunda daha fazla kaygı duyacaktır.
  • Bu dönemde ergenler çalışma yaşamına da girebilir. Çalışmak eğitimi engellemediği sürece sorumluluk, zaman yönetimi ve para kazanmayı öğrenmenin iyi bir yoludur.

Aile ile ilgili konular

  • Anne-baba ile olan çatışmalar daha da şiddetlenir. Ergenler kendi değerlerini bulmaya çalıştıklarından, sıklıkla anne babalarının değerlerini sorgularlar.
  • Büyük olasılıkla ergen çocuğun aile ile geçirdiği zaman azalacaktır.
  • Yeni davranışlar ve gelişim düzeyine uygun yeni kuralların belirlenmesi gereklidir.

Akranlarla ilgili konular 

  • Bu dönem arkadaş ve akranlardan etkilenme açısından kritik bir dönemdir.
  • Bu dönemde çetelere katılma söz konusu olabilir.
  • Ergen çocuğunuz çok farklı davranışları deneyebilir.
  • Bu dönemde ergenlerin çoğunun sadece birkaç yakın arkadaşı vardır.
  • Muhtemelen ergen çocuğunuzun karşı cinsten biri ile ilişkisi olacaktır. 

Ergen çocuğunuz ile iletişiminiz 

  • Her gün çocuğunuzu sözünü kesmeden, gerçekten dinlemek suretiyle iletişim kurmaya çalışın.
  • Ergen çocuğunuzun farklı görüşlerini kabullenmeye çalışın. Bunun bireysel kimliğini geliştirmesinin bir parçası olduğunu unutmayın.
  • Ergen çocuğunuzla etkileşim ve tartışmalarınızda sakin olmaya çalışın. Vaaz vermeye kalkışırsanız, iletişim çabucak kesilecektir.
  • Doktor, öğretmen, rehber öğretmen gibi ergen çocuğunuzun konuşabileceği başka bir yetişkinin de var olmasını sağlayın. Herşeyi sizinle konuşmak istemeyebilir.
  • Ergen çocuğunuzla doktora gittiğinizde, doktor ile baş başa görüşmesine izin verin.
  • Ergen çocuğunuzun arkadaşları ve faaliyetlerine ilgi gösterin.
  • Ergen çocuğunuza hoş şeyler söylemek için çaba gösterin. Sürekli olumsuzluklara odaklanmayın. Ergen çocuğunuzun da sizin kabul ve takdir etmenize ihtiyacı vardır.

Danışma Formu

Aklınızdaki sorular için formu doldurun ve gönderin.